Aydınlık (Giriş)
(osman demircan) 21 Mart 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Yürüyordum iki yanı ağaçlı bir yolda. Dallarda yapraklar kıpırdıyordu esen rüzgarla. Adımlarım düşüncelerimin ağırlığıyla yavaş yavaş ilerliyordu. İki sıra ağaçların sağında ve solunda yemyeşil çayırlar vardı. Dünya bir aydınlık halinde yaprakların arasından sızıyordu. Gidiyordum yol çizgilerinin bir nokta haline geldiği yere doğru. Yüzüm güneş ışıklarının sararttığı bir yaprak gibiydi. Biraz buruşuk ve kırışık halde başımın önüne yapıştırılmış bir yaprak gibiydi yüzüm. Nereye baksam sonbaharı unutmaya çalışıyordum. Ama gel gör ki yüzüm bir sonbahar manzarası gibiydi. Bir yıkık ağaç gördüm. Gövdesine oturdum ve uçsuz bucaksız çayırları seyrettim. |
|
Aydınlık1
(osman demircan) 11 Nisan 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Ayak altımdaki köpüklü suyun ve burnumdaki iyot kokusunun artmasından, dünyaya yaklaştığımı anladım. Peki dünya bana göre neydi? Bu soruyu sordum kendi kendime. Cevabını yine kendim verdim. Dünya incik boncuk dükkanıydı fikrimce. Bazen inci bir kolye olurdu sevgilinin beyaz gerdanında bazen ise, ipi kopmuş incileri sağa sola dağılmış bir gerdanlık olurdu; ama deniz ve sedef olmazdı asla. Dünyanın da derinliği vardı; fakat o derinlikte kimse yaşamazdı. İnsanlar sığ bır hayat sürerdi yeryüzünde. |
|
Aydınlık2
(osman demircan) 28 Nisan 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Altın Yol ile tanışmam böyle başlamıştı. Aklımın ucundan yolun bir yerinde teyzeyle karşılaşacağım geçmemişti. Her şeyi akılla izah edenlere bundan dolayı şaşıyordum. Çünkü hayatta akla hayale gelmeyen o kadar çok şey yaşıyorduk ki. |
|
Aydınlık3
(osman demircan) 18 Mayıs 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Karıncalar şişman, çopur suratlı yeryüzünün umarsız gözlerinden çıkarak ben asla seni sokmam; çünkü sen Nazım Hikmet kadar kanıyla, canıyla hayatıma şeref katamazsın der gibi bana kayıtsız bakıyorlardı. O an hem yeryüzünden hem de ölüler dünyasından kovuldum mu acaba sorusu aklıma takıldı. Karınca yuvasının yanına oturup onları seyretmeye başladım. Bir karıncanın sağdan soldan topladığı öte berileri yuvasına taşırken gösterdiği emeği biz insanlar olarak sevgi bazında birbirimize taşıyabiliyor muyduk. Karıncalar hayatta kalmak için bunu gösterirken, insanlar için sevgi bu kadar hayati olmaktan uzakta mıydı? Öyleyse uzakları yakın etmenin tek çözümü sevgiden geçmekteydi. Teyze beni evinden kovarken niyeti beni uzaklaştırmak mı, yoksa yakından tanımak mıydı? Bu sorunun cevabını Teyze verecekti. |
|
Aydınlık4
(osman demircan) 7 Haziran 2010 |
Fantastik Roman |
| |
" Erhan Bey'in resimlerinde Batılı ressamlarca gerçekleştirilmiş - Doğu'yu ve İslam dünyasını konu alan - tablolarda görüldüğü gibi hamam, harem, vahşet sahneleri ya da ibadet eden mütevekkil tipler değil ama okuyan, tartışan Osmanlı aydınları betimlenmiştir. |
|
Aydınlık5
(osman demircan) 17 Ağustos 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Evime vardığımda resim yapma isteği içimde renkli bir duygu dünyası olarak devam ediyordu. Evimin içinde bir hayalet gibi dolaşıp doğruca atölyeme gittim. Tuvale hayallerimi fırça darbeleriyle bir deprem hissi yaşatırcasına çizmeye başladım. Her renk Umay'dı sanki. Siyah Umay'ın mahzenlerindeki karanlık, kırmızı o mahzenlerdeki şarap renginde kendini belli eden duygulardı. Sarı şarabın içindeki güneş ışıkları iken bense sarhoşluğu ifade ediyordum. Resmim baş döndürücü bir güzelliğe sahip oluyordu. |
|
Aydınlık6
(osman demircan) 23 Eylül 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Umay beni baştan çıkaracak kadar güzeldi. Her güzellikte bir tuzak olduğu gibi Umay'ın güzelliğinde de bir bıçak ışıltısı, bir tabanca zerafeti aradım. Umay hem bir bıçak kadar keskin bir güzelliğe hem de bir tabanca kadar zerafete sahipti. Güzelliğin ve baştan çıkarmanın bedeli belki de hapsedilmek ve öldürülmekti. Fakat her cazibenin yok edilmesi gerekmediği gibi, her cazibenin yok edici olmadığı da apaçık ortadaydı. |
|
Aydınlık7
(osman demircan) 23 Ekim 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Ellerimden tutarak beni resim atölyesi olarak kullandığı odaya götürdü. Odada farklı temalardaki resimler, tuvallere bir caninin ellerinden kaçar gibi sığınmıştı. Her yeri paletlerden sıçramış boya kalıntıları kaplamıştı. Umay'ın pek temiz çalıştığı söylenemezdi ama tablolar oldukça titiz çizilmiş ve boyanmıştı. |
|
Aydınlık8
(osman demircan) 19 Kasım 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Gözlerimi iyice açıp baktığımda ise tahtalardan bembeyaz kurtçukların çıktığını gördüm. O kadar çoktular ki ahşapla beraber beni de yiyip bitirmelerinden korktum. Yığılıp kaldığım kanepeden aniden doğrularak balkona çıktım. Dışarısı alabildiğine siyahtı. Sanki her yer ölülerin konulduğu siyah torbaların içindeydi. Yaşamanın bu kadar koyu olduğu bir anın içinde, ölümün boğucu elleriyle yaşama açılan fermuarlarım kapatılıyordu. Hayır dedim bir an. Yaşamak istiyordum. |
|
Aydınlık9
(osman demircan) 20 Aralık 2010 |
Fantastik Roman |
| |
Yer, İstanbul'un Üsküdar ilçesi... Suç oranı yok denecek kadar az olan Çamlıca Mahallesi yaz ayının o kavurucu sıcağında polise yapılan bir ihbarla sarsıldı. Fatih Sitesi içinde bulunan bir binanın birinci katında kalan Erhan'dan haber alamayan Umay, Erhan'ın başına bir şey gelmiş olabileceği korkusuyla durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, çilingir yardımıyla kapıyı açtığında ağır bir koku ile karşılaştı. Polisler nefes almakta zorluk çekmelerine rağmen evin odalarında Erhan’ı aradılar. |
|
|
Ben intihar ediyorum. Kendimi edebiyat denizine atıyorum. Kelimelere boğuluyorum. Ölüyorum. Siz bunu nereden bileceksiniz ki. Kaç yazarla tanıştınız ki onun ölümünü de tanıyasınız.
|
|