Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
Peki varmı bir çıkış noktası? Varmı bir kurtuluş bu amansız fırtınadan? Sakin bir liman var mı ufukta beni bekleyen? İşte belli değil yanıtı bu soruların hiç birinin. Belki var belki yok. Belki çok yakında bir dalganın gücüyle fırlayıp konuv ereceğim sakin sularına limanın. Belki huzur yeni bir heyecan fırtınası başlatacak, belki de sükunet ve fırtınasızlık sıkıcı gelecek ruhuma. Peki yorgun mu kaptan? Yorgun muyum? Düşün ki, bir kaçakçı... peşinde de bir asker... asker ateş ediyor. Vuruluyor kaçakçı. Kurşun omzuna saplanıyor. Ölümden ve ölüm korkusundan kaçmanın o amansız heyecanıyla duruncaya kadar duymaz kurşunun acısını kaçakçı. İşte o kaçakçı gibiyim. Bir an soluklansam yetişip yok edecek beni fırtına, biliyorum. Her şey o limana vardığımda belli olacak. Yorgunluk, bitkinlik, ve ertelenmiş hastalıkların her biri nazlı nazlı kuşatıp dinlendirecek belkide. Fırtınanın tam ortasında düşlerime bile giren bir şarkı var. Bir arayışı öğütleyen, çığlık çığlığa bir şarkı. Fırtınanın uğultusunun önüne geçen bir çığlık. Saklı ta içinde. Uğurlu ve umutlu bir arayış... ezo... antik bir sevdanın milli marşı. Yoğun ve bitimsiz bir özlemin habercisi. Ve habercisi bulunmayı bekleyen kaybolmuş en antik sevdanın. Öyle bir sevda ki o, yazmaya gücü yetmemiş hiç bir antik bilgenin en antik kitaplarına. Tozlu ve küflenmiş rafların bile taşıyacağından daha ağır... mehtabın ve yıldız ışığının hasretinden prangalar eskittiği bir sevda. İşte bu şarkının huzurunu yakıt yapıyorum gemilere. Gemiler coşup karşı koyuyor en çetinine, en hırçınına dalgaların gücüyle o coşkulu yakıtın. Ve tüm ekibin dilinde şu mısralar: Bindik hayat gemisine, Ve yelken açtık en belalısına denizlerin. Gökte yağız yıldırım, Ve mavi yeri korkunç dalgalar sarmış... Ama belli hedefimiz. Arıyoruz, bulacağız, İstedik alacağız. Demir yumruklarımıza dayanamayıp, Açılacak her kapı çaldığımız. Heyyamola! Denizciyiz biz, denizciyiz! Emek emek denizi öreriz nasırlı ellerimizle. Ve demir gibi nasır satırlaryla kaplıdır ellerimiz. Sevmeyi de bilir, Yok etmeyi bilen vefalı, cefalı ellerimiz. Denizciyiz biz, deniciyiz. Korkmadan yelken açarız hayata ve ölüme. Hedef bellidir gülüm! Yılmadan kürek çekeriz azgın dalgalara karşı. Hedef bellidir gülüm! En savurgan rüzgarlara yelken açarız korkmadan. Hedef bellidir gülüm! Yılmayız yolumuza çıksa da ölüm. Çünkü kutludur yol, Kutludur hedef. Kutsanmış en bilgesiyle en antik sözlerin. Heyyamola! Denizciyiz biz! Denizciyiz! Yoldaşımızdır fırtına kuşları, Ve dalga kıranlarımızdır en vahşisi deniz yaratıklarının. Yolumuzda köpüklü dalgalar, Köpük köpük kadehler ellerimizde. Dillerimizde en tatlıları şarkıların, Ki o şarkılar sana yazılmış, Ve yalnızca senin için söylenir. Denizciyiz biz! Denizciyiz! Bekle bizi en sevgili liman. Bir gün elbet geleceğiz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mahmut dağ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |