Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
Elektrik işletmesi yetkilileri birkaç cip ve binek arabası ile adı sanı bilinmeyen bir gecekondu mahallesine girdi. Araçlar fren yapıp durur durmaz araçlardan ellerindeki aletlerle fırlayan işletme personeli mahalleye dağıldı. Araçlarda kalanlar varışlarını telsizle merkezlerine bildiriyordu. Diğer personel ellerindeki makaslarla elektrik direklerine atılmış, kaçak elektrik çeken açık telleri kesmeye başladı. Mahalleli onların geleceğini haber almış yaptıklarını izliyordu. Her zamanki gibi birkaç teli kesip gideceklerini sanıyorlardı. Nasıl olsa onlar gidince yeniden bağlarız diye düşünüyorlardı. Ancak görevliler bu kez kestikleri kabloları birlikte getirdikleri kamyonete yükleyince kızılca kıyamet koptu. Aylardır, yıllardır kaçak elektrik çeken mahalleli, götürülen kablolarına sahip çıkıyor, vermek istemiyordu. Bir çekişme, bağrışma başladı. “Hayır! Kesemezsiniz! Alamazsınız!” Kablolar görevlilerle mahalleli arasında gidip geliyordu. “Bırak! Bırak ulan! Bırak diyorum bak fena olacak!” Alırsın, alamazsın, verirsin, veremezsin, kablolar el değiştirip duruyorlardı. Sonra gençlerden biri yerden bir taş aldı; görevlilerin üzerine fırlattı. Taşı tutturamadı ama bu iyi bir uyarıcı ve tetikleyici olmuştu. Arabaların içinde oturan görevlilerden biri jandarmayı arayarak yardım istedi. Bu arada havada başka taşlar görünmeye başlamıştı bile. Taşlardan biri bir aracın ön camına isabet etti. Çatııır... Cam kırıldı, taş içeri girdi. Durumdan haberdar olan jandarma zaten hazır bekliyordu. İki dakikada gelip çevreye hakim oldular. Taş atan gençlerden yakaladıkları birkaçını alıp götürdüler. Kabloların kesim işlemi bitti. Araçlar, jandarmalar toparlanıp gittiler. Geride ağlayan kadınlar, çocuklar kaldı. Birkaç delikanlı, tek katlı bir evin düz beton damında çökmüş, gözlerini kısarak uzaklaşan konvoyun arkasından bakıyordu. Bıyıkları yeni terlemeye başlayan genç elindeki sopayı birkaç kez betona vurdu. Dişlerinin arasından mırıldandı. “Alacağına gelince şahin, borcuna gelince tilki...” “Bir insan böyle davranabilir. Ya bir kurum? En güvenilmesi gereken, örnek alınması gereken kurum böyle yaparsa, normal insanlar ne yapsın? Zıvanaları kim yerinde tutsun?” “Gelip kaçak elektrikleri kesiyorsunuz. Tabi, doğrudur, hakkınız. Peki hani iş? Biz ne yiyip ne içeceğiz? Karnımız aç, paramız yok. Daha ne diyeyim? Ölelim mi? Onu mu istiyorsunuz?” “Görüşeceğiz sizinle... Görüşeceğiz...” ... “Personel Müdürlüğüne, Kurumumuz içinde gereğinden fazla işçi vardır. Bu işçiler eski iktidar zamanında, oy kaygısıyla istihdam edilmişler, şimdi devlete yük olmaktadırlar. Bu yüzden işçilerimizin yüzde otuzunun tazminatları ödenerek işten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bölüm müdürlerinin bu karara binaen işten çıkarılmasını istedikleri personelin isimlerinin ivedilikle genel müdürlüğe bildirilmesine...” Genel Müd. Yrd. İmza Müdürlükler hummalı bir faaliyet içine girdiler. “Şu çıkarılsın mı? Şu kalsın mı?” türünde konuşmalar yapıldı. Durumdan haberdar olan işçiler listelerin peşine düştü. Arkaları sağlam olanlar listeye girmekten kurtuldu; olmayanların hiç şansları yoktu. ‘Schindler’in Listesi’ndeki gibi listeler hazırlandı. Ancak bu listeler yaşam kurtarmak için değil tam tersine bir amaç için hazırlanmıştı. Ay sonu müdürlüklerin panolarına listeler asıldı. Bütün işçiler heyecanla gelip listede olup olmadıklarını kontrol ediyorlardı. Adını bulamayanlar seviniyor, bulanlar isyan ederek ve küfürler savurarak kendilerine yardım edecek birilerini bulmaya koşturuyorlardı. ... Müdürlüğün bahçesine bir kalabalık toplanmış homurdanıyordu. Bunlar işten çıkarılan işçilerdi. Televizyoncular, haberciler de gelmişti. İşçiler çocuklarını, karılarını da getirmişler, konuşturuyorlardı. Genelgeye imza atan müdür yardımcısı korkarak pencereden aşağı baktı. “Çocuklarını, karılarını da getirmişler...” “Geri çekil.” Diye uyardı; masasında oturan müdür. “Bir şey atarlar, sıkarlar, şimdi ne yapacakları belli olmaz.” Kalabalığın öfkesi artıyordu. Haberciler bir eski personele mikrofon uzattılar. “Karnımız doymuyor. Nasıl yaşayacağız?” Çocuklarını göstererek, “Bu çocuklar okula gidiyorlar. Çocukları okuldan alacağım. Karımı da boşayacağım. Ne yapayım bu çocukları? Cami avlusuna mı bırakayım? Çocuk Esirgeme Kurumuna mı vereyim? Bize bir maaşı çok gördüler.” “Ben okumak istiyorum,” dedi adamın kızı ağlarken. “Öyle pencerenin arkasından bakmakla işler yürümüyor.” “Sürekli patates yiyoruz. Başka yemeği bilmez olduk. Çocuklar okula aç gidiyorlar.” “Biz de insan gibi yaşamak istiyoruz.” “Bizim canımız yok mu?” Gözleri ağlamaktan şişmiş başörtülü bir kadın uzatılan mikrofona konuşamadı. Yalnızca ağladı. Polis kapıda ve avluda önlem almıştı. Bahçenin dışında, yoldan geçenler ayrı bir kalabalık oluşturmuştu. TV kameralarını görünce, uzaktan olacakları izlemek istemişlerdi. Müdür yardımcısı başka bir pencerenin arkasında, çekinerek kalabalığa bakıyordu. Yanındakine döndü. Alçak sesle, “Bugün ağlıyorlar.” Dedi. “Zor da olsa karınları doyuyor. Öyle bir an gelecek ki onu bile yapamayacaklar. O zaman ne olacak? Bu insanlar bir derece de olsa özgürlüğü, rahatı tatmış insanlar; köle değiller. Karnının doymayacağını anlayınca canını ortaya koyarak yemek için saldıracaklar. Nasıl olsa ölecekler çünkü. Kaybedecek bir şeyleri olmayacak. Süper marketler, yemek depoları yağmalanacak. Dükkanlarda da yiyecek kalmayacak. Çok ölenler olacak. Ok yaydan çıkmadan bir şeyler yapmalı. Bu gidişin sonu çok kötü.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |