..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Bilim Kurgu > Mehmet Sinan Gür




5 Aðustos 2001
01 02 Yamantau  
Mehmet Sinan Gür
Öykünün esin kaynaðý: Bir fosil kazýsýnda bulunmuþ milyonlarca yýl öncesine ait bir cývata. Dünyadan kaç uygarlýk geçti, kaç kýyamet yaþandý kim bilir? Daðcýlar, maceracýlar, Yamantau'dan hoþlanabilirler.


:FBFG:
Ural daðlarý bir duvar gibi dümdüz Kuzey denizinden güneye, Hazar denizinin kuzeyindeki ovaya kadar uzanýr. Asya ve Avrupa’yý birbirinden ayýrdýðý söylense de, daðlarýn doðusu ile batýsý arasýnda bir fark yoktur. Tepelerinden yaz kýþ karlar hiç eksik olmaz. Sert iklim koþullarý kendilerine zor þartlar arayan maceraperestler için her zaman çekici olmuþtur. Doðal güzelliði dýþýnda bu yüzden de Ural daðlarý çok kiþiyi kendine çekmiþtir.

Güney Ural daðlarýnda, ovalarýn hemen bittiði yerde, yüksek tepeli yalnýzca bir tane dað vardýr: Yamantau. Yamantau’ya çok uzak olmayan Katav, orta büyüklükte bir kenttir. Burada insanlar her yerde olduðu gibi günlük iþleriyle boðuþurlar. Katav’da Yamantau’nun (tau = dað) verdiði ilhamla hafta içinde görevlerini yapan, ancak hafta sonlarýnda amatör daðcý olan birçok meraklý genç vardýr.

Ýnsanlar neden daðlara týrmanmak, denizlere dalmak isterler? Neden baþka ülkelere yolculuk yaparlar? Bu soruyu biri þöyle yanýtlamýþ:

“Çünkü onlar oradadýr.”

Bilinmeyen bir þey her zaman merak uyandýrmýþtýr. Eðer bu duygu olmasaydý, insan hala karnýný doyurmak için elini yumruk yaparak hemcinsi ile dövüþüyor olurdu. Bir düþünüre göre, “Tüm insanlar doðal olarak bilmek isterler.” Ýnsanýn baþýna ne geldiyse meraktan gelmiþtir. Bu anlamda söylenmiþ olsa da ayný kapýya çýkan esprili bir deyiþle de: “Curiosity killed the cat.” Yani “Merak kediyi öldürdü.”

Vladimir, iþte böyle bir kiþiydi. Katav’da, çok sayýdaki Bistrolardan birinde çalýþan genç adam, hafta sonu izinliydi. Ýþi gereði kolay kolay hafta sonu izinli olamayan Vlad bu þansýný deðerlendirmek istedi. Ýki günlüðüne de olsa biraz macera yaþamak kiþiliðine iyi gelecekti. Ýki de arkadaþýný kandýrdý. Arkadaþlarýndan Boris kendisi gibi Rus idi. Marat ise Kazakistan’dan gelmiþ bir Kazak idi. Üç genç daðcý, Yamantau yamaçlarýnda kaderlerini aramak için yola çýktýlar.

Baþlarýnda daðcý baretleri, üzerlerinde tulumlarý, ipleri, kancalarý, özel kazmalarý, bütün teçhizat ve çadýrlarý ile birlikte nispeten düz olan yamaçlardan daha dik olan tepelerin baþlangýcýna henüz ulaþmýþlardý. Mevsim yaz olduðu için karlý bölgeler daha yukarýlardaydý. Bulunduklarý yere kadar çok rahat gelmiþlerdi. Dik yamaçlarýn baþladýðý yerin hemen altýnda kamp kurdular. Manzara bu yükseklikten bile harikaydý. Aþaðýda uzanan uçsuz bucaksýz ova, kilometrelerce ötede sisler içinde kayboluyordu. Rüzgar serin esiyordu ama öðleden sonra güneþi yakýyordu. Orada karýnlarýný doyurup bir saat kadar ovaya karþý dinlendikten sonra çýkýþa devam etmeye karar verdiler. Çadýr, yiyecek malzemeleri gibi aðýrlýklarýný orada býraktýlar. Emniyet olarak bellerinden birbirlerine iple baðlandýlar ve yola koyuldular.

Yamantau çok yüksek bir dað deðildi. Birçok daðcý da daha önce týrmanmýþtý. Ama daðcý olanlar bilirler. Her ne kadar görülmemiþ yeri görmenin, çýkýlmamýþ daða çýkmanýn ayrý bir zevki varsa da bir daða daha önceden týrmanýlmýþ olunmasý çok da önemli deðildir. Çünkü her týrmanýþ ayrý bir maceradýr. Yamantau’nun çok sarp yerleri vardý. Bizim daðcýlar da týrmanmak için kendilerine öyle bir yer seçmiþlerdi.

Yamaç dik olmasýna raðmen onlara týrmanmalarý için izin veriyordu. Bir süre böyle týrmandýlar. Sonra çok sarp bir yere geldiler. Zor da olsa burada da bir süre týrmandýlar. En tecrübeli olan ve önde giden Vlad yorulmak nedir bilmiyordu. Ancak iþi tehlikeli olduðu için her hareketini bilerek ve emniyetle yapmak zorundaydý. Oldukça dik bir noktaya gelince biraz durmak zorunda kaldý. Baþýný kaldýrýp baktýðý zaman geniþ bir oyuntu ve yukarýda tersine dönmüþ bir sýrt görünüyordu. Aþaðýdan gelen arkadaþlarýndan Marat seslendi.
-Hey, Vlad, burada heyelan olmuþ gibi sanki. Devam etmek tehlikeli deðil mi?
-Ben de gördüm. Merak etmeyin bir þey olmaz. Biraz yana kayarýz. Dedi Vlad.
Aslýnda görüntüden kendisi de çekiniyordu ama geri dönmeye hiç niyeti yoktu. Elini uzatarak yukarýsýndaki saðlam görünen kayaya kancalý bir çivi çaktý. Beline baðladýðý týrmanma ipini kancalý çividen geçirdi. Ýpe asýldý; böylece kendini biraz yukarýya çekebildi. Bu durumda, yan tarafýnda, bel hizasýnda ayaðýna destek yapabileceði bir taþ çýkýntýsý buldu. Çaktýðý çividen ve ayaðýndan destek alarak daha yukarýya uzanmak niyetiyle çýkýntýya bastý ve güç aldý. Fakat bastýðý taþ yerinden oynadý; ayaðý taþtan kurtuldu. Taþ çevresi ile birlikte koptu; az kalsýn aþaðýdakilerin kafasýna düþüyordu. Onlarý sýyýrdý geçti ve kayalara çarparak aþaðýlara yuvarlandý. Kendisi de çaktýðý çiviye iple asýlý kaldý. Biraz sallandýktan, aþaðýdakilerin ve kendisinin emniyette olduðunu gördükten sonra gözü taþýn koptuðu yere takýldý. Taþýn bulunduðu yer oyuk gibi görünüyordu. Biraz daha dikkatli bakýnca arkasýnýn boþ olduðunu fark etti. Orada küçük bir delik açýlmýþtý. Kendisini emniyete aldýktan sonra gene kayalardan destek alarak deliðe yaklaþmaya çalýþtý. Belindeki küçük kazma-çekici aldý ve deliðin çevresini geniþletti. Taþlarýn bir kýsmý aþaðýya düþeceðine delikten içeriye düþüyorlardý. Aþaðýya seslendi.
-Hey, burada bir oyuk buldum!
-Çok iyi yaptýn! Bizi öldürmek mi istiyorsun?
-Özür dilerim, istemeden oldu.
-Haydi Vlad, geri dönelim.
Vlad hiç oralý olmadý ve iþine devam etti. Arkadaþlarýna “Tamam, tamam” derken oyuðun çevresini geniþletmekle meþguldü. Yeni bir çivi çakmaksýzýn bir iki kez asýldýðý ipte sallandý ve hop, ayaðýný oyuktan içeriye attý. Bu durumda az bir gayretle önce bacaðý, sonra beli, baþý dýþarýda olmak üzere tersten oyuða girebildi. Arkadaþlarý bulunduklarý yerlere tutunmuþ þaþkýn þaþkýn bakýyorlardý. Kendisi emniyetteydi artýk. Yatar durumda gülerek arkadaþlarýna baktý.
-Burasý çok güzel. Oldukça da derin galiba. Ne kadar derin olduðu belli deðil. Dibini göremiyorum. Aþaðýya doðru gidiyor. Hem de geniþ. Burada iki kiþi rahatlýkla durabilir. Hala dönmeye niyetiniz var mý?
-...
-Ben içeriye giriyorum; siz de gelin. Dedikten sonra gözden kayboldu.
Arkadaþlarý Vlad’la týrmandýklarýna çoktan piþman olmuþlardý olmasýna ama onu yalnýz býrakamazlardý. Üstelik oyuk ortaya çýkýnca onlarýn da meraký kabarmýþtý. Çaresiz devam ettiler. Vlad arkadaþlarýnýn çýkýþ hýzýna baðlý olarak biraz ilerledikten sonra ýþýldaðýný yaktý. Dönerek gideceði yolu aydýnlattý. Kayalar –kim bilir kaç yýl sonra– belki de ilk kez aydýnlanýyorlardý. Yol dipsiz bir kuyu gibiydi. Genç adam elindeki ipi býrakmýyordu. Yavaþ yavaþ kayarak yuvarlanan küçük taþlarla birlikte aþaðýya indi. Diðerleri de oyuktan içeriye girdiler. Onlar da ýþýldaklarýný kullandýlar. Genç adam bayaðý derine inmiþti. Hemen hemen yatar vaziyette bir taraftan yolunu aydýnlatýyor bir taraftan iniyordu. Sonra yolun sonu göründü. Vlad önce yolun bittiðini sandý fakat yaklaþýp dikkatli bakýnca büküldüðünü fark etti. O da yolu takip etti. Ýpe asýlmamaya dikkat ederek ve geri geri yürüyerek köþeyi döndü. Ayaklarý yere çok saðlam basýyordu. Herhangi bir tehlike yoktu.

Ayaðýnýn altýndaki yol düzleþmiþti. Ýpi býrakmadan arkasýna dönüp gideceði yöne tekrar bakmak istedi. Önce karanlýkta hiçbir þey göremedi; Doðruldu; bir an durdu. Þaþkýnlýðýný çabucak üzerinden attý ve arkadaþlarýný çaðýrdý.
-Gelin, gelin buraya çabuk
Arkadaþlarý da geldiler. Bulunduklarý yerde ýþýldak sayýsý üçe çýktý. Gözleri de karanlýða alýþýnca çevrelerini görmeye baþladýlar. Tavaný basýk da olsa kayalarýn ortasýnda büyük bir alana çýkmýþlardý. Gençler birdenbire yakýnmalarýný unutuverdiler.
-Oh. Harika.
-Çok güzel, çok korunaklý. Burada bütün bir kýþý geçirebiliriz.
-Acaba canlý var mýdýr Ayý filan gibi?
-Sanmýyorum; giriþi kapalýydý. Heyelandan önce daha da kapalýydý herhalde. Son darbeyi de ben vurdum.
-Ya baþka giriþi varsa?
-Evet ama öyle olsa þimdi bir hava akýmý olurdu. Bakýyoruz...
Cebinden çýkardýðý çakmaðý çakmak isterken Boris onu engelledi.
-Yapma! Ya grizu varsa? Patlarsak?
-Grizu için maden ocaðý olmalý. Ama peki dediðin gibi olsun.
Bu kez parmaðýyla alnýndaki terleri iyice sildi ve geldikleri tünel giriþine doðru tuttu. Hiçbir þey hissetmemiþti.
-Hava akýmý da yok.
-Öyleyse hiç bilinmeyen bir yer bulduk.
-Evet, bu çok büyük bir keþif...
-Amma da abarttýn ha.
Güldüler. Marat sordu:
-Yahu burada zehirlenip kalmayalým?
-Bir þey olmaz merak etme; yaþýyoruz gördüðün gibi. Evet, bakalým baþka neler varmýþ.
Çevrelerini kolaçan etmeye baþladýlar.
-Çok garip dedi biri. Benim bildiðim bir maðarada sarkýtlar dikitler olur. Yerler biraz ýslak olur. Su sýzar, yarasalar olur; mantar olur. Burada her yer tertemiz. Toz ve taþtan baþka bir þey yok.
-Çok iyi korunmuþ. Taþlarýn yapýsýndan olacak... Giriþi de zaten kapalýydý. Herhalde o yüzdendir.
-Yer düz deðil.
-Yerin düz olmamasý normal bir þey ancak sanki biri düzeltilmiþte sonra bir tarafa doðru eðrilmiþ gibi duruyor.
-Evet, iþte bu çok garip.
-Neden?
-Sen böyle bir yer yapsan yerçekimine göre düz yapmaz mýsýn?
Arkadaþý yanýt vermedi. Bakýnmaya devam ettiler. Çevrelerinde taþtan ve tozdan baþka hiçbir þey yoktu. Tam baþka bir þey olmadýðýna karar vereceklerdi ki Marat geldikleri yoldan baþka bir delik buldu.
-Bakýn, burada baþka bir delik var.
Diðerleri de oraya toplandýlar. Bu delik geldikleri kadar geniþ deðildi. Bir kiþinin ancak sýðabileceði kadar vardý. Bellerindeki ipi henüz çözmüþlerdi. Daha tecrübeli ve meraklý olan Vlad ipi tekrar beline baðladý. Ýpin diðer ucunu Boris’in eline tutuþturup baþý önde olmak üzere kendini delikten aþaðý býraktý. Bu biçimde hem gittiði yeri daha rahat görüyordu hem de daha az toz yutuyordu. Bir elinde ýþýldaðý, yüzmeye benzer hareketlerle süratle aþaðýya kaydý. Ýleride yol daha da dikleþerek gene bitiyordu. Göðsünün üzerinde kayarak yaptýðý yolculuðu bir takla atarak bitirdi. Ayaklarý öne geldi ve oturur durumda çevresine bakýndý. Iþýldaðýný elinden býrakmamýþtý. Daha derinde ikinci bir açýk alana çýkmýþtý. Arkadaþlarý seslendiler.
-Hey, iyi misin? Bir yerine bir þey olmadý ya?
-Ýyiyim, iyiyim. Bir þeyim yok. Gelin, burada bir alan daha var.
Arkadaþlarý da yanýna geldiler. Iþýldaklar gene çevreyi aydýnlattý.
-Burasý da güzelmiþ.
-Gene taþtan baþka bir þey yok galiba.
-Ne kadar derindeyiz acaba?
-Yaklaþýk elli metre girdik sanýyorum.
-Ne kadar korunaklý bir yer yahu, dýþarýda bomba patlasa haberin olmaz.
Çevrelerini gene kolaçan ettiler. Bu kez baþka bir delik bulamadýlar. Yerin eðimi önceki alanýn eðimine benziyordu. Belki biraz daha fazlaydý. Ancak burada, yerde yarýmküre biçiminde taþlar vardý. Vlad yarýmküreleri fark etti.
-Baksanýza, burada çok güzel yarýmküre, kubbe gibi taþlar var.
-Evet; ben de gördüm.
-Þu ortadaki çok büyük.
Marat bunu söyledikten sonra koþarak büyük taþýn tepesine çýktý. Diðer ikisi de onu takip ettiler. Kendilerini daðýn tepesine týrmanmýþ gibi görüyorlardý. Orada sevinç gösterisinde bulundular.
-Heey! Yaþasýn! Çýktýk, çýktýk.
Taþ üçünün de durabileceði kadar büyüktü. Bulunduklarý yerden bütün alaný görüyorlardý.
-Çevrede de küçükler var... dedi Boris.
Vlad biraz durgunlaþtý.
-Evet. Dedi. Daha küçük yuvarlak taþlar. Hey, durun bir dakika. Diyerek arkadaþlarýný sakinleþtirdi.
-Ne oldu?
-Þuradaki taþýn çevresine bakýn.
-Halkalar var. Halkalarý olan yuvarlak bir taþ.
-Bu taþlar...
-Ne olmuþ taþlara?
-Þeye benziyor.
Taþlarýn durumuna bir daha dikkatle baktýlar. Gördükleri ve anladýklarý þeye inanmakta güçlük çekiyorlardý. Iþýldaklarýný çevrede gezdirip altlarýndaki büyük taþýn üzerine tuttular. Ayaklarýnýn altýndaki taþýn üzerinde sanki deniz dalgalarý imiþ gibi kabartýlar vardý.
-Bu... bu...þey...
-Güneþ!
Bir süre sessizlik oldu. Kalpleri yerinden fýrlayacakmýþ gibi çarpýyordu. Ýçinde bulunduklarý alana gezegenleriyle birlikte olduðu gibi güneþ sistemi kurulmuþtu. Boris sihirli kelimeyi yineledi.
-Güneþ... güneþ sistemi bu...
-Evet... dedi Vlad. Üstüne bastýðýmýz taþ güneþ. Ýþte þu Merkür en yakýnýnda, þu Venüs, þu Dünya, þu Mars. Bunlar açýkça belli oluyor ama þunu bilemedim.
Vlad durakladý; sýralamada bilmediði bir þey vardý. Boris devam etti.
-Þu koca gezegen Jüpiter, þu halkalý dediðimiz Satürn, þunlar da Uranüs, Neptün, þu da Plüton.
-Bakýn gezegenlerin uydularý bile var. Olmaz böyle þey.
-Büyüklüklerine de hemen hemen uyulmuþ. Büyükler büyük, küçükler küçük yapýlmýþ.
Vlad kayarak aþaðýya indi. Çevredeki taþlara bakýnmaya baþladý. Diðerleri de onu takip etti. Vlad biraz gezindikten sonra gitti, Jüpiter yarýmküresinin üzerine oturdu; ayaklarýný altýna topladý. Iþýldaklarý çevrede geziniyordu.
-Akýllý birileri buraya bizden önce gelmiþ demek ki.
-Hem de çok akýllý. Maðara adamý deðil. Uzayý bilen biri.
Bir süredir sessiz duran Marat ilk kez konuþtu.
-Baksanýza, ben gezegenlerden filan pek anlamam. Dedi ve arkadaþlarýný görebilecek þekilde bir taþý gözüne kestirip o da oturdu.
Boris de biraz ilerideki dünya taþýnýn üzerine oturdu.
-Ýyi ya iþte öðrenirsin o zaman. Baksana adam ne güzel yapmýþ. Mars o oturduðun taþ.
-Þu küçük taþlar herhalde uydu falan oluyor.
-Evet, dedi Vlad. Onlar Jüpiter’in uydularý. Bak, þu da Ay. Ancak benim anlamadýðým bir þey var. Mars’tan sonra bir taþ daha geliyor. Bayaðý da büyük. Bu uydu olamaz ama orada öyle bir gezegen de yok?
Boris Vlad’ýn sözünü destekledi.
-Benim de bildiðim orada bir asteroit kuþaðý var.
-Evet; üstelik o taþý karpuz gibi dörde bölmüþ. Nedir bunun anlamý? Bu kadar þeyi bilen biri böyle büyük bir hata yapabilir mi?
-Sanmýyorum. Bunu yapan kiþi her kim ise belki burada bir zamanlar bir gezegen vardý demek istiyordur.
Ben anlamam diyen Marat atýldý.
-Hah, biz de bir keþif yaptýk sanýyorduk. Birazdan adam gelecek; bize de burada ne arýyorsunuz diyecek.
-Tabi bunlar yeni yapýlmýþsa.
-Ya ne zaman yapýlmýþ olabilir ki bunlar?
-Evet; bunlar acaba ne zaman yapýlmýþ olabilir?
-Ne zaman?
Vlad yanýt veremedi. Elindeki ýþýldakla sisteme bakmaya devam ediyordu. Oturduðu Jüpiter taþýnýn üzerinde ayaða kalktý. Gözüne baþka bir taþ iliþmiþti. Sesini yükseltmeden konuþtu:
-Burada uymayan bir þey daha var... Þu küçük taþ...
Güneþe dünya kadar uzaklýkta duran bir taþý iþaret ediyordu. Bu taþ da diðerleri kadar özenle yapýlmýþ ve yerleþtirilmiþti. Mars’ta oturan Marat biraz dönünce küçük taþý görebiliyordu. Ama Dünya’da oturan Boris, Güneþ taþýndan ötürü küçük taþý göremediði için oraya ayaða kalkarak bakmak zorunda kaldý.. Taþý gördükten sonra Vlad’a sordu.
-Gerçekte böyle bir þey yok... Var mý?
-Nereden bilebilirsin ki olmadýðýný? Orayý göremiyoruz. Orasý bir kör nokta!
Küçük taþ, güneþ ve dünya ayný hizada duruyorlardý. Üç arkadaþ, ellerinde ýþýldaklar, birbirlerine bakarak bulduklarý þeyin dehþetini üzerlerinden atmaya, sorulara yanýt bulmaya çalýþýyorlardý. Sanki bir güç omuzlarýndan aþaðý bastýrýyor, üzerlerindeki teçhizat gittikçe aðýrlaþýyordu. Çevrelerinde bildiklerinden farklý bir güneþ sistemi vardý. Yanýtlarý belki hiçbir zaman bulamayacaklardý.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Devamýný bekliyorum...
Gönderen: Ebru Boran / Bursa/Türkiye
14 Ekim 2005
Diliniz çok güzel, fikir de harika olunca heyecanlý bir roman çýkmýþ karþýmýza. Fakat devamýný heyecanla bekliyorum. Umarým vardýr!

:: Yaman bir yazý
Gönderen: orkun atila / Ýstanbul/Türkiye
19 Ocak 2005
Diliniz çok sade ve sabun gibi; nasýl oldu da okudum bir çýrpýda yazýnýzý anlayamadým. Daðcýlýk ile ilgili detaylarýnýz bu sporu yaptýðýnýz izlemini doðurdu. Öyle olsa da olmasa da tasvirleriniz pek net. Uslup ve dilinize ait söyleyeceðim son þey, haddim olmayarak, þu anda hatýrlayamasam da bir-iki yerin üzerinden geçmeniz gerektini düþünüyorum. Öykünüzü okurken Jules Verne'in Dünyanýn merkezine yolcuðu geldi aklýma, bu çaðrýþýmý bana yaþattýðýnýz için teþekkür ederim. Konu ise Kubrick / 2001 Uzay Yolculuðu'nun ekseninde dönüyor. Bunu niye yazdým ki... Her neyse, özet olarak teþekkür ederim. Saygýlarýmla, Orkun Atila




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bilim kurgu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
01 01 Göçmen Kelebekler

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Büyükada
Ýnsanýn Yükseliþi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.