Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Günlerden bir gün yine padişah balkon konuşması sonrası aynı soruyu sorduğunda, arka sıralardan bir ses “Evet sultanım, senden daha akıllısı var” demiş ve kaybolmuş. Padişah vezirine “Bu sözü söyleyen kimse çabuk bul getir onu, yoksa kelleni alırım” demiş. Vezir bunun üzerine araştırmış ve sözü söyleyenin Ozanlar köyünden Adem ağa olduğunu öğrenmiş. Vezir padişahın huzuruna çıkarmak için Adem ağanın evine askerleriyle gidip kapıyı çalmış. Kapıyı küçük bir çocuk açmış. Vezir “Evde kimse yok mu? Babanı çağır çabuk” demiş. Çocuk da “Yok efendim, babam biri bin etmeye gitti” demiş. Vezir “Nasıl yani?” diye sorduğunda çocuk “Babam çiftçidir, 1 tohum eker, bin ürün alır” demiş. Vezir “Peki annen evde yok mu” diye sorduğunda, çocuk “Mezarlığa borcunu ödemeye gitti efendim” demiş. Vezirin kafası yine karıştığında “Nasıl yani?” diye sormuş. Çocuk “Mezarlığa dua okumaya gitti” demiş.” Peki senin dışında başka kimse yok mu?” diye sorduğunda, çocuk “Ağbim var efendim” demiş. Vezir çağır onu o halde deyince çocuk “Ağbim evde yok efendim” demiş. Vezir “Peki o nereye gitti?” diye sorduğunda çocuk “Bela almaya gitti efendim” demiş. Vezirin yine kafası karışıp çocuğa sormuş, “Nasıl yani?” Çocuk ise “Ağbim ticaretle uğraşır, mal alır mal satar” demiş. Çocuk vezire “Babam birazdan gelir, bekleyin efendim” demiş. Babası Adem ağa eve geldiğinde vezire “Küçük oğlum benden daha akıllıdır” demiş. Bunun üzerine vezir çocuğu alıp saraya götürürken çocuk yolda bir dal kopartıp, oynaya oynaya vezir ve askerlerle saraya gitmiş. Bu arada saraydan halka davulla ülkenin en akıllı iki insanın münazarası ilan ediliyormuş, “Duyduk duymadık demeyin, ülkemizin en akıllı iki insanı münazara yapacak, duyduk duymadık demeyin, bütün halkımız davetlidir”. Halk bunun üzerine sarayın bahçesinde toplanmış. Gele, gele küçük bir çocuk gelmiş. Bunu gören herkes çok şaşırmış. Padişah “Çocuk yoldan geldi, bir tas su getirin” demiş. Çocuk sudan içmeyip elindeki daldan bir parça kırıp tasın üzerine koymuş. Padişah “Bir kese altın getirin, çocuğa verin” diye emretmiş. Çocuk kendine verilen keseden bir tane altın alıp gerisini bırakmış. Padişah bunun üzerine yüzünü ve sakalını sıvazlamış. Çocuk da kafasını kaşımış. Padişah vezirine “Münazara burada bitmiştir, çocuğu ailesine götürün teslim edin” diye emretmiş. Halk “Hani bu çocuk çok akıllıydı, bir şey söylemedi, biz bir münazara göremedik, bunun için mi geldik buraya” diye söylenmeye başlamış. Padişah “Biz münazara yaptık, çocuk çok akıllı” demiş. Padişah “Ben çocuğa seni bir tas suda boğarım dedim, köprü kurar geçerim dedi, ben bir kese altın verdirdim, çocuk benim paraya ihtiyacım yok deyip bir tane aldı bu geldiğim yere yol parası dedi, ben sakalımı sıvazladım, benim tecrübelerim var dedim, çocuk kafasını gösterdi, benim de aklım var dedi” demiş. Şefika Ünal (23 Şubat 2014)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şefika Ünal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |