..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Halk Öyküleri > Nermin Kaçar




14 Ekim 2014
Kurbanın Dişleri - Final  
HAYATTAN

Nermin Kaçar


Elime tutuşturduğu bezi açtım merakla. Hakikaten de bezin içinde kocaman bir hayvan dişi vardı. Ne diyecektim, ne yapacaktım, bilemiyordum. Gülmek istiyor, gülemiyordum. Üstelik inatçı amcayı nasıl ikna edecektim. O şaşkınlıkla kendimi dışarı attım. Bastım kahkahayı… içeri girdim, son dilekçemi yazdım . Küfürleri bastım dilekçeye. İki seçenek vardı. Ya impanlt için malzeme ve cihaz göndereceklerdi ya da beni...


:AFCJ:
Kadın ağrısının arasında, mahrem yerlerini göreceğim için endişeleniyordu aynı zamanda. Kocasının da ondan farkı yoktu. Ben, onlardan daha kötüydüm. Derin bir nefes aldım, içimden besmele çekerek kadının ayakucuna gittim. Kocasını da yanıma çağırdım. Bebeğin neredeyse kafası çıkmak üzereydi. Kadın acı çekiyordu. Ona durmadan ıkınmasını söylüyordum. Adamın yüzünün rengi atmıştı. Sanki kadın değil de kocası doğuracaktı. Neyse ki her şey normal gelişiyordu. Kadın bir çığlık attı. Ne olduğunu anlayamadan, çocuk dışarı fırladı resmen. Sevinçten uçacaktım. Dikkatlice tuttum ve göbek bağını kestim. Plesantası aşağıda duran kovaya düştü hemen. Erkekti. Fırlamasından fırlama bir kişiliğe sahip olacaktı büyük ihtimalle. Havaya kaldırdım ve tıpkı ebelerin yaptığı gibi kıçına kuvvetlice bir şaplak attım. Ağlamaya başladığında rahatladım. Bebeği aldım ve güvenli bir yere yatırdım. Adamın bana ve karısına bakmaktan yaptığı bir şey yoktu. Tam o sırada kadın tekrar sancılanmaya başlamıştı. Rahatlaması gerekirdi oysa. Doğum bitmişti. Kanaması da normaldi. Üstelik, dikiş atmamı gereken bir durum da olmamıştı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kadının döl yolunda başka bir bebeği fark ettim. O da diğer kardeşi gibi dışarı çıkmaya çalışıyordu. Adama döndüm ;

“İkizmiş. Bir tane daha geliyorrr! “ dedim.

Adam şaşkındı. Beş on dakika sonra ikinci bebeği de yatırmıştım ikizinin yanına. Bir kız, bir oğlan. Adam sevinçle ellerime sarıldı. Kadını temizledikten sonra hasta yatağına aldık.. Acilen temiz havaya ihtiyacım vardı. Onların da ailecek yalnız kalmaya ihtiyaçları vardı. Bahçede uzun süre oturduktan sonra kadına ve bebeklere bakmaya gittiğimde kadın yorgunluktan uyumuş kalmıştı. Adam, bebekleri giydirmeye çalışmıştı. Onun da karısından farkı kalmamıştı. Yorgunluk ve heyecanın sonunda serilmişti bir köşeye. İyi olduklarına emin olduktan sonra çıkarttım hastaneden. Ayrılırlarken adam bana sıkıca sarıldı. Tıpkı kardeşine sarılır gibi.

“Dohtor bey, Allah ırazı olsun senden. Ne muradın varsa versin. Adını bağışlar mısın bana?”

“Sizden de Allah razı olsun. Ben, hep buradayım. Bana ne zaman ihtiyacınız olursa gelin. Bebekler de annelerini emsinler. Allah uzun ömür versin onlara. Adım Serdar.”

“ Dohtor bey. Namını çok duyduk.Herkeş senden konuşuyor. Okkalı bir dohtor gelmiş diyorlardı da inanmıyordum. Adettendir. Her doğan bebeye, ebenin adı göbek adı konur. Amma velakin senin ne eben var, ne hemşiren. Çocuklarımın dohtoru da ebesi de sensin. İznin olursa oğluma senin adını koyacağım.”

“Ne yapalım şartlar böyle işte. Elimizden ne geliyorsa yapacağız. Karına, çocuklarına iyi bak o yeter bana. Adımı koymana da çok sevindim. Haydi, sağlıcakla kalın. “

Uzaklaşırlarken arkalarından baktım. Ne yüce gönüllü insanlardı benim halkım. Artık hiçbir şeyden korkmuyordum. Zorlu bir sınavı başarıyla geçmiştim.

Aradan iki yıl geçmişti ve ben artık o ilçenin bir ferdi haline gelmiştim. Ardı arkasına gönderdiğim dilekçelerden Sağlık Bakanlığı bıkıyordu. Her dilekçenin ardından isteklerimi geç de olsa yerine getirmeye başlamışlardı. Önce bir hizmetli kadrosu verdiler, arkasından bir ebe, onun arkasından da bir hemşire. Kadro arttıkça daha da şevkim artıyordu. Tam bir hastane olmasa da, sağlık ocağı haline gelmeye başlamıştı. İşin ilginç tarafı diş doktoruyken diğer alanlarda uzmanlaşmaya başlamıştım. Diş doktoru olarak hiçbir hastam gelmemişti bana. Gelmiş olsa da gerekli aletlerim de yoktu üstelik. Bir dilekçeye daha ihtiyaç vardı. Hemen bir dilekçe daha yazdıktan sonra gönderdim. Dilekçenin diğerlerinden farkıysa yaşadıklarımın, öfkemin patlamasıydı adeta. Yaptıkları yanlışı onlara hatırlattım.

Aradan kısa bir süre sonra kapıya bir araba yanaştı. İçinden, bir diş doktorunun ihtiyacı olan bütün tıbbi malzemeleri taşıdılar hastaneye. Mücadeleyi kazanmıştım. Onları severek, okşayarak yerleştirdim. Yazdığım dilekçe etkili olmuş olacak; bir hafta sonra bir de doktor atadılar hastaneye. İşler en sonunda yoluna girmişti.

Artık herkes kendi alanında çalışmaya başlamıştı. Haber çabuk yayıldığından olacak, hastam da artmıştı. Yaşlı bir amca muayeneye gelmişti. Muayenesini bitirmiştim. Dolgularını yaptım. Yaşına göre diş sağlığı iyi sayılırdı. Sadece ağzının ön kısmında bir dişi eksikti. Oraya ısrarla diş yapmamı istiyordu. Ancak, İmplant yaparak tamamlayabilirdim. Bunun için de gerekli tıbbi cihaz ve malzeme yoktu. Bunu ona anlatmaya çalıştım. Ben izah ettikçe o ısrarla aynı isteği yineliyordu. En sonunda;

“Amcacığım, bu dişini ben burada yapamam. Oraya dişi çakmam gerekiyor. Bunun için büyük şehirlere gitmen gerekir “

“ A oğul ben başka yeri bilmem ki! Ben, buradan bir kez çıktım. O da askerlik için. Nederim ben yabancı yerlerde. Gözünün yağını yiyeyim. Yap şu dişi. “

“ Amcacığım ben seni hiç üzer miyim ama oraya dişi ben nasıl bulacağım. Etme eyleme. Ne yapacaksın sen hem dişi bu yaştan sonra?”

“Oğlum konuşturma beni. Yaşım geçmiş ama gönlüm genç benim. Bir hanım daha almaya niyetim var. İrezil etme beni. Tak şu dişi işte.”

“Amcacığım yapamam. Hadi kendini de üzme artık.”

Yaşlı adam bana sinirlenerek çıktı gitti . Uzun bir süre geçti aradan. Kurban bayramı girmişti araya. Bayramda ailemi ziyarete gidip dönmüştüm. Her gidiş ve dönüşte yaşadığım karmaşık duygular içindeydim. Ailem haklı olarak beni özlüyordu. Ben de onları özlüyordum. Fakat o kadar çok alışmıştım ki çalıştığım kasabaya, gitmek zor geliyordu. Bu düşüncelerle odamda otururken, kapıdan içeri o amca girdi. Bana gülümsüyordu. Anlaşılan bana küskünlüğü geçmişti. Yanıma yaklaştı. Sıkıca sarıldı.

“ Hoş geldin amcacığım. Nasılsın, iyi misin? Ne var ne yok? Aldın mı yeni hanımı?”

“İyiyim oğul. Sen nasılsın? Yok almadım ama yakında alacağım. Bak ne diyeceğim sana. Hani sen dediydin ya! Oraya çakacak dişi ben nerden bulayım diye. Ben sana dişi buldum oğul. Aha işte bak. Hadi oturayım da çakıver bi zahmet.”

“ Amca nereden buldun dişi?”

“Nereden bulayım oğul, kurban bayramı geçmedi mi? Bizim kurbanın dişlerinden. Aha bak bu palanın içinde.Hemi de gıcır gıcır. Hadi oğul, bitir şu işi. “

Elime tutuşturduğu bezi açtım merakla. Hakikaten de bezin içinde kocaman bir hayvan dişi vardı. Ne diyecektim, ne yapacaktım, bilemiyordum. Gülmek istiyor, gülemiyordum. Üstelik inatçı amcayı nasıl ikna edecektim. O şaşkınlıkla kendimi dışarı attım. Bastım kahkahayı…
içeri girdim, son dilekçemi yazdım . Küfürleri bastım dilekçeye. İki seçenek vardı. Ya impanlt için malzeme ve cihaz göndereceklerdi ya da beni...

SON

Nermin KAÇAR
16.09.2014



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın halk öyküleri kümesinde bulunan diğer yazıları...
Musa Firârda
Has Adam
Bir Demet Maydanoz - Tanık - Son
Bir Demet Maydonoz
Şaşkın Hırsız
Bir Demet Maydanoz - Davalı
Kurbanın Dişleri - 4
Kurbanın Dişleri - 2
Savaşta Barışta İnsan
Kurbanın Dişleri - 3

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Parça Simit
Vıdı VIdı
Ya Benimsin Ya Toprağın
Aptal Âşık
Elvedâ Yalancı Aşkım!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kardelen Çiçeğim [Şiir]
Yazı - Yorum [Eleştiri]


Nermin Kaçar kimdir?

1969 Bolu doğumluyum. Evli ve 1 çocuk annesiyim. 2012 yılında basılmış olan " Hüzün Dalgaları " adlı bir öykü kitabım var. Çeşitli internet edebiyat sitelerinde yazılarımı paylaşıyorum. www. mobidik. com adlı sitede 3 e- kitabımı okutrlarımla buluşturdum.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Marguez, Orhan Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Ayşe Kulin


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nermin Kaçar , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.