Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Ufuktaki Çökelez dağları belli belirsiz sabah mahmurluğunda görünüyordu. Guguk kuşunun ilk guguklarıyla kıpırdanmalar başladı. Her guguk deyişinde ufuk ufuk der gibiydi. Üzerlerindeki gri yeşil basma yorganı biri açıverdi. Hepsinin pijamalarını gördüm; açıklı koyulu,uzunlu kısalı, mavili yeşilli pijamalarını... Bir tepecik gözlerini ovuşturarak açmaya çalışırken, diğeri kocaman ağzıyla esniyor. Koyu yeşil pijamalı olan koyu yeşil saçlarını tarıyor, kahve yeşilinden giyinmiş olan belli ki erkenden kalkmış sabah kahvesini yudumluyor Hemen yanıbaşındakinin uykum var diye mırıldanan sesini duyar gibiyim. Hepsi telaşın mutluluğa karıştığı, heyecanın meraka kucak açtığı birbirinden farklı eda ve endamlarıyla, sabahı kucaklamaya hazırlanıyordu. Her şey Azize’ nin saçlarini şöyle bir savurmasiyla başladi; o uzun kizil iri dalgali saçlarini. Başi ve gövdesi görünmüyordu yalnizca uzun kizil saçlari savruldu ufukta. Her savruluş bir dokunuş, bir ritmik serzenişti adeta. Narin biraz da nazenin bir serzeniş...Azize’ nin saçlari bir yandan savruluyor bir yandan da geçtigi her yeri kendi kahve kizilligina boyuyordu. Ufuk onun dalgalanan saçlarinin büyüsüne kendini öylesine kaptirmiş ki kahve kizili emdiginin farkinda degildi. Kizillik her dakika daha da açiliyor adeta zamanin kizillikla, renklerin zamanla dansi yaşaniyordu. Ta ki parlak kizil sariya ulaşana dek bu cilveleşme sürdü... İlkin kalın koyu beyaz dallarıyla incir ağaçları selamladı bu güzel günü. İncir ağacının dibindeki nar ağacında yüzünü ufka çeviren yalnızca bir tek nar kalmıştı. Günlerdir bu narın neden ağaçtan düşmediğini merak ediyordum. Tan atımını izlemek için diğer narların onu görevlendirdiğinden haberim yoktu. Çatlamış kabuğuna, kanayan dudağına rağmen dalda öylece duruyordu... Sonra sokaktan geçen elektrik tellerine konmuş bir güvercin belirdi, sessizce olan biteni fotografliyordu. Guguk kuşunun ötüşü kumrunun sesiyle çarpişti. Arada bir uzun uzun öten alacali horoza yakinlardan bir karşilik geldi. Minik serçeler sanki ses yarişmasinda gibiydiler. Hepsi de kendi hünerini en güzel şekilde sunmak istiyordu bu kizil tan atimi karşisinda. Güzellikler böyle karşilanabilirdi belki de. Uzaklardan bir evden ani bir bebek çigligi yükseldi. Yeni dogan bebek çigligi... Daha yaşamla tanişmadan konçertonun içine giriveren bebek çigligi... Belki bir Üvercinka dogdu belki de mavi çorapli Osman...Yavaş yavaş güneş yüzünü göstermeye ve Çökelez yamaçlari kışlık urbalarini giymeye başladi. Sadece Azize’nin geçerken biraktigi hafif dalgali bir tel saçi onlari ayiriyordu ufukta, simli mavi gökyüzünden...Karanlik aydinliga, gece güne kavuştu bu tabloda. Aci, yerini umuda ve sevince terk etti bir süreligine...Hieropolis tüm ihtişamıyla kucakladı güneşi...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Zeliha DEMİREL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |