Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
“peki geliyorum abi” Gözlerimi dışarı çevirdim.soğuk bir mart ayının son Cumartesi akşamını yaşıyorduk.sert bir rüzgar dalgaları savuruyordu kıyıya.çıkardığı uğultular burdan kulaklarımıza geliyordu.kış terkediyordu rüzgar.son parodilerini oynayarak.son kadehimi yudumluyordum ben de.başım mahurlaşmıştı.kalkmaya hazırlıyordum kendimi. “buyur abi” Parayı uzattım. “iyi geceler” “yine bekleriz” Çıkışa doğru ağır aksak hareket ettim.kapının yanındaki masada buranın en geç kalkan müsterileri hararetle birşeyleri tartışıyorlardı.yanlarında meyhanenin sahibi de vardı.bazılarının konuştuklarını anlamak için özel bir gayret gerekiyordu.diller ayrı figürler geliştiriyordu.alkol kadehleri sıralandıkça bardaklar masaya vuruluyor,hareketler ağır ağır hareketsizliğe devrediyordu yerini. “iyi akşamlar” dedim.çoğu duymadı bile.yalnızca meyhanenin sahibi başını eğdi.kapıya yöneldim.her yanımı sarmıştım.önümü iliklemiştim çıkar çıkmaz.gecenin onbiriydi ve rüzgar etkisini gittikçe arttırıyordu.kendimi yalpalayarak uzaklaştırdım oradan. Her yanımı saran dalga sesleriyle sahil yolundan ilerliyordum.her zaman karşıdaki yol yerine burayı seçerdim oldukça esmesine rağmen.hava beni kendime getirmeye başlardı.belki de bir anlayış meselesiydi,belki kendinden bakış,ya da kötülükten vazgeçiş.meyhaneden uzaklaştıktan sonra kıyıya demirlemiş kayıkları,takaları görürdüm.onlarda da bir anlayış meselesi işlerdi ya da kendinden bakış.hava ılıksa kayaların,kayıkların üzerinde,soğuk ve yağmurluysa takaların içinde ya da kıyının sonundaki derme çatma kulubelerde demlenirlerdi.şarkıları hiç eksik olmaz,melodiler yankılanır ve insanı yeni bir hüzne iterlerdi.çekici hüzünlere.onların sahilden geçen benim gibi kimi insanlarıda çağırdıklarıda olurdu.birkaç kez çökmüştüm yanlarına ve batık bir gemi misali dönmüştüm evime.bu gece yoğun soğuk hava nedeniyle gürültüler tiz bir şekilde duyuluyordu.yine hüzünlenerek ve görebildiğim insanları selamlayarak geçip gidiyordum. “hüseyin,gelsene yahu” “boşver bugün kaçayım” “gel yahu,uzun etme! Bak çinekop yapmışız bugün” “sağol be abi,kaçayım ben” “hadi neyse,iyi akşamlar” Adam tekrar yerine dönerken ben de kulubelerden üst taraftaki yola doğru yürümeye devam ettim.sahil yolu burada bitiyor, deniz kokusu yavaş yavaş genizlerden çekiliyordu.şarkılar gitgide uzaklaşıyordu..koruluğun içinden geçen ve benim ortasından devam ettiğim korkutucu yoldaydım şimdi.adımlarımı biraz sıklaştırdım.koruluktan herzamanki gibi balıkçıların seslerinden daha genç ve daha sarhoş sesler duyuluyordu. “Yeter be,off be!” “amma agladın ulan!” “ver ulan şu şişeyi!” “cigaralıklar kimdeydi?” “off be! “ Evime yaklaşıyorum.yine harcamıştım dört saat.sağ gözümdeki o çıldırtıcı ağrı başlamıştı yine.adımlarım da yavaşlıyordu.yolun sonundaydım ve evim görünüyordu küçük bir iz gibi.bol keseden harcamıştım dört zaman ve koruluğun içinden gelen sesler gibi uğulduyordu başım. Evime yaklaşık beş-on metre kalmıştı.iyice sessizleşmiştim.başım eğik yürüyordum.başımı uzun zamandan beri kaldırdığım ilk andı.aycanı görüyordum birdenbire karşımda.evimin merdivenlerine çıkmış ve kızıl saçlarını sert rüzgara bırakmıştı.uzun bir pardesü vardı üzerinde.kımıldamadan duruyordu.gözlerini hiç ayırmıyordu benden.ben ise adımlarımı ufaltmış,şaşkınca ilerliyordum merdivenlere.elini uzattı.arkasında kocaman bir ayışığı dağılıyordu.korktum.geri çekildim.bana yürüyordu... “elimi tut” “Hayır,olamaz bu” “seni istiyorum!” Üzerindeki giysileri çıkarıp attı.saçları gögüslerine döküldü.gülerek geliyordu üzerime. “güzelim hala.bana inanmalısın” “lütfen git!” Nasıl bir şok olduğunu tahmin edemiyordum.bana sarılıyor,artık kıpırdayamıyordum.sıcaklığı her yanımı kaplamıştı.başımı dayadım ve gözlerimi kapadım.bir tutku denizinde kürek çekerek kolları ağırlaşan yaşlı bir denizci gibiydim sanki.olduğum yere çöktüğümü hatırlıyorum. “off be!” “öbür sarma nerde?” Gözlerimi açtığımda sabaha yakındı.ağacın karşısında takılan bir grup vardı.beni farketmediler.her yanım tutulmuştu.sessizce uzaklaştım.bir içki şişesi uzunluğunda bir dünyam vardı ve her yanımı saran soğuk dalga sesleri. Aycan her zaman çok güzeldi. Her zaman Çoktan sahil yoluna vurmuştum kendimi.güneş doğacaktı birazdan.nereden nereye geçtiğini anlayamadan,ışıklarıyla,zamanı bölerek. Derin bir deniz kokarken varoluşlar...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selim çok, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |