Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Süheyla Hanım var bizim apartmanda, kadın sanatkar resmen ev hanımlığında... Bir temizlik yapar, temizlik yaptığı yeri bal dök yala, o derece yani... Bir bulaşık yıkar bulaşık makinesi olmadan, sanırsın bulaşıklara gusül abdesti aldırıyor. Bir ütü yapar, gömlekler, ceketler dümdüz... Kocasına bir iltifatlar eder, adam yağ ile bal... Çocuklarını şapır şupur öper durmadan. Dökmeden, kırmadan her gün eşyaların yerini değiştirir... Müthiş sanatkar, ev hanımlığı Nobel’i verilse, kesin Süheyla Hanım alır hem de açık ara... Çok büyük sanatkar çok büyük... Bizim sokağın kadrolu bir dilencisi var, Behzat Amca... Adam bir dilenir, dilenirken bir dualar eder, inanamazsın. Bebenden beliğinden başlar, enişteyi kayınçoyu ekler, teyzeyi halayı, dayıyı saymadan geçmez, dedelerde, ninelerde bitirir gibi olur, başka şeylerde ekler, en sonunda cümleyi bağlar... Cebinde paran yoksa gidip de bir arkadaşından borç alıp, ona sadaka veresin gelir, o derece yani... Vermezsen de çok pis beddua eder. Tanıyanlarda beddualarının tuttuğunu söylüyorlar yüzde doksan altı... Adam sanatçı resmen, hatta bir ara kendini tanıyanlara Dilenme Sanatı diye de kitap yazıp, jübile yaparak, bu işi noktalayacağını söylüyormuş... Sanatkarları anarken Ferda Ablamızı anmadan geçmek olmaz. Ferda Ablamız kedi köpek beslemede çevremizde bir numaradır. Kedilerim ve köpekleri beslerken, adeta sanat icra eder. Onlarla durmadan konuşur, başlarını okşar. Yavruları ayrı sever. Kediler ile köpekleri dost etmeye uğraşır. Biz ne kadar olmaz desek de o bu işe devam eder... Bazı zaman kedileri alır omzunda gezdirir kuş gibi... Bekar kedilere eş bulur, evlendirir, ev bark sahibi yapar. Hasta kedileri kendi imkanları ile veterinere götürür, daha ne yapsın ablam adeta kedi köpek bakım sanatkarıdır... Zaman zaman balığa giderdik arkadaşlar ile tabı bu balık tutma sanatkarı arkadaşımız, daha doğrusu ağabeyimiz Aslan Ağabeyi anmasak olmaz. Öyle kısmetlidir ki Aslan Ağabey biz daha oltamızı atmadan onun kovasında üç beş tane yakalanmış balık vardır. Oltayı attığı zaman balıklarla balıkça konuşur. Çoğu balık onun oltasını tanır başka acemi balıkçılara yakalanmaktansa beni Aslan ağabey yakalasın diye gelir oltaya yapışır. Büyük balığı oltadan kaçırdığını, daha kitaplar yazmamıştır, bundan sonrada yazmaz... Arada sırada takılırız, sen bu işin büyük sanatkarısın, bize de biraz tüyolar versene ağabey deriz... O da güler geçer kısmet oğlum işte der... Ha unutmadan bir de dedikodu sanatı ve dedikodu sanatçıları var değil mi? Burada en zirve isim de benim ve de arkadaşlarımızın da yakından tanıdığı mahallemizin Ayşe Zuhal Ablasının adını anmadan geçersek ayıp olur. Ayşe Abla gözünü açtığı zaman hemen dedikodu nerede, kim ile araştırmaya başlar. Dedikodu yapacak kimse yoksa, kapıcının ziline basıp, sabah sabah kapı önünde komşularını çekiştirir. Hatta bir kere dedikodu yapacak kimseyi bulamamış ve de yoldan geçen patates soğan satıcısını kapıya çağırıp onun ile dedikodularını yapmıştır birilerinin. Kapı komşuları ile dedikoduları zaten hiç bitmez. Kimin evlenecek kızı var, oğlu var, apartmanda hangi çocuklar kimler ile arkadaşlık eder, kimin geçim sıkıntısı var, kimin evinde bolluk bereket var, hepsini merak eder, bazı zaman öğrenemediğinde sinirinden çatım çatım çatlar... O gün dedikodu yapamamışsa uyku muyku uyuyamaz... Dolanır durur evin içinde... Tabi tabi, onları yazmasak olmaz. Pişpirik Sanatının büyük ustaları onlar, her cumartesi ve pazar Cumhur ağabeyin kahvesinde hep aynı saatte 13.30 da buluşup pişpirik, poker, batak gibi oyunlar oynarlar... Hulki, Servet, Akif ve Ekrem... Bu dörtlü çoğu zaman değişmez, bazı zaman yorulan olursa yancılar oyuna girer geçici olarak. Örneğin Hulki abi solaktır, bir kağıt atar masaya inanamazsınız. Servet de müthiş bir oyuncudur, müthiş blöf yapar, blöf Oscar’ı diye bir Oscar olsa kesin Servet alır... Akif ise sakinlik abidesidir, hayatta kızdığı görülmemiştir... Ekrem abi ise her türlü hile ve hurdayı bilir, katakullinin en büyük üstatlarındandır... Allah geçinden versin bu arkadaşlara emrihak vaki olup da terki dünya edecek olsalar pişpirik, poker ve batak sanatı büyük ustalarını kaybetmiş olacaktır... Bendeniz mi? işte biz de öyle, fazla havalanmadan, fazla debelenmeden, azmadan, diyar diyar gezmeden, yağmurları elbisemizden süzmeden, kendi yarı çapımızda bir şeyler karalıyoruz şiir ve nesir adına... Yazdıklarımız, sanatımız ortada, ne diyelim, bizi biz değil de izleyenler, okuyanlar değerlendirsin isteriz, ezcümle Allah herkesin gönlüne göre versin her ne istiyorsa...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |