..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Ahmet Zeytinci




15 Kasım 2024
Sonra Bir Gün  
Ahmet Zeytinci
Ayşegül ile Cin Ali iki kardeşmişler. Evet, evet şaşırmayın hani şu ilkokul bir de karşımıza çıkan Cin Ali bu Ali... Tabi epey büyümüşler, okumuşlar okumuşlar da ilkokul son sınıfa kadar gelmişler... Tam onlar ilkokul son sınıfa geldikleri sene İnternet bütün dünyada yaygınlaşmaya başlamış. Amerika’da, İngiltere’de, Malezya’da, Tunus’da, Yeni Zelanda’da, Dominik Cumhuriyetinde, Fildişi Sahillerinde, Burkina Faso’da, Türkiye’de ve adını yazamadığımız bir dolu ülkede... Eee, tabi Ayşegül ile Cin Ali de bundan nasiplerini almışlar. Babalarına hemen birer bilgisayar aldırmışlar. Bilgisayar gelirde evlerine, İnternet’e girmezler mi? Sosyal medyayı da kullanmazlar mı? Kullanırlar tabi ki hem de harıl harıl...


:ADG:
Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalım da ders al. Almazsan da canın sağ olsun, ben yine de anlatayım.

Ayşegül ile Cin Ali iki kardeşmişler. Evet, evet şaşırmayın hani şu ilkokul bir de karşımıza çıkan Cin Ali bu Ali... Tabi epey büyümüşler, okumuşlar okumuşlar da ilkokul son sınıfa kadar gelmişler... Tam onlar ilkokul son sınıfa geldikleri sene İnternet bütün dünyada yaygınlaşmaya başlamış. Amerika’da, İngiltere’de, Malezya’da, Tunus’da, Yeni Zelanda’da, Dominik Cumhuriyetinde, Fildişi Sahillerinde, Burkina Faso’da, Türkiye’de ve adını yazamadığımız bir dolu ülkede... Eee, tabi Ayşegül ile Cin Ali de bundan nasiplerini almışlar. Babalarına hemen birer bilgisayar aldırmışlar. Bilgisayar gelirde evlerine, İnternet’e girmezler mi? Sosyal medyayı da kullanmazlar mı? Kullanırlar tabi ki hem de harıl harıl...

Hayatlarına İnternet girene kadar baharda, yaz aylarında, sokaklarda çok sevdiği arkadaşlarıyla oyun oynayan Ayşegül ile Cin Ali daha sonra yavaş yavaş sokaklardan ellerini eteklerini çekmeye başlarlar. Ne saklambaç kalmıştır akıllarında, ne körebe, ne de iki tane taş koyup da tek kale maç yapmak, duvarın üstüne oturup arkadaşları ile sohbet etmek ya da evcilik oyunu oynamak.

Ayşegül’ün de Cin Ali’nin de kısa zamanda sosyal medyada tanıdıkları veya tanımadıkları, bazısının sadece resimlerini gördükleri bir dolu arkadaşları olmuştur. Artık arkadaş sayıları yüzler ile ifade ediliyor ve mutlu oluyorlardı... Her ne kadar anne ve babaları bir takım kısıtlamalar getirmiş olsa da bilgisayar kullanmalarına, onlar yine de bir yolunu bulup sosyal medya ağlarına takılıyorlardı... Zaman zaman sosyal ağlar rüyalarına bile giriyordu... Anne ve babalarının ’’Oğlum Ali kızım Ayşe hava çok güzel çıkın biraz bahçede bisiklete binin ya da arkadaşlarınız ile oynayın.’’ laflarına hiç aldırış etmeyip bilgisayarlarından başlarını kaldırmıyorlardı...

Saklambaç küsmüştü Cin Ali ile Ayşegül’e... Nasıl küsmesin ki? Daha öncesinde sık sık oynadıkları bir oyun iken, bilgisayar geldikten sonra günlerce gelip de saklambaç oynamamışlardı, bir sobe bile dememişlerdi apartmanlarının duvarına, ne Cin Ali, ne Ayşegül ne de arkadaşları... ’’Böyle giderse ben de bir kaç sene içinde yok olur giderim, çocukların hayatından çıkarım.’’ diye düşünmeden edemiyordu Saklambaç... Sanki diğer oyunlar farklı mıydı? Körebe, Yağ Satarım Bal Satarım, Top Tepmek, Topaç Çevirmek, Mendil Kapmaca... Hepsinin hayatında, İnternet dünyaya geldikten, çocukların yaşantısına son sürat girdikten sonra, endişe ve korku hakim olmaya başlamıştı...

Sonra bir gün, bütün oyunlar Saklambacın liderliğinde bu işe çözüm bulmak için bir araya geldiler. Saklambaç mikrofonu almış eline, söylemiş de bakalım ne söylemiş, dinleyenler nasıl dinlemiş. ’’Arkadaşlaaaaar görüyorum ki hepiniz endişelisiniz, çocuklar, bizim çocuklarımız, hatta dünya çocuklarının bir çokları bu İnternet hayatlarına girdikten sonra bizleri terk etti.’’ Diğer oyunlar can kulağı ile Saklambacı dinlerken ona da hak vermemezlik edemediler... Sonra devam etti Saklambaç ’’Bu çocukları tekrar sokaklara kazandırmamız, oyun oynamalarına zemin hazırlamamız lazım, en azından hepsini sokaklara çekemezsek bile bir kısımını yeniden kendimize çekebilmeliyiz.’’ Onu dinlemekte olan oyunlarda yine Saklambaca, hmmm, evet, doğru, çok doğru diye onaylayan kelimeler kullanarak onay verirler ... Saklambaç tekrar arkadaşlarına dönerek ’’Neler yapabiliriz bunun için düşüncelerinizi öğrenmek isterim.’’ diyerek sorar. Körebe parmak kaldırıp söz almış, görelim bakalım aldığı söz nerelere varmış. ’’Arkadaşlar, benim adım her ne kadar Körebe ise de bu bazı gerçekleri görmeme engel değil, oyundaşlarım, madem ki bu İnternet bizim sokak oyunlarımıza büyük bir darbe vurdu, o zaman bizim yapacağımız yegane şey de, kendimizin, yani oyunlarımızın reklamını yapıp da çocukları tekrar bizleri oynamaya teşvik etmek, yani sokaklara çekmek.’’ Diğer bütün oyunlarında aklına yatmıştı Körebenin bu teklifi... Oturumu yöneten Saklambaç sazı ve sözü tekrar almış eline, bakalım ne söylemiş ’’O zaman sokak oyunlarını tekrar yaygınlaştırmak ve çocukları sokağa çekmek için ülkenin ileri gelen bütün basın yayın kuruluşlarına özellikle de görsel basın dediğimiz televizyon ve İnternet ortamlarına, gazetelere bu günden tezi yok reklam veriyoruz arkadaşlaaaaaaaaaaaaaar!’’ Bu kararı hepsi coşku ile kabul edip ayakta alkışladılar... Daha sonra Saklambaç sazı ve sözü son kere alıp da eline, davudi sesiyle, yüksek perdeden oyundaşlarına dönerek ... ’’Sloganımızda belli değil mi arkadaşlar, haydi çocuklar sokağa, haydi çocuklar oyuna, mahzun kalmasın oyunlar, mahzun kalmasın ne saklambaç, ne körebe, ne topaç çevirmek, ne de mendil kapmaca...’’




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
İtinayla Kahve Falına Bakılmaz
Muz Kabuğu ve Merdiven
Onunla Çok Güzel Günlerimiz Geçti
Buradan Sesleniyorum
Kitaplarımı Ararken
Böyle İdam Görülmedi
Patlıcan Oturtma
Nenişti O Bizim Gözümüzde Senelerce
Gece Kuşu
Geel Geel Geel

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir İki Gazete
Yedi Paket Birinci
Ay Em Ef Biraderler
Karınca Kararınca
Biri Baharat mı Dedi
Çay Kaşıkları
Güzel Bir İnsan Patates Kızartması ve Gazoz
Ben de Saadet Zinciri Kuruyorum
Limited Şirket Ortağı Bile Değiliz Abi Ne Stratejik Ortağı
Maaşını Soruyorum Söylemiyor

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bak Bakalım Arkadaş [Şiir]
Pazarola [Şiir]
9. 15 Şemsiyesi [Şiir]
İlahi Adalet Bu Mutlak Gerçekleşecek [Şiir]
Gökyüzü [Şiir]
Hiç Tanımadığım Çocuklar [Şiir]
Bağışlayın Bizi [Şiir]
Bu Kadar mı [Şiir]
Bir Papatyaya [Şiir]
Melek Halamın Evi [Şiir]


Ahmet Zeytinci kimdir?

1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.