Evrim teorisi, biyolojik çeşitliliğin rastlantısal değişim ve doğal seçilim yoluyla meydana geldiğini savunan bir anlayıştır. Ancak bu teori, bilimsel temelleri zayıf ve birçok mantık hatası içeren bir inanç sistemine dayanmaktadır. Evrimcilerin iddialarına göre, canlılar rastlantılar sonucu evrimleşmiş ve basit bir yapıdan karmaşık bir hale gelmiştir. Ancak, bu iddiaların doğruluğu, bilimsel kanıtlarla çelişmektedir. Öncelikle, evrimcilerin temel iddialarından biri, tek bir proteinin bile rastlantılarla oluşamayacağına dair kanıtların bulunmamış olmasıdır. Canlı hücrelerinin yapısı, rastlantılarla oluşamayacak kadar karmaşıktır. Ayrıca, evrimci bilim insanlarının öne sürdüğü geçiş formlarının hiçbiri bilimsel olarak doğrulanmamıştır. Gerek fizyolojik, gerekse genetik düzeyde, tek bir amino asit bile doğal koşullar altında oluşmamıştır. Bu durum, evrim teorisinin geçersizliğini gösteren önemli bir kanıttır. Evrim teorisinin savunucuları, gelişen bilimle birlikte bu teorilerin geçerliliğinin arttığını iddia etseler de, aslında bu teoriler daha da çürümektedir. Canlıların yaşam biçimleri, biyolojik yapılarına dair yapılan keşifler, evrimcilerin öne sürdüğü teorilerle uyumsuzdur. Özellikle hücre yapılarının karmaşıklığı ve her bir organelin belirli bir işlevi yerine getirmesi, rastlantıların ve tesadüflerin bir sonucu olamayacak kadar özel bir düzeni işaret etmektedir. Evrimci bir bakış açısına göre, tüm canlılar evrimsel bir süreçten geçmiş ve bu süreç rastlantılarla şekillenmiştir. Ancak bu iddia, biyolojik ve kimyasal yasalarla çelişmektedir. Gelişen bilimsel bulgular, canlıların, özellikle hücre yapılarının, rastlantılarla oluşamayacak kadar karmaşık bir düzene sahip olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, evrimci görüşler, bilimsel temelden yoksundur ve mantıksızdır. Bir diğer önemli nokta ise, canlıların, evrimci süreçler aracılığıyla meydana gelmediği gerçeğidir. Evrimci savunucular, türler arası geçişi kanıtlamakta başarısız olmuşlardır. Hiçbir geçiş formu, bilimsel verilerle doğrulanmamış ve doğal yasalarla açıklanamamıştır. Ayrıca, biyolojik yasaların işleyişi, tek bir canlı hücresinin bile tesadüfen oluşamayacağını gösteren açık bir kanıttır. Evrim teorisi, gerçekte, çok daha derin ve anlamlı bir yaratılışın göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Canlıların varlığı, tesadüflerin veya rastlantıların değil, kudretli bir Yaratıcı'nın eseri olarak kabul edilmelidir. Evrenin ve canlıların düzeni, sadece bir tesadüf değil, bir yaratılışın sonucudur. Bu yaratılışın sorumlusu ise, her şeyin Rabb'i olan Allah'tır. Allah, göklerin, yerin ve her şeyin yaratıcısıdır ve her şeyin düzenini O oluşturmuştur. Evrim teorisi, bu gerçeği göz ardı ederek, bilimi ve mantığı çarpıtmaktadır. Evrim teorisinin savunucuları, canlıların evrimsel bir süreçle ortaya çıktığını iddia ederken, gerçekte canlılık, son derece kusursuz bir düzenin, üstün bir yaratılışın ürünüdür. Bu yaratılış, insan aklının alacağı her türlü açıklamanın ötesindedir. Her canlı, kendi özel işlevi ve amacı doğrultusunda yaratılmıştır ve bu düzen, ancak sonsuz bir bilgi, güç ve akla sahip bir Yaratıcı'nın eseri olabilir. Sonuç olarak, evrim teorisi, bilimsel olarak geçerli bir temele sahip olmayan ve mantıksal hatalarla dolu bir inanç sistemidir. Canlıların varlıkları, tesadüflerin ve rastlantıların sonucu değil, kudretli bir Yaratıcı'nın planıdır. Bu gerçek, gelişen bilimsel bulgularla daha da netleşmektedir. Her şeyin yaratıcısı olan Allah, göklerin ve yerin Rab'idir ve tüm canlıların düzeni O'nun kudretinin bir yansımasıdır. Bu bakış açısı, insanın evrimsel süreçler yerine, yaratılışın anlamını ve amacını keşfetmesine olanak sağlar.