|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Şimdi bir huzurevi yalnızlığıdır
Aramızdaki uçurumun türkçesi,
Hünersiz bir ayrılık yaratılmıştır;
İçimize dolan,genzimizi parçalayan bu nefret
Siyanür gibidir,anlaşılmaz lehçesi!
Kaçılmıştır,ağlanmıştır doğumlara
İşte bu doğum günü ıssızlığıdır-
Kalbin yasıdır
Paslıdır çiviler-paslıdır günler...
Huzur evinden söz açılmışken,hazır konu
Ölen aşksa-ve buruşan, pörsüyen bir kalemse
yalnızlık ,hatırla;
mahallede yaşlı bir kedi vardı
onu huzur evine yollamışlar
istememiş!
Hani mavi gözlü,küfürbaz
Hani ateş gibi öfkeli
İsmi rukiye miydi neydi?
Gül gibi güzeldi...
Kendisi anlattı;gençken orospuluk yaparmış
Erkeklere kaşarmış!
Bir gün kemal efendi çıkagelmiş
(bu kısmı alkışlayınız)ilk görüşte aşkmış!
Kemal efendi memur,kemal efendi şair
İkinci yeni şiirler yazarmış
Bakkalın elçiliğinde(aşkın gölgesinde-akrebin nefesinde)ona bir şiir yollamış:
_____________________________________
Susuyordum yoktunuz
Sanki dev bulutlara takılmıştı siluetiniz
Sesinizi boş arsaların
Büyüyen yankılarında duydum.
Rüzgara mı takıldı sözcükleriniz?
Konuşmuyordunuz...
Yine aynı meyhaneye sığınmıştım,
Sarhoştum.
Kır saçlı adam,kemanı ve ben
Güzelliğinize kaldırdık kadehimizi,
Yoktunuz....
Ayaklarım aşktan ödünç,
Tanımsız çırpıntılarımla koştum size,
Zemin kattaki sardunyaları kokluyordunuz.
Bir an görünüp kaybolan peri gibi
Asil,incelikli yüzünüze baktım,
Gülümsüyordunuz...
________________________________________
intikam dediği saatlere ağlamış rukiye
kendine ağlamış
güya (Tacizci amcasından )erkeklerden öç alıyormuş!
Onu sokaklara,soğuk-aç gecelere terkeden
Güzelliğine ağlamış...
Bir pastane de buluşmuşlar ilk.
İlk defa sararmış parmaklarına gül yaprakları değmiş.
Ellerini tutmuş sımsıkı/
Kemal efendi delikanlı adammış
Rukiye durmadan ağlamış...
Rukiye anlatmış hikayesini
Ayyaş babasını,ölmüş annesini
Köpek gibi aç,kedi gibi nankör ilk kocasını anlatmış.
Kemal efendi
İzin isteyip gizlice helada ağlamış..
Bir gün zabitler yakalamışta,
Karakolda tükürmüşler çıplak bedenine...
Rukiye de delikanlı kaşarmış!
Yakın beni!yakın demiş,
“__ama kibriti çakmadan önce lütfen beni turnalara anlatın,
kırık bacaklı sunalara
bilmediğim baharlara,namuslu karılara
beni yok edin ama ne olur anlatın!
Sonra kireç kuyularında yakın!
Aşkta,acıda bedenimde söndürülmüş cigaradır .
Kör adamlara,ışıklı gecelere beni hayalimdeki sevgilime anlatın...
Bu taşıdığım kirli yürek utanmadan sevgiye siner
Ve bedenim eğlence oldukça köşe kahvelerinde
Hacivat olur, karagöz olur...
Donar kalbim,sivrilir bıçaklar
Bilendikçe geceme girer...”
(hikayeler biter,güller kalır
çekmeceler tahta kurularına,rukiye şiirlere kalır.
Ahhh şu
“bir tek dileğim var;mutlu ol yeter”
edebiyatı yok mu!
Bok çukurunda yansın
Eğer değilsem mutlu
Ve eğer ince bir hicran rüzgarında sızlıyorsa yüreğim
Sende geber!!
Ben sana kedim derdim;
Siyah beyaz filmlerde ağlattık kemal efendiyi....)
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
Raşit Cumhur ÇAKIN kimdir? |
|
|
beni anlamak; yaşamın karanlık sularından üşüyerek te olsa, umuda açılmış yelkenlere öfke ve hınç ile üfleyerek rüzgarın yaratılabileceğine inanmaktır.
Etkilendiği Yazarlar:
...
|
|
|