Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
İstanbul’lu idim , kızdım Eminönü’nden Karaköy’e Yürüyerek geçiyordum... Perşembe pazarının girişindeki Selanik pasajında Şeffaf kapı kollarında satılırdı çocukluğum Köprü aynı köprüydü Üstünde olta atmış bekleyen balıkçılarıyla, Martılar hala aynı martı.. Balık kapıp ansızın havalanırlardı.... Buraya kadar anlattığım Haftada bir yaşadığım İstanbul manzaralarıydı.. Sonra birgün usul usul yanaşan Şirket-i Hayriye’ye inat büyüyüverdim.. İskelede genç kızdım Ondokuzumdaydım... Sevgilim olmamıştı hiç Palazlanmamıştım henüz! Eskilerin deyimiyle gözüm açılmamamıştı Sıkılıyordum annemin her Ocak ayında Düzenlediği doğum günü partilerinden.... Orospu sarısı,siyah kuşaklı Tek kapı arabalardı bendeki hayatın anlamı.. Ne yapıp edip aldığımda arabamı Galiba yirmiüç yaşındaydım... Parmaklarım eğrilmişti sanayide Burasını es geç uzun hikaye... Gençliği öyle pervasız yollara sermiştim.. Sıkı dostlarım vardı kamyoncu lokantalarında.. Yollar da yol gibiydi o zamanlar Otobanlar yapılmamıştı fazlaca Yeniden yeniden dökülen Kamyonların ezdiği asfalttı gittiğimiz.. Yol tabelalarımız Hollanda’dan gelirdi o vakit O zamanda bu zamandaki gibi Bozuk para misali düşüyordu insanlar yollara.. Yirmibeşime basit bir ameliyatla girdiğim günlerdi Sevgilim yok diye bozuluyordum açıkçası... Oysa sözüm vardı kendime Dokunabilen olursa balık yapacaktım Deniz’e Vallahi billahi , dört teker çarpsınki! Deniz kızı olacaktım... Dört sıkı yürek arkadaşım vardı.. Hayatı sallamayan erkek kızlardı Bulamazsam eger bir ‘takıntı’ Onlarada rezil olacaktım.. Annem bir mirasyedi idi,lakin Benim bir kiralık evim vardı Tabanı ters eğimli... Birde üçyüz kiloluk Rüzgarda binmediğim arabam! Ama kimse yoktu beni almaya aday Yada aday çoktu da ben yoktum ortada.. Çünkü dokunarak konuşmayı sevdim hep İnsanların gözüne direkt baktım.. Küfür ederdim çokca hayata... Korkutacak kadar kendimdim galiba.. Hastaneler ve yoğun bakım odaları Bir beni çok sevdi,birde ekürilerimi Yoğun bakım odasında öğrettiler bana Taksim-Taşkışla arası düşmeden yürümeyi Bende ilkin sizin gibi ne alaka demiştim! Dünyanın dibini yaşayınca steril odada Fikrimi değiştirdim.... Deniz gibi yaşadım anlayacağınız hayatı Hani bazı insanlara adı yakışmazmış Öyle demişti birisi bana... Bana yakışırmış adım ...Ben bilmem! Onun yalancısıyım... Şimdi otuzumdayım gurbette Eh! Sağlık güzellik, siz nasılsınız? Ben uzun bir seferdeyim artık... Ucu bucağı olmayan bir mavi... Öyleki ufuk çizgisi bile yok! Kendinizi ezer ya hani yaşadıklarınız İşte o hesap benimkisi.. Ezince adam olursunuz hani Burnunuz sürtülür ya... Öyle bir şey anlıyacağınız.. Avucumda iri bir balık.. Yaşatmaya baş koyduğum İriliğinden olsa gerek Başı biraz yareli.... Ben denizkızıyım.... Mavi sularda hareli... Deniz Güney 10/temmuz/2001 Greenville
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Deniz Güney, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |