Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Olur git! Sonra ardından tören yapılsın Eller sallanmadan... Bir damla gözyası olmasın Mişli geçmişe dair ne varsa yaşanan Yollara gömüldü desinler Ankara yolunda bir kazada Cok karanlık yıldızsız bir gecede... Yogun bakımda dediler Nasıl sever bizi bir bilseler Yoğun bakım odaları Bakımsızmışız gibi sanki! Önce sen gidiyorsun demek? Olur git! Ankara'dan açtığın son telefonda Cumartesi gelirim sabaha Tabağımı hazırlayın sofrada Akşama Andonda kafa cekeriz Bir yere söz vermeyin sakın Deniz ya hava acayip karanlık! Demiştin ya! Artık yumurtalı ekmek yemiyoruz kahvaltıda Madoda çilekli dondurma yalamıyoruz yaz akşamları Andona düşürmüyoruz yolumu Ben geceleri sokak numaraları çalmıyorum tornavidamla Mehtap kumpir getirmiyor iş dönüşü Ebru iyice düzeldi kimseyle kavga etmiyor Yeşim uçuşu bıraktı iç mimari yapıyor Yönetici Rıza geldi geçen gün su faturalarını dağıtmaya Seni sordu evde yokmuşsun! Gözleri doldu Faturanı biz aldık Dörtbuçuk milyon lira Birşey söyleyemedik kendimizde inanmıyordukki Evde olmadığına..... Önce sen gidiyorsun demek Olur git! Havalar cok soğudu Mavi hırkanı aldım evinden Ha evinmi! Üvey annen istemesede kapatmadık biz Mehtapla ebruyu zor tuttum mezarlık dönüşü Döveceklerdi! Kapatmadık kirasını ortak ödüyoruz... Her akşam ayrı ayrı uğruyoruz Aynı anda giremiyoruz çünkü.... Ağlamak istemiyoruz bizde yaşayan sana Sen gittikten sonra ilkin ben gittim evine Yatağın dağınıktı, belliki acil çıkmışsın... Topladım şöyle üstünkörü Gorilli pijamanı aldım yerden İyice baktım, ne kadar büyük geldi gözüme Ablalığın ölçüsü bu olsa gerek diye düşündüm... Masandaki notlarını karıştırdım sonra... Karakalem bizi çizmişsin Hazerfanda Çektirdiğimiz resimden kopya..... Ajandanı buldum köşede Randevun varmış perşembeye Ameliyata girecekmişsin Cerrahpaşada 45 yaşlarında bir beyinmiş doğrayacağın... Beyinleri hep anlatırdın ya! Mehtap her beyin salatası yaptığında.. Beynine zicayim sus Hale ! derdi sana Bir el tavlaya susarım! Derdin Hep bana düşerdi seni oyalamak Hatırlıyormusun yerde belin ağrıyor diye Özel tavla sehpası yaptırmıştık Halkalıda bir marangozda... Ebrunun hep bacağını çarptığı... Kurt pulları kaçırırdı ya hani Mehtapa taşırdı bir dilim salam aşkına... 8 mart ta kızlara hediye al! Diye yazmışsın Başka bir sayfaya... Denize bir tahta kutu,Mehtaba pijama Ebrunun botları eskidi hotiç e uğra Görülmemiş bir yelpaze bul Yeşimin koleksiyonuna.... Çocuğa tavuk boynu ayırt kasapta.. Aynı böyle not almışsın daire içinde.. Çamaşırları makineye atıp çıkmışsın sonra ....................... Önce sen gidecektin demek Olur git! Akşamlar sessiz geçti ilk hafta Tabağını ve kültablanı eksik etmedik yerinden Geçen Mehtap öıkmıştı yukarı Günceni bulmuş yatağının duvar tarafında Getirdi yüksek sesle okudu... Masaya kollarıyla abanıp okurken Ebru yerde yan yatıyordu kurtun yanında Yeşim perdenin saçaklarını düğümlüyordu bir bir Ben pencereden bahçeye bakıyordum Yazları seninle güreş tuttuğumuz tarafa Bazen güldük bazen ağladık yazdıklarına Mesela! Çocukluğum yeşimde duruyor olsada Boynumun biraz büküklüğü ebruda Erişemediklerim Denizde saklı Ve kırılacak zincirlerim var mehtapta Demişsin .... Bayram sabahı çok ağlamışsın Yinede barışmak istememişsin üvey annenle Ressam olmayı çok istediğin halde Tıp’ta zorla okuttuğu için Hiç tanımadığın öz annenin elini özlemişsin.. İsyan etmişsin Tanrı’ya Özgül Hanımı aramışsın sonra ‘İyi Bayramlar’dilemişsin ağlaya ağlaya.. ‘Yavrum’demiş ‘çarliston biber közledim’sana Bu bayram kahvaltısında sen seversin ya Nasıl dolu dolu yavrum diyormuş sana ‘Üzülme yavrum sen benim öz kızımsın’ Gercekten seviyormuymuş seni acaba?? Benim yerimde olmaya özenmişsin o sabahta Sonra baska bir sayfada! Mehtap’a makam arabası çarptığında Vatan’da Cok dua etmişsin yürüyebilsin diye.. Yürüdüğü gün ‘az kaldı kolumdan olacaktım’ Demişsin... Ebru’yu yarı baygın bulduğumuzda Kemancı’da Evlat edinmişsin meğer... Tedavisi bittiğinde ‘bir yürek aldık,Amatem’e sipariş verdik düzelttiler’ Demişsin... Kaza yaptığımda yoğun bakım odasında Öleceğim sanmışsın.. Mehtabın aklı gidip gelince Taksim-Taşkışla ile hem durumu Hem beni kurtarmışsın.. Kimseye vermemişsin tedavimi Kavgalar etmişsin... Hadi gel artık,nefesim daralıyor Demişsin bana.. Ne kadar kahırlanmış Ne kadar sevmişsin beni Uyandığım gün Doktorluğunun zirvesini yaşamışsın Ben iyi bir doktor olmasam Bu salak uyanmazdı diye yazmışsın... Yoğun bakımdaki biz’i karikatürize etmişsin Bu Deniz diye ok çıkarmışsın Yatakta sargılar içindeki tavuğa Mehtabı tavşan,Ebruyu civciv Yeşimi kedi olarak çizmişsin... Ama annemi niye dişi kanguru olarak çizdin Anlayamadık! Birde itiraf yazmışsın çok güldük.. Bodrum’da Olcay’ın portakal suyuna Triptin koymayı düşünmüşsün Ömür boyu uyusun diye... Bu yüzden Mehtabı araya sokup ‘Yetmişdort tane kırmızı gül gönder, Nikah salonuna , bir beyaz karta Size rutin bir beyin ameliyatından mutluluklar Diye yaz! Nefret ettiğini görünce son dakikada belki Vazgeçer evlenmekten’ Demişsin..protesto için gelmemişsin... Bitirdi Mehtap okumayı Hepsini bir günde bitirmek istemiyoruz Düşünüyoruz sadece?????? Önce sen gidecektin demek Bilemedik ! Olur git! Biz artık pek iflah olmayız Mehtap’la seni öyle uyur gibi Boktan bir kutu içinde Ankara’dan İstanbul’a getirdiğimizden beri Nasılsa yolların da tadı yok! Merter rampasına teker ısıtmayada çıkmayız Ben bir daha Münir Nurettin dinlemem Mehtap hamsi kızartmaz Pazar günleri Susam’da tiramisu yemeyiz.. Bir anlayamadığımız Bizi nasıl bıraktığın boyle Kıç gibi ortada! Bu bize göre dünyanın en önemli rally’sinde Tekerinmi patladı,gözünmü karardı Bilen yok! Hiç açıklama yapmadan Gıkını bile çıkaramadan Sadece açık olan koyun gözlerinle Takımı yarı yolda yatırıp gittin... Önce sen gidecektin yollara demek Korkarsında kör karanlıktan Nasılsa yol uzun ,fazla basmadan Yapamadıklarınıda yanına al ve git! Dualar ve biz seninleyiz... Yolun açık olsun Tekerine taş değmesin Güle güle git..... DENİZ GÜNEY/İSTANBUL Yokluğun tarihi yok! Ben yine sırf senin için tüm konserleri ‘aksam güneşi’ile açacağım... Ve sana söz veriyorum bundan sonra Gencebay dinlemeye...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Deniz Güney, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |