Kendimi zamana ve olaylara uydurmak zorunda değilim... Evet, değilim! Bugün Onur Akın'ın dediği gibi "Sesime ses değse çığlık oluyor". Canım sıkkın, moralim bozuk; neden saklayayım ki? Bilsinler işte severken-sevilirken yalnız kaldığımı... Yo, ayrılık değil. Olsa burada olmazdım ben... Sadece gidiyor. "Aman ne var?" mı? Peki, o zaman hiç okumayın bu yazıyı... Çünkü karşınızda körü körüne aşık bir genç kız var. Şu an canı yanıyor... Ağlıyor. Karanlık odamın en karanlık köşesindeyim... Burada ne ay ışığı, ne de zamanın tik-tak'ları var. Hiçbir şey yok. Sadece sonsuz bir karanlık... Fonda Rakoth. Bunalım mı? Yoo, hayır. Zamana uymamak! Bazen olur bu. Bir gülümseme bile yakışmaz yüzünüze.Çekmecenizde ki bütün yüzleri ararsınız. Hüzünlü... Sevinçli... Aşık... Heyecanlı... Şaşırmış. Hayır hiçbiri yakışmaz size. En sonunda çekmecenin en arkasına attığınız, hatta saklamaya çalıştığınız suratı seçersiniz. Ağlayan! Geçen onca zamana rağmen bu yüz eskimemiş, suratınıza tam oturmuştur. Ve aynada ki yansımanıza bakarsınız son olarak... Beğenmezsiniz yine... Çıkarır atarsınız o yüzü de. En güzeli böyle işte. Hayır, zamana uymayacağım.........................