"Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler." -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Nemli ellerinle dokunmuştun çizgilerine dudaklarımın, yarı uyanıktım, yarı baygın, hisseder gibi olmuştum- sen kaybolmuştun… mevsim geçmekteydi, soluyordu omzumdaki gamzelerin bronzluğu, ve siliniyordu güneşin son lekeleri … parmak uçlarında yürüyordun, ay gölgeni izliyordu, peşinden gelir gibi olmuştum, hızlanmıştı adımların- sen kaybolmuştun… vazgeçmişken nefesini hisseder gibi olmuştum ensemde, iyice sokulmuştun, TOPRAK mevsimi bitmekteydi, “yok” olmuştun… geç kalmış sarı bir yaz gecesinde, sen başka bir mevsime gitmiştin ben kendi mevsimimde hapsolmuştum. Kuru yaprakları silkeliyordum eteklerimden geldiğinde, daha erken yanıyordu evlerin ışıkları ve daha erken kapatılıyordu pencereler - sen gelmiştin… Kokun karışmıştı balkonda asılı çarşafların beyazlığına, sezer gibi olmuştum - sen saydamlaşıp, kaybolmuştun… kısık lambadan yansıyan gölgenin rengi yakışmıştı bir önceki gelişinden kalma bronzluğuna, yaklaşır gibi olmuştum, ışığı söndürüp, karanlığa koşmuştun… bir önceki mevsimin acılarından bozma baharat kokusuydu saran odaları, kokladığını duymuştum, ve hissetmiştim –sen korkmuştun… bir akşam üstüydü, eteklerimden kuru yaprakları silkeliyordum geldiğinde, METAL mevsim dönümüydü, gitmeliydin- gitmiştin de… uzak şehirlerden birinin tavanı kükürt kokuyordu, sis kaplamıştı bir başka şehrin denizini, şehirlerden biri kömür gözlü beyaz adamların işgalindeydi, saçak altlarında aşıklar öpüşüyordu bir diğerinde - sen gelmiştin… ben bir önceki mevsimden kalma anıları yakıyordum, kara bir is vardı odamın duvarlarında, gölgeni beklemekten yorulmuş gibiydim- sen belirmiştin… gözlerimde mevsim normalinin üstünde korku ve telaş vardı, saklayamazdım, biliyorum –sen sezmiştin… kapı altlarından sızan uğultudan cesaretlenip, birkaç kelime edecek gibiydin, duyulur diye değil, biliyorum o an susmak istemiştin… SU mevsiminin sonuydu, belki bir başka mevsimde gelmek üzere sen gitmiştin… Ağzımda geceden kalma şarabın buruk tadı, kadehleri sarıp takvim yapraklarına dizmek üzereydim rafa - sen gelmiştin… Boş şişelerde biriktirdiğim göz yaşlarımı içmek istediğini söylemiştin yüzümdeki kanlı çanaktan - kurduğun ilk cümleydi- ve cevap beklemeden içivermiştin… Vazgeçmeye başlamıştım gözlerimi yeşile boyamaktan, ve kızgındım nedense hala hayatta olmaktan, vazgeçmek üzere gibiydim- sen gelmiştin… TAHTA’ya çalıyordu mevsim geldiğinde ve sen yine geride bir tutam teselli bırakıp ansızın gidivermiştin… Kalbimin bir mevsim önceden miras söküklerini dikiyordum geldiğinde, güneş gitmek bilmeyen arsız misafiriydi gökyüzünün, işte o vakitler- sen gelmiştin… Kırmızı saçlarını savuruyordu yukarıdaki kraliçe yüzüme, geldiğini görememiştim… bir elinde beş yapraklı yonca bir diğerinde mevsim gereği ATEŞ… -sen gelmiştin… sana ilk “gitme” deyişimdi- sen gitmemiştin. (kabullenmek istemese de "O"na...) yeşim kırlı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © yeşim kırlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |