Lanet
(yeşim kırlı) 27 Eylül 2005 |
Yüzleşme |
| |
Dipsiz kuyularda kaybolduğum, yitik aşklarımın suyunda boğulduğum oldu, hayat öpücüğünü kendim koyduğum oldu dudaklarıma…
Arsız bir iştahla yediğim can simitlerimin susamları ağzımda duruyor bak hala…
|
|
Mühürlü Dudağımın Sana Ait Yanı
(yeşim kırlı) 3 Eylül 2005 |
Garip |
| |
Yeniden yabancısıyım ezbere bildiğim senin /
Beşinci mevsimde bitti diye bu düş /
Takvimden kovulmuş bir tarihe gömüldük… |
|
Affet Anneni Bebeğim!
(yeşim kırlı) 8 Ağustos 2005 |
Çocuk |
| |
“Sahte sevgi tutuşturdular avucuma köşe başında, /
bedavaydı anne!” deyip, /
gelmeyesin bir gün diye /
doğurmuyorum seni bebeğim! /
|
|
Ben Seni Sana Rağmen Sevdim
(yeşim kırlı) 8 Ağustos 2005 |
İtiraflar |
| |
En çok da arınmaya çalıştıkça çoğalan günahlarını, bana duyduğun o yapay kini, apansız hortlayan, saklamaya çalıştıkça eline yüzüne bulaşan o başıboş kederini sevdim. |
|
Kadınım, Bana Yakışanı Yaptım! Kaçtım...
(yeşim kırlı) 5 Nisan 2005 |
İtiraflar |
| |
Gittiğim her şehrin gecesinin ırzına geçtim. Hüzne gebe artık sensiz adım attığım her şehrin gecesi… İkimizin dokunamadığı her coğrafyada tüm geceler zifir karası bebelerini doğuruyor yetim yalnızlığımın. Doğum sancılarında yankılanıyor senin adın, |
|
Kapılarım Sana Kör, Zillerim Sağır Sana
(yeşim kırlı) 5 Mart 2005 |
Soyut |
| |
Tam tükenmek üzereyken
getirdiğin tahammülleri,
seri sonu indirimlerden alınmış,
bana bir beden büyük tüm düşleri,
ve bir de son kullanma tarihi çoktan geçmiş kederleri
yakıyorum kaderimle tutuşturup…
|
|
La Vien En Rose
(yeşim kırlı) 28 Şubat 2005 |
Bireysel |
| |
Tam dört şişe tarihi yitik şarap devirmiş olmalıyız,
İkisi kırmızı, ikisi beyaz ve doğal olarak Fransız |
|
Doğma İstersen
(yeşim kırlı) 14 Şubat 2005 |
Çocuk |
| |
Herkesin yüreğinde dikit yalnızlıklar, /
Yalnızların donarak öldüğü gece doğdun sen… /
Bence üstünü ört çocuk, üşüme sen… /
|
|
Bir Efsane Eklensin Yunan Mitolojisine
(yeşim kırlı) 10 Şubat 2005 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Sarhoş edene dek seni, Dionysos’un* şaraplarını akıtırım ağzına,
açarım bir giz gibi sakladığın kutusunu Pandora’nın.
Yüzyıllardır mahkûm “umut”u dört bir yana saçarım,
seni sevdiğim kadar beni sevebilme ihtimalini alır yanıma, |
|
Kapıyı Kapatma
(yeşim kırlı) 1 Şubat 2005 |
İtiraflar |
| |
gelme dediği yarının üzerinden yıllar geçti, sonunda her şeyi göze alıp, gittim ona...
mezarının üzerindeki otları yolarken dikenler takıldı elime, eve dönüp saatlerce ağladım...
|
|
Beş Element ve Beş Yapraklı Yonca
(yeşim kırlı) 27 Ocak 2005 |
Düşler |
| |
uzak şehirlerden birinin tavanı kükürt kokuyordu, sis kaplamıştı bir başka şehrin denizini,
şehirlerden biri kömür gözlü beyaz adamların işgalindeydi,
saçak altlarında aşıklar öpüşüyordu bir diğerinde
- sen gelmiştin…
|
|
Oyun
(yeşim kırlı) 24 Ocak 2005 |
Yüzleşme |
| |
sorgularken sen hala hayatı ve kendini, o çoktan hazırlamıştır alnına “suçlu” damgasını vuracak mahkemeyi, oysa sen bilmezsin yargıç da şahitler de ta kendisi. |
|
Bilmezsin!
(yeşim kırlı) 16 Ocak 2005 |
Başkaldırı |
| |
Sağın dün, solun dün, /
Önün arkan dün, /
Bir anda sobeleyince seni pişmanlıklar, /
Ölü vucutlara sarılmak /
Nasıl ürkütür insanı bilir(mi)sin? /
|
|
|
Mühürlü dudağımın sana ait yanı…
Ölüler diriliyorsa şayet
O vakit yüzleşiriz biz de…
|
|