Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Trafik , kalabalık , bir sürü aksilik derken binmişti uçağına ve yerleşmişti koltuğuna. Uçak indiği zaman vakit kaybetmemek için küçük çantasını bagaja vermemiş , ayaklarının altına yerleştirmişti. Pembe kurdelelere bezenmiş kutu hala kucağında duruyordu. Derin bir nefes alıp , başını koltuğa yasladı ve gözlerini kapatarak gönül gözlerini hayallerine çevirdi. Uzun bir yıl geçirmişti , sevgiden uzak kalmaya çalışarak. Onun , Aklından hiç çıkmayan hayali en sonunda galip gelmişti korkularına. Gitmeli , onu bulmalı , sevgisini sunmalıydı. Bu büyük bir sonuçtu genç adam için , kendini tebrik ediyordu sevgisi uğruna yollara çıkma , hiç bilmediği yerlerde onu arama cesaretini gösterdiği için. Bütün yıl boyunca , reddedilme , istenmeme korkuları ile sessiz kalmış ve aramamıştı Onu. Ve o da aramamıştı genç adamı. Hissediyordu sevildiğini ve beklendiğini. Günlerce uğraştıktan sonra genç kadının adresini bulabilmişti. Adresi yazdığı mavi kağıdın cebinde olduğundan emin olmak için yokladı cebini. Oradaydı. Kağıt kaybolursa endişe ile defalarca okuyup ezberledi adresi. Kalbine kazınmış aşktan başka bir de adres vardı artık hafızasında.14Şubat’ta , Sevgililer gününde kapısını çalacaktı aşkının , elinde bir tüp orkide ile. Saf aşkın temsilcisi olan Orkide şans getirecekti onlara. Uçak iner inmez bir taksi daha buldu kendine ve mavi kağıdı uzattı şoföre doğru. Adam adresi dikkatle okuduktan sonra , hafifçe kafasını salladı ve aracı çalıştırdı. Artık çok az kalmıştı onu kucaklamaya. Geçtiği hiçbir yolu görmüyordu genç adam , aklı tamamen karşılaşacakları ana kilitlenmişti. Heyecanından söylemeyi planladığı tüm sözleri unutmuştu. Nihayet kapının önünde duruyordu. Zili çalacak ve hasret bitecekti. Biraz sakinleşmek için , içinden ona kadar saydı. Sağ eli zilin üzerine uzandı ve bir an tereddüt ettikten sonra parmakları buluştu zil ile. Zilin çalması ile kapının açılması arasında geçen birkaç dakika bir ömür gibi gelmişti. Gülümseyen yüzü ile açtı kapıyı , uğruna hayatını vermeye hazır olduğu kadın. Gülümsemesi önce şaşkınlığa , sonra da ağlamaya dönmüştü. Genç kadın , adamın boynuna sarılmış , sarsıla sarsıla ağlıyordu. Adamda bıraktı duygularını gözyaşı olup akabilsinler diye. Kısa bir an sonra , genç kadın toparladı kendini önce. Bu kadar duygusal davrandığı için özür diledi adamdan , özlemiş olduğunu ve şaşırdığını söyledi. Delikanlı yadırgamıştı kadının konuşmasını , hiç sevindiğinden , mutlu olduğundan bahsetmemişti kendisini gördüğü için. Tam soru soracak olduğu anda , içerden bir erkek sesi duydu. Kadın , kolundan tutup içeri çekti genç adamı “Gelsene , içeriye. Kusuruma bakma lütfen. Gerçekten çok şaşırdım seni görünce karşımda “diyerek . Adam , duyduğu erkek sesi ile silkelenmişti adeta , korku dolmuştu kalbi. Kadın , mumlarla aydınlatılmış bir odaya aldı adamı. Özenle hazırlanmış yemek masasında oturan bir adam ayağa kalkmış , elini uzatıyordu. Kelimeler gidecek bir yerleri yokmuş gibi oturmuşlardı boğazının ortasına. “Eski bir arkadaş” sıfatı ile tanıştırılmıştı masadaki adamla. Masadaki adamın ise sıfatı yoktu. Her şey sabit değil miydi ki. Sevgililer günü , mum ışığı ve baş başa. Üstelik bu adamın sağ parmağında da , sevdiği kadının parmağındaki yüzüğün bir eşi vardı. Hemen masaya genç adam için de servis konuldu ve birlikte yemek yediler. Adam, yemeğin sonun getirmek için kendini sıkıyor , sıktıkça nefes alamıyordu. Vurulmuştu , parçalanmıştı. Yemek biter bitmez , birisi ile buluşması gerektiğini bahane ederek izin istedi , ev sahiplerinden. Genç adamı uğurlarken derin hayal kırıklığı ile öylesine aynanın önüne bıraktığı pembe kurdelelerle bezenmiş kutuyu uzattı diğer adam , “herhalde buluşacağınız hanım için bir hediye. Yazık olur unutursanız” diyerek. Teşekkür ederek aldı gerisin geri eline kalbinin üzerinde taşıyarak getirdiği kutuyu. Sevdiği kadının yüzüne son bir kez baktı , kokusunu içine çekerek öptü ve vedalaştı. Genç adam , binadan koşar adımlarla çıktıktan sonra arkasına bakmadan yürüdü boş sokaklarda. İlk bulduğu çöpe kalbindeki yükü attıktan sonra gözyaşlarının peşi sıra yürümeye devam etti .
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |