"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Akşam için hazırlık yapması gerekiyordu ve yemek pişmek için onu bekliyordu. Özel bir şeyler hazırlamalıydı günün şerefine. Zaten planlarını yapmıştı , fazla düşünmesine gerek kalmadan mekanik hareketlerle girişti evi akşama hazırlama işine. Mutfakta işleri yoluna girdikten sonra yemek odasına yöneldi. İki kişilik bir masa hazırladı , her yere mumlar yerleştirdi. Müzik setinin cam kapağını açıp birkaç CD yi ayırdı sürücünün içine. Romantik olmak gerekiyordu bu gece , mutlu olmak ve gülümsemek. Bütün bunlardan uzak kalalı uzun zaman olmuştu. Uğruna her şeyi yapmak için beklediği adam, hayatından bir hışımla çıkıp gitmişti. Onunla birlikte önce neşesi terk etmişti benliğini sonra da özlem oturmuştu gönlüne bir taş ağırlığı ile. Dostları yanı başında durup bir süre seyrettikten sonra , artık tekrar başlaması gerektiğini anlatmaya çalışmış , hayatına birilerini tekrar dahil etmesi için ön ayak olmuşlardı genç kadına. Bunları düşünürken televizyonun üzerinde duran bir fotoğrafa bakıyordu , adam bütün hatıraları ile oturmaktaydı orada. Yavaşça ilerledi , resmi alıp kalbine bastırdı. Dudaklarından bir öpücüğü hediye etti genç adama ve çekmecelerden birine kaldırdı gözlerinden akan yaşlarla beraber. Parmağında ki yüzük birkaç aydır genç kadını sarmalamış ve kendini daha iyi hissetmesini sağlamıştı. Sevildiğini ve istendiğini her gün hatırlatan bir tılsım olmuştu. O kadardı ne yazık ki , sevilmek ve istenmek açlığı ile “evet “ demek anlamına geliyordu altın yüzük. İçinden kaçmak geldi birden. Her şeyden ve herkesden uzaklaşmak için belki vakti vardı hala. Ayakları beynine , beyni ise kalbine uymamaktaydı. Kalakaldı odada , anıları ve arzuları ile. Çalan kapıyı duyar duymaz silkindi genç kadın , yüzüne maskesini yerleştirdi ve gülümseyerek açtı kapıyı , nişanlısına. Delikanlı , bir buket kır çiçeği getirmişti şarapla birlikte. Birbirlerinin kollarında geçtiler yemek odasına. Delikanlı şarap şişesini açarken , kadın yemek servisini yapmış ve müziği açmıştı. Yemeğe başlamak üzereyken , kapı çalındı tekrar. Kısa bir an birbirlerine baktılar , kadın başını hafifçe kaderine eğip tekrar yürüdü aynı koridora , gelenin kim olduğunu merak ederek. Kapıyı açtığında , tüm duyguları fırladı kalbinin dibinden ve suratında bir kırmızı ateş yarattılar. Gözlerinde yaş ve boğazında bir çığlık. Fotoğraf gelmiş ve kapıda duruyordu , sanki çekmecede kalmak istemiyorum der gibi bakıyordu kadının gözlerinin içine. Kısa bir an sonra , genç kadın toparladı kendini önce. Bu kadar duygusal davrandığı için özür diledi adamdan , özlemiş olduğunu ve şaşırdığını söyledi. Söyleyecek çok şey geliyordu aklına ama yapamıyordu hiç bir şey. Genç adam tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki , içerden bir erkek sesi duyuldu. Kadın , kolundan tutup içeri çekti genç adamı “Gelsene , içeriye. Kusuruma bakma lütfen. Gerçekten çok şaşırdım seni görünce karşımda “diyerek . Genç adam şaşırmıştı duyduğu sese , belliydi yüzünden ama kadında unutmuştu içerde ki adamı kapıda duranı görünce zaten. Yemek odasına aldı adamı. Nişanlısı , ayağa kalkmış , elini uzatıyordu. Kelimeler gidecek bir yerleri yokmuş gibi oturmuşlardı boğazının ortasına. “Eski bir arkadaş” sıfatı ile tanıştırmaktan başka bir şansı yoktu kalbinin efendisini. Nişanlısının ise sadece ismini söyleyivermişti bir çırpıda. Hemen masaya genç adam için servis getirdi ve birlikte yemek yediler. Genç kadın bütün bunların bir hayal olduğundan ve bir anda her şeyin eskiye döneceğinden şüphe duymuyordu. Bir yandan da yemeğin sonun getirmek için kendini sıkıyor , sıktıkça nefes alamıyordu. Kalbinin efendisi ise hiç yadırgamamış bir tavır ile yemek yiyerek sohbet etmekteydi nişanlısı ile. Yemek biter bitmez , birisi ile buluşması gerektiğini söyleyen genç adam izin istedi , ev sahiplerinden. Genç adamı uğurlarken aynanın önünde unuttuğu pembe kurdelelerle bezenmiş kutuyu uzattı nişanlısı , “herhalde buluşacağınız hanım için bir hediye. Yazık olur unutursanız” diyerek. Teşekkür ederek aldı kutuyu. Genç kadının yüzüne son bir kez baktı , öptü ve vedalaştı. Kadın mutluyu oynadı birkaç saat daha. Nişanlısı da gittikten sonra yığıldı kaldı koltuğa. Bir bilinç kaybımıydı bütün bu olanlar yoksa artık yavaş yavaş çıldırmak üzeremiydi. Masada ki üç kişilik servise takıldı gözü , işte orada duruyordu hayatının aşkının boş bardak ve tabağı. Genç kadın birden bire kendini çok mutsuz kılan o gerçek ile burun buruna geliverdi. Adam , sevgilisi ile buluşmadan önce vakit geçirecek bir yer olarak görmüştü kadının kalbini. Onu parçalamış ve bir sürü hesaplaşması gereken anıyı hediye edip , sevdiğine koşmuştu arkasına hiç bakmadan elinde ki o küçük ve ne kadar özenildiği belli olan kutu ile. Artık onu unutmak ve verdiği acılardan kurtulmak için sabaha kadar dua etti genç kadın, ağlayarak.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |