..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Destan > adnan durmaz




17 Nisan 2005
ve Acının Yazılmayan Tarihi  
adnan durmaz

:CJAH:



Sevi dedikleri bir yeşil ipek
o da nazlı yârin koynunda imiş

Emirdağ türküsü


1- Ve Acının Yazılmayan Tarihi

gece serin eteklerini savurur
bozkırdır
anamdır
cümle mahlûkat uyur
bir çığıra uzanır uçsuz
hayaletler bekleşir susuz kuyu başlarında
gözleri bir çift ölü yıldız
gülüşleri boğazlanmış at kişnemesi...

yorgun tırpancılar uyur anızların arasında
itler birbirinin sesine ürür
sürüler örüme çıkar ülker doğduğu vakit
emlik kuzu anasının kokusun sürer
çobanlar frigyadan kalma
yüzlerine kazınmış acıyla yapılmış akit...

ıssızlık delidir
bahar dörtnal geçer yaz rahvan
zemherinin yüreğini ölüm pençeler
ki kurumuş gülüşlerin can pınarları
kurt izinde su aranır serçeler

bozkırdır
anamdır
akşam serin yeldirmelerini savurur
elim yüzüm gün yanığı
ve acının yazılmayan tarihi
kanar kaval seslerinde
can kavurur...


hep bu ölü soykasını giyinir kıraç
kınalı bulutların düğününe yas düşer
sen de
ay bileziği gencölen yetim kızın
ben deyim isli bir fener
ve cümle bozlaklarda aynı yangının külleri
gidip geri dönmeyenler...

2- Bozlak
akşam oldu sarı bozkır bozlak bozlak kanadı
mezar ıssızlığı çoktu göçük yüzlere
biçilmiş göğ ekin bakışlarıyla
birer gölgeydi kadımlar
sevinç devşirirlerdi bebelerinin
iki umut mumu yanan gözlerinden
deli bir hayalet gibi koştu yel bağırarak
parçalanmış eteklerini savurarak
bir tarih zuhur etti göğün yırtık yerinden
alaca kuşlukta çekip gittiler
on beş kişiydiler
onbeşindeydiler
öküz gönü çarıklarıyla
dağlar gibi basarlardı toprağa
birkaç nikel para kuşaklarında
bir de yavukludan yadigâr
kınalı saç dürülü işlemeli yağlıklar...
bozkırı biçen dereyi geçemedi ihtiyarlar
birer mezar taşı gibi kalakaldılar
çile çiçeklenmiş sakallarını
farımış gözlerinden acı yaşlar boşandı
korkularını susuşlarına saklayamadılar
öpülen ellerine bir türlü bakamadılar
birisi yemenden söz açtı birisi balkanlardan
yeniden sızı verdi kocamış yaraları
esirlik günlerini anımsadılar
ufaldı karartılar kil yeşili dağlarda
kimisinin anası kimisinin yareni
gitti onlarla birlikte ufkun ucuna kadar
gözleri yabanıl atlar gibiydi
ve kavi yürekleri kan içinde
ölümcül bir afat oldu ayrılışları
ve bir daha dönülmez kadar uzak
kerpiçten evlerin el kadar camlarından
çocuksu yüzleriyle bakakaldı yavukluları
acı yaşlarını saklayamadan
siğim siğim ağlayarak...
on beş kişiydiler
onbeşindeydiler
bir daha dönmediler


3- Gidip Geri Dönmeyenler

bu deli yollara oğul verdin
gidip geri dönmediler
kaç kolun koptu Yemen
kaç yürek yaran Çanakkale
ocakların kör kaldı
kaçıncı söndü umudun
gidip geri dönmediler...
güldün mü
kıvılcımlar saçılır geceye
bakışın ilk insandan bu yana
bütün bakışların bahçesi
ayakların hititten beri
böyle sıkı hasar toprağa
geride hep yoksulluğu koydular
kıran düştü- kıtlık düştü payına
gidip geri dönmediler...

4- Yitik Şairler Toprağı

bütün çocukları ölmüş düşsüz yeşilden
utanmaz bodur tepeler
sarı kanayan kepirde
kefengin gülüşüdür insan
sanırsın aşınır rüzgârla
bir Yunus’ tur gelip geçmiş
deli günün alnacında
dudakları şerha şerha
ki dökülmüş gözyaşları
tesbih taneleri gibi
şimdi birer ağaç kalmış yerlerinde
değilse
ne yek ahenk-ne yek avaz
bir gazel düşeni olmamış feryadına
bir tek Süleyman Çelebi’ den o malum mesnevi
onlarla birlikte gelmiş tıkız develerinin yeninde
o gün bu gün okunur
cümle vakitsiz ölümlerde

gelip kurmuş alaçığını
artık isyana tövbeli
ki başkaldırmayı bilmeyen
nereden bilir sevmeyi
taşın alın çatına aşk düşürmeyi
o çileyi seçmiştir ve ancak kanar
meramını karanlığa zikreder
ki ıssız koyaklarda haykırılan uzun havalar
isyansız yüreklerin sevdalarından doğar...
zulümler altında bencil
yitirir yaşamın yedi rengini
gurbet evcilleştirir bazan çok uzak
satar öz kızını mal niyetine
acılarda birlik olup yola gelinir
kanlı düşman kesilir sevinçlerde
korkular ürküler elinde kalmış
yitik aşıkların sürgün toprağı
bekler
neyi beklediğini bilmeden
canından can yolmuşlar ot niyetine
dallarından evlat kopmuş kaç Yemen çöllerinde
öşürlenmiş ana sütü
ter ve gözyaşı
kaç bin yıllık suskunluğun
puskunluğun
anıtı her mezar taşı
şimdi alnında Salihli'nin bağları
tütünü Manisa'nın
sivrisinekleri Çukurova'nın
şimdi gözlerinde
bir umut olmuş
küfrü ve rezaleti
ömür posalaştıran almanyaların
şimdi
yüzünde goncası dökülmüş yoksulluk çiçekleri
yozlaşmanın bayrakları
kerpiç damlarında
televizyon antenleri...
5- Yediveren

direnci zemheriden karılmış ölüm kapı komşusu
sabrı dağlarla bir cehennemden sökün etmiş ağustosu
zulümlerle dövülmüş yüreği yoksulluğun örsünde
gene de yangınlar içinde yediveren güldür sevdası

yıkılası kara dağlar boyun büküp yol verir
değilse kıyametler doğurur coşkusu
lâkin kör olası yollar uzanmış yatar toz kül içinde
kör bir engerek gibi azrail hovardası
bir yol gülüşlere karışmış
bakışlara tünemiş-
sözcüklere bulaşmış
ezeli bir acının doğurduğu nefret
aşılmaz
yıkılmaz muhannetin karlı dağları
çevresi dolaşılmaz
ruhları yağmalanmış
babadan oğula devralan lanet
çifte su verilmiş yüreği kâr etmez hasretine
koparır elini kolunu gurbet
gene de yangınlar içinde
yediveren güldür sevdası.

bilmezler
yaşamak derler adına
dağların ötesinde bin yıldır paylarına düşen esaret
günah- vebal- yemin -gammazlık- yalan - kin
uğur nazar- yılan çıyan- büyü cin
ekmek atlı insan yaya can ter içinde
korkuyla nefretle silahlandırmış ruhların cehalet

bilmezler
özgürlük derler adına
dağlarda yapayalnız ağlayabilmenin
ölmenin doktorsuz ilaçsız
bazan çocuk üstüne bazan yılan sokması
sanırsın ki unutmuş sevmeyi
gülüşlere âfât olmuş nuhnebiden kalma cinnet
gene de
yangınlar içinde
yediveren güldür sevdası


6- Bozkırda Ölüm

Dipsiz bir çukura benzer
yaşlı köylünün ağzı
sağa sola bükülmüş
sapsarı etsiz birkaç diş
yosunlu yalak taşlan gibi
dağdan kaya yuvarlanırcasına
ar daman çatlar gibi pervasız
kahkahası dehşet patlar...

Oturmuş tarlanın anına
dünyanın en ciddi İşini yapar
ağustos gününde gönleşmiş yüzü
burnunda taze ekin kokusu
tırpanın biler

onun da dostu düşmanı vardır
o da evdekileri ehl-i yal bilir
on sekizinde kara sevda narına yanmış
ıssız dağlara ağmış-def çala çala
derin derin hocalara okunmuş
o gün bu gün cılız kalmış
kız kaçırmış- gelin ayartmış- yetim büyütmüş

başını beladan belaya sokmuş
damda yatmış- kaçak gezmiş- nam yürütmüş
burnunda taze gelin kokusu
ilk gurbeti askerlikte
dört yıl dönmemesine
yaya döndü on beş günde
çarıksız- parasız- aç
dört yıl önce kaçırdığı döndüsü
döndüğünde başkasının kansı
çekip çıktı gurbete
meramı bir çift öküz parası...

yülüdü tırpanını
yorgun yorgun baktı ala buluta
kaçıncı yağmur bekleyişi bu
unuttu...
Daha düşünecek çok şeyi vardı
kimisi burulmuş yüzüyle birlikte
kimisi ilk günden daha taze...
elini testiye uzattı
doğrulamadı
köskendi tarlanın tümseğine
soluğunu toparladı var gücüyle
bir daha alamadı
düştü başı ekinlerin içine
şapkası yuvarlandı
gevşedi parmakları
tırpanı bir daha tutamadı
mor bir sinek gelip kondu alnına
gün yelinde sallanan başakların
kılı kıpırdamadı
güneş gök boyu büyüyüp söndü
bakakaldı
ağzı açıldı
dişleri
yosunlu mezar taşları
üzerinde tek satır okunmayan
acının anıtları
taze ekin kokularını
duyamadı...
31.5.93

adnan durmaz,yarın yeniden,gerçek sanat yay,ist





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın destan kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ate? Çiçe?i - Bir Destan Denemesi - 1

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer - 1
Yağmur Neyi Dokur Gülün Kalbine
Fırat ve Dicle
Biz ki Aşkı Sevmekten Öle Öle Öğrendik
Yol Çatında
Yürekte İz Koyar mı Akıp Giden Gözyaşı
Körler Panayırı
On İki Eylül Öncesinden Gelen Çocuk
Yürek Sözleşmesi
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer - 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mavi Yazdım Adını [Öykü]
Öğretmen Benisa"ya Mektup [Roman]
Bana Yalnızlığını Söyle/ [Deneme]
Bana Yalnızlığını Söyle… [Deneme]
Aşk Devrimcidir [Deneme]
Aşk Atına Binen Sözün Zamanda Yolculuğu - [Deneme]
Yalnızlar Çağı [Deneme]
Aşkın Katili [Deneme]
Kızılkıvrım [Deneme]
Hep Dönülmez Bir Yerleri Ararız [Deneme]


adnan durmaz kimdir?

HANGİ YAŞAM, TEK SAYFADA ANLATILIR; VE İNSANLIK TARİHİ İÇİNDE BİR TOZ ZERRESİNDEN DAHA BÜYÜKTÜR. İNSANIN KAÇ, PENCERESİ VAR YÜREĞİNDE, İÇİNİ IŞIKLARLA DOLDURMAK, DIŞARIYA IŞIKLAR SALMAK İÇİN; . . . . . . . . . . SEN ONA BAK. HEM HER YERLİ, HEM DE HİÇ BİR YERLİSİN; . . . . . . . . . . . EĞER ŞAİRSEN, İNSANİN VATANİ İNSANDIR BELLEMİŞSEN. . . YAZIP ÇİZMEK, SERÜVENCİLİK DEĞİL Mİ;YANİ KEŞFETMEK. BAZAN, DOĞDUĞUN BOZKIRIN ÇİLELİ ÇATLAKLARINDA ARARSIN GÜZELLİKLERİ;BAZAN, OTUZUNDA GÖRÜR GÖRMEZ VURULDUĞUN DENİZİN ÇIĞLIĞINA . . . . . . . . GÜN OLUR, BOZKIRIN EN KIRAÇ YERİNDE, BİR DERİN KUYU OLURSUN; GÜN OLUR, ARTIK HİÇ; BİR GEMİNİN UĞRAMADIGI, ISSIZ ADADAKİ YOSUNLU DENİZ FENERİ. . . . . . . BAZAN DA, SONSUZ GÖKYÜZÜNDE GİDECEK VER BULAMAYAN, GÖÇMEN BİR KUŞ. , . YALNIZLIĞIN DA, SEVİNCİN DE, HASRETİN DE TANIMLANAMAZ. AMA GÜZELLİK, KENDİ İÇİNDE YOKSA, OLUŞTURAMAMIŞSAN, ARAMAKLA BULUNAMAZ; BİLİRSİN. . . ADNAN DURMAZ FISILTILARLA DA OLSA SÖYLE (Arka kapak yazısı/1994, Ankara, saypa. yay. ) Not:Adnan Durmaz Ankara Afyon arasında haritalarda yer almayan bir köyde yaşamını sürdürüyor. Edebiyat öğretmeni. 46 yaşında, 5 şiir kitabı var 1-Fısıltılarla da olsa söyle(saypa yay. Ankara) 2-Yarın yeniden(gerçek sanat yay. İstanbul) 3-Ben gidersem ay sen-deler(art yay. ankara) 4- Ateş çiçeği ( Art Yaın-Ankara ) 5- Bilirsin aşk da serseri(art yayın-Ankara )

Etkilendiği Yazarlar:
başlangıçtan bu güne türk edebiyatı-dünya edebiyatı


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.