Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine |
|
||||||||||
|
Not : Selam ! ben Cemil. Nam-ı diğer ‘Çapkın Cemil’ derler ayıptır söylemesi. Benimle birlikte, haftada bir beş-on dakka geçirebilirsiniz; sakın bu süreyi aşmayın, bayarım. Yazının başına da not konur muymuş diyorsunuz, duyuyorum. Ben korum arkadaş ! tamam mı korum ! işte o kadar. Esas yazıyı okuyun şimdi, hadee naaşş... Esas Yazı : Saat sabahın altısı. Alışılmış bir öğrenci hayatı işte, sabahlara kadar bitmeyen, en olmadık saatlerde uyunan gündelik bir hayat. Ocağa su koydum, çay içmeyi plânlıyorum, donmuş ellerimde kan akışı durmak üzere. Dışarı çıkıyorum, asanasörün kapısı ‘cart’ diye açılıyor. Sessizlikte yankılanıyor bu ses, her sabahki gibi yine tırsıyorum. Üst kattaki yönetici olacak adam, kesin bu sesi duymuştur, akşam geldiğimde kafamı şişirecek. Öğrenci milleti değilmiyiz, her yerde olduğu gibi burda da eziliyoruz. Fakat merak etmeyin arkadaşlar, özgür apartman mücadelemiz sürüyor. Apartmandaki diğer öğrenci arkadaşlarla beraber, bildiriler hazırlayıp girişe asıyoruz. ‘Yönetici defol! apartmanlar öğrencilerindir !’... Sabahlara kadar yükselen müzik sesleri, bilumum metalik sesler, kapı gıcırdamaları, su damlamaları inadına sürecek... ***** Kıçım donuyor ! Yerde on santim kar var herhalde. Isıtır ümidiyle bi sigara yakıyorum. Aç karna iyi gitmiyor, kimseye tavsiye etmem. Büfedeki adam gazeteleri yerleştirirken, bön bön bana bakıyor. Tarzımı beğenmedi herhalde, belki de memleketinden yeni gelmiştir, büyükşehirlerdeki öğrenci tiplerine alışkın değildir. Büfeciyi geçtim, önümden güzel bir kız gidiyor. Bizim okuldan olması için dua ediyorum. Duam kabul oldu. Kız bizim okuldanmış. Aynı servise bindik. Karşılıklı koltuklar var otobüste. Kız birine oturdu. Yüzsüzüm, geçtim karşısına oturdum. Yolculuk başlıyor, beraberinde kaçamak bakışmalar... Kızın gözleri çok güzel, siyah ve parlak, onlara beş saniyeden fazla bakamıyorum. O kadar da yüzsüz değilim yani. Ama bakacak başka bir yerde yok ki. Koridor tarafındaki koltuğa oturmuşum. Cam kenarına otursam üşürdüm zaten, hiçdeğilse burda kızın gözleri ısıtıyor beni. Okula geldik, Yıldız anfiye en yakın durakta iniyorum. Kız da benimle indi. Önümden yürüyor. Sonra o edebiyat’a sapıyor, benim çay içmem lâzım, kafeye... Bir an durup düşünüyorum, sabah sabah kızın yanına gidip bi çay teklif etsem tepkisi ne olurdu acaba ? Bugün günümdeyim, hem kaybedecek neyim var ki... ‘Pardon hocam fena halde üşümüş görünüyorsunuz, sıcak bi çay, eminim içinizi ısıtırdı. Ne dersiniz ?’, ‘Derse yetişmem lâzım hocam, teşekkür ederim’. Neyse Allah’tan tokat falan yemedik. Hem kibar kızmış, şimdi daha çok hoşuma gitti. Ama, o benden pek hoşlanmadı galiba. Bi çay, bi sigara içmeden derse asla girmem. Oh çayımı aldım, amma da sıra varmış yaa... Kafenin aynasında gizlice kendime bakıyorum, gizlice çünkü etrafdakiler devamlı aynaya bakan dallamalardan sanmasın diye. Bugün her zamankinden daha iyi görünüyorum. Gözlerimin uykusuzluktan küçülmesi, ayrı bir çekicilik katmış bana. Derste hocanın gözlerini ve konuşan ağzını izliyorum. Sadece izliyorum, anlamıyorum. Sonra anlarız nasıl olsa. Şimdi önemli olan bu derse girmiş olmam. Hiç acıması yoktur bu adamın, devamsızlıktan bırakır valla. Hoş, devamsızlıktan kalmasakta, bu gidişle nottan kalıcaz ya neyse... Oh bee, güç belâ bu dersi de atlattık. Öğlenki derse bakarız artık. Kafam iyi olursa girerim ona da, yok yok mutlaka girmem lâzım, napiyim ben şimdi ? en iyisi bi şeyler alıp atıştıriyim, doping olur belki, karnımda aç değil ya, bi şeyler içerim belki üstüne de bi sigara... Beycafe yine çok kalabalık, sigara ve bilumum ızgara dumanından göz gözü görmüyor, çay baydı bi kola alıyım bari, ya şu kasiyer kız da baya güzel bee, bana verir mi acaba ? gönlünü yani. Neyse kendini beğenmiş bi tipe benziyo zaten, en iyisi ben hiç takılmiyim, ‘bi kola lütfen !’, ‘elli bin liranız var mı ?’, ‘var !’, ‘ee verin o zaman hadi’, ‘pardon anlayamadım neyi vereyim ?’, ‘elli bin lirayı canım ! hiç bozuğum kalmadı da’ a bu arada bana canım dedi, bi umut ışığı doğdu şimdi ‘haa tabii, pardon bugün çok dalgınım, gözlerinize dalmışım, o kadar parlak ve siyahlar ki, uzaydaki kara delikler gibi, çekim alanından kurtulamıyorsunuz.’, ya ne dedim ben yaa ! ‘kara delikler mi?’, şimdi işin içine ettik işte, ‘şey, yanlış anladınız, bu sadece bir benzetmeydi, çekim bakımından...’, ‘siz benim kara deliklerimi boş verin de, şu fişinizi alın, arkanızda daha bir sürü insan var !’ Kara delikler mi ? ben ne dedim kıza harbiden yaa ! Olum sen eşşeksin var yaa, tam bi eşşeksin. Kız ne anladı kim bilir ? Tanıdık birilerini görsem de takılsam, sınavlardan falan konuşurduk. Serkan her zamanki gibi burda, beycafenin müdavimlerindendir (yani devamlı gelen, fakat hiç çıkmayan), bildiği tek şey geyiktir, dersler hakkında da çok geyik yaptığından herkes ortalamasını üç falan zanneder, fakat bu sene bir-üç te, foyası ortaya çıktı, şimdi bu herife takılırsam imkânı yok burdan dışarı çıkamam, en iyisi görmemezlikten geleyim, o da ara sıra bana öyle yapıyor zaten. Vayy, o kız da (hani şu, sabahki varya, hıh işte o) burda, şansa bak yaa. Olum şimdi tam zamanı, kasiyer kız gibi olmıycak, göreceksin şeytan, senin bacağını öyle bir kıracağım ki bi daha asla, kimse bi şeyi ilk defa yapmak için senin bacağını kırmak zorunda kalmayacak. Kolamı bitirip öyle mi gitsem, hem yanında arkadaşları da var... Hayır, kesinlikle vazgeçmek yok, gencim, yakışıklıyım, beni kimse tutamaz, hemen gidiyorum, şimdi... “Meraba hocam beni hatırladınız mı?” “Nasıl ?” yaa zaten heycanlıyım, bi şeyi iki defa söylemek heycanımı daha da artırır. Gönül diyor git şu müzik kutusunu paramparça et. Gürültüden bi şey konuşulmuyo ! Yanına oturiyim bari, yüzsüzlük yaparsam heyecanım gidiyor hem, hem de kulağına söylerim sadece o duyar. “Beni hatırladınız mı dedim !” “Evet.” İşte bu, beni unutmayacağını biliyordum. “Siz bizimle beraber alttan ders alıyorsunuz di mi ?” hoppala, şimdi olmadı, gerçi alttan bi sürü ders alıyorum ama... bölümünü sorayım bari. “Şey, hangi bölümdü hocam ?” “İstatistik.” benim ders alma ihtimalim olan en son bölüm. Tamam kabul ediyorum, beni unutmuş, demek ki hatırlanacak tipik özelliklerim yok, yaa iyi de her sabah farklı oğlanlardan çay teklifi mi alıyo bu kız, beni hatırlamadığına göre bu tür şeylere alışkın olmalı. “Sanırım karıştırdınız hocam, bu sabah size çay içmeyi teklif etmiştim, teklifim halâ geçerli.” “Neden ?” “Ne demek neden ?” “Açık olun lütfen !” “Hocam, aslında ben sizden çok hoşlandım, gözler beni çok etkiler, sizin siyah ve parlak gözlerinize bayıldım, onlardan kendimi alamıyorum çok çekiciler, tıpkı şey gibi...” ya ben aptalım valla, nerdeyse yine ‘kara delikler’ diyecektim. “Ne gibi ?” “Şey gibi, şey.. üzüm tanesi gibi.” “Teşekkür ederim !” ohh yrttık, şimdiye kadar iyiydin olum, hadi diline kuvvet gerisi de gelecek. “Evet, soruma halâ cevap vermediniz.” “Peki, içelim bari.” “Bu arada isminiz neydi ?” “Arzu.” Ohh isme bak yaa ! “Ben de Cemil, memnun oldum.” “Ben de memnun oldum.” “Arzu, umarım seni ve arkadaşlarını rahatsız etmemişimdir, hani muhabbetinizi falan böldüysem pardon !” arkadaşların çok da umrumdaydı hani... “Yo, önemli değil” ne yani rahatsız ettim de; önemli değil, öyle mi demek istiyo bu kız, yok canım benimkisi de kuruntu... “Peki, şimdi gidip üç çay getiriyorum, tamam mı ? sakın bi yere kaçma, sonra seni her gördüğümde çay diye tuttururum ona göre !” to be continued... yani devam edecek... Bi daha Not : ‘Hah şöle yola gel bakalım, not buraya konur işte !’ dediğinizi duyuyorum. Benden bişi kaçmaz hesabı... ama bi kez daha söylüyorum ben istediğim yere korum arkadaş. Gelelim nota : bu Cemil denen herifin yazanla hiç bir ilgisi yoktur. “Abaza n’olcak kızlarla yaşadığı felaketleri anlatmış’ demeyin sakın çizerim !
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İhsan Cihangir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |