Dünyaya geldiğinden, dünyada bulunduğundan, dünyadan gideceğinden hoşnut olan bir kimse görmedim. -Namık Kemal |
|
||||||||||
|
Öksüz Şimdi hiç ihtiyacın yok biliyorum bu sözcüklere, yaralarına merhem bulmak değil niyetim. Deşmek de. Gecenin içinde kalmak öylece, senin gibi. Hayatın zor ve karanlık koridorları var bizim gibiler için. Sanki bizler - sen ben ve belki bildiğimiz bir kaç kişi daha- bu karanlık koridorlarda yapayalnız ve ürkek ve tedirgin el yordamı yürürken bir boşlukta, rastlaşmışız öylesine. Kimse kimsenin acısına, kimse kimsenin boşluğuna bulaşmadan, dinlendirmiş yüreğini. Bir dönem yan yana yürümüş, bir dönem ayrı düşmüşüz. Karanlık bir labirentin ortasında sayıklayan öksüz çocuklar misali, üşümüş titrek yürekler! … Zaman zaman birbirine tutunan, Zaman zaman usulca birbirine sokulan, Derin nefes alma ihtiyacı duyan öksüz çocuklar misali! … Kim baksa dışardan acınası bir hal gibi! … Nedenlerimiz, sonuçlarımız ne kadar farklı olsa da, bu koridora ne zaman girdiğimizi, bazılarının neden dışarıda kaldığını bilmememize rağmen, her şeyi saatlerce anlatsak değişmeyeceğinden, suskun ve ürkek halimiz. İşte bu yüzden biz hep karanlıktan korkmaya devam edeceğiz ve bu koridorda yürümeye devam edeceğiz, içimize batanlarla birlikte... Ama yine de insan yüreğinin üstünde bir el istiyor bazen, sesinin yankısında bir ses, teninin kıyısında bir başka ten. İnsan yorulmuş ruhunu bir başka öksüzün koynunda uslandırmak, dinlendirmek istiyor bazen. Oysa kimsenin yarasına merhem yok bu alemde, bunun başka yolu yok, çıkış yok! Biliyorum abarttığımı söyleyenler olacaktır aramızda, iyimserlik üstüne bir kaç söylem ile yahut gerçekçilik adına atılmış nutuklar ile.. Oysa hakikat bu karanlıkta gün gibi ortadadır. Lafı bulandırmanın, işi sulandırmanın anlamı yoktur. Bu karanlık bir gece Dipsiz bir kuyudur! Tanrı’nın varlığında gerçekçi bir şüphe duyanların alemidir burası Ve palyaçolar burada sadece geçici bir duraktır. … Sözcükler ağırlaşıveriyor bazen benim için de, “Huzur” en zor bulunanı oluyor genelde benim içinde. … Sevgilim, bin kere anlatsam bitmez, aynı şarkıyı bin kere dinlesen geçmez, hep aynı kelimeleri seçsem değişmez. Bu böyle olmaya devam edecek, biz yan yana yürümeye devam edeceğiz. … Karanlık koridorların, ıslak dehlizlerin ellerine düşmeden öncesi var mıydı? Sevilmemiştik küçükken ondan mı buradayız? Yeterince anlaşılmamıştık, yüreğimiz fazla naifti, ondan mı buradayız? Beynimizin içindeki girdaplar derinleşti ve biz soluk alamaz olduk, ondan mı buradayız? Yani geçmiş başka türlü yazılsaydı, burada olmaz mıydık? DNAlarımız mı bizi buraya sürükleyen? Sebep neydi? Bilmiyorum gerçekten? Buradayız ve bu değişmeyecek Bunu biliyorum. Buralarda olacağım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © düşge su, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |