"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Terk edilen yenilen; terk edilen kaybeden; terk eden yitip giden...Yenilginin tüm benliği esir almasının en net halidir terk edilmek...Adına özgüven denilen duygu, kayıp gidiverir insanın elinden. Bir bardak düşüp kırıldığında nasıl yapışmazsa bir daha parçalar aynı yerden yeniden, öyle toparlanamaz bir daha kırılıp dağılan özgüven.Kim bilir, belki de insanların terk edilince çektiği acının en temel nedenidir bu kayıp...Kişiliğin en temel yapı taşlarından biri hızla çekilip alınmıştır bulunduğu yerden. Ve ne yazık ki yerine konabilecek bir başka duygu yoktur...Boşluk kocaman bir kara delik gibi sırıtır tüm çirkinliğiyle... Bir yanda olanca harıyla, olanca kırmızılığıyla alev alev yanan aşk...Diğer yanda küllerinin üzeri buz gibi bir kayıtsızlıkla örtülü eski bir kor...Bir tarafta yanarken, diğer tarafta sönen bir ateş. Umutsuzca yüreğindeki ateşin, sönen tarafı tekrar canlandıracağını düşünür terk edilen. Oysa ateş artık tek kişiliktir. Ve asla yetmez bir ateş, sönen bir alevi yeniden canlandırmaya...Hele AŞK yazıyorsa ateşin yaftasında... Yalvarmanın o iç burkan çaresizliği ile, gururun asil acımasızlığı arasında nasıl da sıkışıverir insan. Yüreğinde çığlık çığlığa bir ses “Yalvar, yakar, elinden ne geliyorsa yap, kaybettiklerini yeniden kazanabilirsin” derken; gururun hırçın ve sert sesi “ Asla beni göz ardı etme! O incecik camdan duvar parçalandı, artık onarman mümkün değil” diye susturur diğerini...Kendi içinizdeki kavga hepsinden zordur.Kişinin kendisiyle giriştiği savaş en acımasız savaştır. İçinde nasıl farklı kişilikler barındırdığını en net terk edildiği zaman anlar insanoğlu...Korkunç acılarla kıvranan yüreği çığlık çığlığa haykırmak isterken, kadere boyun eğmiş yanı bir ölüm sessizliğine bürünür... Yitirilen sadece sevgili midir? İşin en zor yanı, sevgiliyle birlikte yitirilenlerin çokluğu ve yoğunluğudur. O sizin olan şarkı artık asla sizin olmayacaktır! Çünkü siz artık sen ve o olmuşsunuzdur. Bir iken iki olmak nasıl korkunç bir hazza bürüdüyse geçmişinizi, iki iken bir olmak öyle kara bir umutsuzluğa boyar geleceğinizi...Hatta iki olmanın tadının hiç tadılmadığı, hep bir kalmanın, yalnızlığın bilinip aşkın tanınmadığı o tatsız tutsuz günlerin monotonluğunu bile özlersiniz delice. Ama nafile...AŞK denilen kan kırmızı büyü yayılmıştır dalga dalga damarlarınıza. Tutkuyu taşıyan bir beden, acıya da teslim olmalıdır aynı yoğunlukla. O filmi artık izlemeyeceksinizdir, o yemeğe elinizi bile sürmeyeceksinizdir, hele o gömleği asla giymeyeceksinizdir...Zannedersiniz ki uzaklaştırınca paylaştığınız her şeyi hayatınızdan, onu da silip atıvereceksinizdir...Oysa anılar asla seyirci olmayı kabul etmezler. Hiç ummadığınız bir anda, belki bir kokunun buğusunda, belki bir sesin işvesinde keskin bir bıçak gibi saplanıverirler yüreğinize...Silmek istediğiniz her şey, daha bir net kazınır düşüncelerinize... En çok kadere teslimiyet bayrağı çekilen zaman dilimleri hangisidir diye düşünürseniz, yanıtı biten bir aşkın ardından terk edilmenin kucağındaki dakikalarda bulursunuz. Avunmanın en kolay yolu bu olduğu içindir herhalde. Sizin dışınızda bir güce teslim olmanın dayanılmaz hafifliğiyle, bir kabulleniş yerleşiverir birden içinize. Kesinlikle, olaylar sizin kontrolünüz dışında gelişmiştir. Siz aslında terk edilmeyi hak etmemişsinizdir, sadece kaderin bir oyunudur bu size. Kuralları acımasız da olsa, sizin biten bu oyunda sadece oyuncu olduğunuz, hakemin bir başkası olduğu fikri çok rahatlatıcıdır. Yapacağınız, yapabileceğiniz hiçbir şeyin olmaması çok büyük bir ferahlama duygusu yaratır yaralı yüreğinizde. Sırtınızda kambur gibi duran büyük bir yük kalkmıştır omzunuzdan. Suçlu bulunmuştur, ne terk eden, ne terk edilen...Bu oyunu bozan, bu oyunu yarım bıraktıran tek bir suçlu vardır...Adına kader denilen hakem!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Funda BİLGİLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |