..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Eralp Elli




16 Haziran 2006
Ütopya Peşinde  
Eralp Elli
Bu anımı yazarken biraz da günümüz sosyal düzenini eleştirme imkanı buldum


:BCEG:
Uzun zamandır seyehat etmiyordum, Finlandiya'ya yaptığım bu seyehat gerçekten cok güzel geldi. Hem uzun zamandır gitmediğim Helsinki'yle hasret giderdim hem de ikinci evim gibi olan bu şehirde dostlarımla görüşme şansını yakaladım. Aslında bu bir tatil değildı. Üstelik iki günü haftasonuma gelen kısa bir iş gezisi idi. Oda yetmezmiş gibi ek sefer koyulan uçaklarala çok uzun ve yorucu bir yolculuk yaptım. Ama ne olursa olsun son bir kaç haftadır kapitalizmin çarkları arasına bütünüyle sıkışan varlığıma bir nebze olsun nefes aldırmak çok iyi geldi. O sebeple, bu yazım biraz sosyal içerikli olacak!
Karl Marx 1848'de Engels ile birlikte "Komünist Manifesto" yu yazdığında, eminim bizlerin şu halini tahmin etmemişti bile. Gelgelelim o devirde Avrupa'da işçilerin hali acınacak durumdaydı. Ücretlerin düşüklüğü, calışma ortamının zorluğu, uzun calışma saatleri bir yana ya ücretlerini alamıyorlar, ya da içki karşılığı alıyorlardı. Şimdi ücretlerimizi içki karşılığı almıyoruz, bu doğru! Ama sattığımız fizik ve zihin gücü yanında ruhumuzu ele geçiren bu düzenin her gün beni kemirdiğini içten içe hissediyorum. Daha fazla kar etmek isteyen kurumlar rekabet yüzünden fiyatları çok arttıramadığı için maliyetleri kısmaya devam ediyorlar. Bu da en basitinden benim gibi enayileri daha cok calıştırmakla mümkün oluyor.
Marx 19 yy. ortasında kapitalist düzenin zaman içerisinde kendi kendini yok edeceğini öngörmüştü. Rekabet ortamında yaşayabilmek için Burjuvanın yani işletme sahiplerinin maliyetleri kısacağı, bunun proleter kesimin daha fazla sömürülmesine yol açacağı idi. Tabi aynı adımların rakipler tarafindan da alınması sonucunda daha az iş gücüne ihtiyaç duyulması bu da çalışan kesimin işe yabancılaşmasına sebep olacaktı. Bunun neticesinde sosyal problemlerin artacağını, ortaya çıkan krizlerin kapitalizmin kendi sonunu getireceğini öngörmüştü. Bu teori belki de gerçekleşecekti. Ama o zaman sanayi devrimi daha dev adımını atmamış ve tüketimini tetikleyen seri üretim baslamamıştı. Bu atılım kapitalizme yeni bir yol açtı. 2.dünya savaşı sonrası soğuk savaş döneminde tam savaşı kaybediyorken, 1980 sonrası teknolojik gelişme ile hız kazanan globalizmle beraber 1991 yılında, rakibi komünizmi can evinden vurdu. Zaten öncesinde evinde kaynaklarını ve ucuz iş gücünü yitirmiş olan firmalar yemyeşil ovalara salınan sürüler gibi teker teker önüne açılan ülkeri sömürmeye başladı. Komünizmi kolay kolay bir daha ortaya çıkmamak üzere yere serdi. Bildiğiniz üzere bizde 1981 yılında resmi olarak kutlanmasına son verilen İşçi Bayramı (bizde Bahar Bayramı olarak anılırdı) avrupanın bir çok ülkesinde bunca meşaketli yılın anısına hala değerli bir resmi bayramdır. Onca mücadelenin anısını insanlara hatırlatmaktadır. Özellike İtalya, Fransa ve Almanya’da çalışanların önemli sosyal haklar edindiği bu bayram azınlıktaki Komunist partilerin öncülüğünde çoşkuyla kutlanır.
Finlandiya’da bu bayramı kutlayan ülkelerden biridir. Burada da çalışanlar çok önemli sosyal haklar edinmişlerdir, ama burada biraz daha farklı kutlanır. 1 Mayıs “Wappu day” olarak anılmaktadir. Helsinki sokaklarında işçi hakları hakkında sert konuşmalar, sokak yürüyüşleri yerine, parkların her bir köşesine sızmış sarhoşların usta jimnastikçilere nazar edercesine esneklikte uyuma şekillerini görürsünüz. Evet gercekten cok ilginç!

Kadın erkek ülkenin büyük bir coğunluğu sarhoş olup yıkılana kadar içerler. Hele bu sene olduğu gibi 1 Mayıs'in haftasonu ile birleştiği yıllarda ise bu kutlamalar hafta sonunda yayılıp bir şenlik :) havasına döner. Bunun sebepleri, acaba Marx' ın isyan ettiği gibi maaşları içki ile ödeme geleneğinin günümüze bir yansıması mı diye buradaki arkadaşlarıma sordum. Aldığım cevap tahminlerimin tam aksineydi. “Wappu” gününü anlamak için, burada bir kış geçirmem gerektiğiydi. O zaman bu günün uzun ve karanlık bir kış sonrası insanların hayata tekrar sarılması ve bunu kutlaması olduğunu anladım. Anlayacağınız buradaki İşçi bayramının bir zamanlar bizde de kutlanan Bahar bayramından başka bir şey olmadığını öğrenmiş oldum.
Bildiğiniz üzere Marx’dan sonra sosyalist hareket Sosyal Demokrasi ve Leninizm olarak ikiye bölündü. Ilımlı yanı olan sosyal demokrasi özellikle kuzey ülkelerinde oldukça fazla yandaş buldu. Özellikle soğuk savaş döneminde komünizmin baskısını en çok hisseden kuzey ülkesi olan Finlandiya, dönem içerisinde çok da mali zorluklar yaşamış da olsa sosyal demokrasiyi başarıyla uygulamaktadır. Sonraki yazımda da detaylarını belirteceğim üzere, gelir seviyesinin artışına paralel olarak yüzde elliler üzerine çıkan vergi oranları hükümetin yükümlüklerini getirebilmesine en önemli desteği sağlıyor. Ama gelir vergisi oranları bilinenin aksine çok fazla değil! Ama bunun üzerine belediye, kilise, bezner vergiler de eklenince toplam vergi rakamı yükseliyor. Bizim vergi yükümlülüklerimizle onlar arasında bir uçurum olduğunu lütfen düşünmeyin. Bence Finlandiya’da ki en temel farklılık, ister şirket sahibi ister çalışan olsun, toplumdaki her bir bireyin bu sorumluluğunu dürüstce ve sorumlukla yerine getirmesidir. Bizlerin her birinin içine işlemiş olan gelirini saklamak, az göstermek, ödemeleri geciktirmek ya da ödememek gibi kavramların orada herhangi bir anlamı yoktur. Gerçekten çok dürüsttürler. Akıllarından herhangi bir hinlik geçmez. Sonunda bu ödediği paraların yine kendisine çalınmadan geri döneceğini, gerektiğinde haklarını da sorabileceklerini bilirler. İstedikleri takdride yan komşusunun ne kadar vergi ödediğini her bir vatandaşa erişimine açık olan vergi raporlarından takip edebilirler. Devlete ödeyeceği yükümlükleri nasıl azaltabileceğini düşünen biz Türkler için bu tip erdemleri kavrayabilmek biraz zordur.
Thomas More’un 1515’de yazdığı Ütopya isimli kitabı duymuş, belki de okumuşsunuzdur. İlk olarak onun tarafından betimlenen “yok” devlet daha sonra Campanella, Francis Bacon gibi bir çok yazar tarafından daha hayal edilmiştir. Sınıf ve cins farkının olmadığı, her kesin barış ve huzur içerinde yaşadığı, eşitlikçi, paylaşımcı bir düzen hülyasını, hepimiz ister ve dileriz. Böyle bakıldığında ileride oluşmasını hayal ettiğim Birleşik İnsanlık Realitesi’ne ya da Ütopya’ya en yakın ülkerden biri de Finlandiya’dır ve diğer İskandinav ülkeleridir. Eğer bu hayali gerçekleştirmek isterseniz, More’un hayal ettiği ılıman iklimdeki ada yerine, buranın soğuklarıyla ve karanlıkta geçen ayları ile yaşamaya alışmalısınız.
Kimilerine göre Marx’ın komünizmi de bir ütopyaydı. Bireylerin egosu, statü beklentileri bu rüyanın gerçekleşmesine hiç müsade etmedi. İnsanlar ve toplum hep kolay olanı, bencilliği seçti, hep önce kendini ve kendi cebini kolladı. Neticesinde kapitalizm tüm dünyayı kontrolü altına aldı ve her bir sistemin bir başkasını sömürdüğü emperyalist düzenle bizi karşı karşıya bıraktı. Komünizmde, dinlerin baskısından uzak, gelirin ve emeğin adilce paylaşıldığı bir ülke hayal edilmişti ve ne kadar ilginçtir ki günümüzde sadece bir ada devlet bu hayali gerçekleştirdi. Bu More’un mu, yoksa Marx’ın mı ütopyasıydı? O kadarı bilinmez ama belki de çok değil sadece lideri kadar yaşayacak bir ütopya! Bu ülkede başka bir yazı da!


Eralp Elli
21.05.2006
Helsinki, 13:30
www.eralpelli.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Temenniler Yeter mi?
Tutkular Ah O Tutkular!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Artık Vazgeç Sayın Baykal

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
O Bana Dedi ki [Şiir]
Kızım [Şiir]
Ağlayan Gözler [Şiir]
Evrenin Gizemi [Şiir]
Beni de Bekleyin! Geleceğim [Şiir]
Zaman [Şiir]
Bir (1) [Şiir]
Gündüz Geceye Yanarken [Şiir]
Koşunca [Şiir]
Kara Delik [Öykü]


Eralp Elli kimdir?

Kendini Bilmek! Ben kimim? Hepimiz çokca sormuşuzdur bu soruyu kendimize, hele benliğimiz yerine geldikten sonra yavaş yavaş yaptıklarımızı ve hayatımızı sorgulamaya başladığımızda gelmiştir bu sualler. Ben kimim ve burada ne yapıyorum? Kimimiz daha bütünsel bakmıştır kimisi bireye, kendisine odaklanmıştır. Ben de hala bu soruyu kendime soruyorum, sürekli olarak kendimle ilgili bir şeyler öğrensemde hala cevaplayamadığım bir çok soru var! Ne muhteşem paradoksal bir coşkudur o. Bütün ömrün boyunca bilmek için çabalarsın ne olduğunu, gelgelelim tam bulduğunda da artık dünyadan ayrılırsın. Soracaksınız coşku nerede! Benim için bir coşku o, çünki ölüm buradan ayrılma ve yeniden doğma vakti, ondan korkmak yerine aksine sevgiyle karşılıyacağım gerektiğinde. Yaşam zaten kendinde bir heyecanlar silsilesi, bir çok imtahanlar, inişler ve çıkışlarla dolu. Duyguların bize yaşattığı bir fantezi, seyretmekten çok oynaması keyifli. Şimdi burada kendimle alaklali bir kaç tane kronolojik detay vermek gerekebilir ama istemeyin, dizginleyin merakınızı, benim nerede doğduğumun, nerede yaşadığımın, ne okuduğumun, nerede ne kadar yıl hangi pozisyonda çalıştığımın size ne faydası var? Varsa yoksa gidip benim detaylarımı kendiniz ile yok bir başkası ile karşılaştırıp, “haa bu ortamda yaşamış, ama hayattan ders almamış” “o okulda okumuş ama, tecrübesi zayıf”, yok “iyi fimalarda çalışmış ama yurt dışı tecrübesi az” diye yorumlar yapacaksınız, yok belki de tamamını çok beğeneceksiniz ya da hiç beğenmeyecek ama belki de kıskanacaksınız! Belki de bazılarınız yürekten destekleyecek, katılmak isteyecekler. Ben kendimi daha tanımamışken, ve siz beni tanımadıktan sonra bunca mukayesenin hepsi nafile olacak. Sonunda ben Benim ve Kendimim, bir başkası da öyle. İkimiz elma değiliz ki karşılaştıralım, ki bu elma için de bu pek mümkün olmasa da. Bir tek gerçek var! Ben senden ne kadar farklı olursam olayım, bir o kadar bütünseliz, yani aslında bir başka perspektifte veya düşünce Aynıyız, yani Biriz. Her karşılaştırdığında bulduğun farklılıklar, hem bizim bütünselliğimizi hem de bir o kadar senin zihninde zedelemekte. Bırakalım onları yakayalım anı, tadını çıkaralım yaşadıklarımızın, ne kadar çirkin ya da güzel olsa da, alalım alacaklarımızı, açalım yelkenleri alabildiğince çok imkan versin dolaştığı gibi limanları teknelerin. En sonunda ne yaparsak yapalım, noktalayacağız buradaki hayatı, aman dikkat edelim, “başkası için kötümüz düşüncede, sözde ve fiilde az olsun, vidanımız aşkımız bol olsun”. İşte ben buyum! Tanıdık geldi mi :)


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Eralp Elli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.