Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Hangi kapıdan girsem yüzümde solgun ayna… Meleklerini kendi doğuran bir kadınım parmak uçlarımda… Hüzün aksa omzuna bulaşır şarkısı ayrılığın, Geceden önce gel diz kapaklarımın içindeki seyyah güneşten sonra yine gel… Ben parmak uçlarımdaki melekle kanatırım gözlerimdeki seni… Sabaha kadar yası tutulmuş, bir dokunuş kalır duvarlarımda… Tam baş ucumda kara kalem bir yüzün var hiçbir aynada kırılmayan. Oyuncağı kendine susmuş bir çocuk bakışı kalır geriye, Eldivenlerime sığmayan seslerden arındım, Yaka bilir miydim saçlarımı yoksa! Oysa melek/ parmak uçlarım ve ben, Uzun sürüyoruz… Sesi soluğu kesilmiş sokak aralarına sıkışmış ve sıkılmış günlerde… Karnımı yararak çıkacaktı kimi sevseydim kanatları, Öyle demişti ama kimliksizliğim yetmiyordu birini sevmeye, Unutkanlığımdan gelen sözlerle çizdiğim yüze yüzsüzlüğümle dokundum. Kalbimin bir yüzü yok, arsız bütün susuşlar… Uzağa ve yakına bırakılmış hissizlik… Yak ucu ucuna yetecek kara borsa sesleri… Tanrı yaracak şimdi göğümüzü ikiye dokun sadece! Bir fahişe günlüğü gibi yazılan bütün sözler… Büyü ve söz! Kilit ve dudak! Gece ve sperm kokusu! Fazlaca rutubetli yalnızlıklardan alıngan çocuklarla oyun bozan sözler biriktirdim… Sayaçları kapatılmış evler gibiyim, Tam sayımını yapamıyorum kalbimin üç ‘ten’ sonrasına yetmiyorsun sen!.. Demir başları eksik ömür bu… Şimdilerde adına mal dedikleri bir maal olunmuşluk.. Yola ilk çıkan erkek gömlekleri, Erkek yolu ilk çıktığında sever en çok o sever Ve kadın yolu yürüdükçe sever en çok o sever… Sonra azalır erkek, Kadında çoğaldıkça erkek de azalan bir şey bu yollara düşürdüğüm gölgemi yakan! Belki’ si olmayan beklemişlikler gibi vericiden tepkisiz mektuplar gibi susuyor, Parmak uçlarımda kanamaya hazır rahimler, Beni hiç doğurmayacak meleklerden aldığım intikamım…kendim! Postumu delip geçmiyor post-modern gülüşleri olanlar… Boylu poslu hüzünler değse ciğerlerime belki kanarım bir kez daha! Melek / Parmak Uçlarım ve Ben..2 Tartaklanmış seslerin içi dolu yüzleriyle geçtim.... Melek / parmak uçlarım ve ben vardı aynasında mevsimin... Saçlarına dolaşmış hayatlar vaat edemem sana, Sana sarmaşık sana sarma! O gece gece'nin bir yüzü vardı.. Biliyorum, bilmenin bir yanılsama olduğunu ama, Gece'nin yüzünde vardı diyorum yüzün. Bu kentin kaldırımları şahit buna birde martı kanatları, Sığıntı bir sesle bulaşan dizlerim ellerinden düşüyordu Ve hiç bir düş bu kadar sabırlı bekleyemezdi günlerin takviminde... Azala azala çoğalan bir şeyler vardı adamın elinde. Kadının ellerinde gebe bırakılmış bir yığın söz! Ellerinde içi doldurulmamış defter yaprakları, kimin yazacağı bilinmeyen! Yazmak birazda azmak düşlerinde, şımarık çocuk telaşı bu… Canımı kıran ve sonra kaçan! Canımı kıran ve sonra kaçan bir yüz var bu gecenin aynasında, Adam ve kadının gözlerinde kaldırımlar ve martılar var... Yola çıkmanın bir yolculuk olmadığını bilmek Ve yolu sadece yürümek anlamını yitiren son şey! Gitme... Demek adamın dilinde taşıdığı son kadın izi... Kalmak kadının unuttuğu adam kokusu! Ya biri hatırlatmalı bunu… Yada böyle soğuk gecelerde örtmeli üstünü çocuğun! Taşın suçu yok...canım fazla kırılgan! O gece bir başka gece ye ve bir başka gece o geceye benzemeyecek... Benzemeyecek bir daha yazılan hiç bir söz, Dip notlarını unuttuğum hayatımın arşivinde... Kimse kabuk bağlayan bir yarayı iyileştiremez demek isterdim Ama biliyorum o yara iyileşecek birilerinin dil izlerinde... Kimse bu oyunu bozmayacak... Gülümsemiyordum zaten ben! Hisse senetleri engellemeyecek bir aşkın tedavülden kaldırmasını, Aç kalmasını engelleyemeyecek çocukların! Bir hayatı anlamlı kılmayacak. Kılınabilir bir hayat kalmadı zira... Tanrıların ve tanrıların ihaneti bu! Şahı unutulmuş piyonlarla oynanan oyunda..! Sonra birden unutmak denilen ve bir türlü becerilemeyen bir yeti çıkıp gelecek. Arsız ve kinayesiz gülüşüyle, Pusuda bekleyen hançer kesecek kangren olmuş yerlerini kalbimin. Kalbinin…kalbinizin, Hatırlamanın sürgün edildiği bir bilinçte var olacak tekrar ve tekrar… Ve birileri bunu yine yazıdan saymayacak! Genç delikanlının kanında sakladığı sex fantezileri yazılı olmadığı için. Yada aldatmanın aslında aldatılmak olduğunu, Çünkü bir başka tenin öcüdür her bir yağmur damlası, yazılmadığından tüm bunlar. Tüm bunlar Türk dil kurumuna uyan dil bilgisi kuralarına göre yazılmadığından... Ve aşk'ın her hangi bir şeyin kısaltması olmadığını, Erkekle kadının sevişmesini yasallaştırmak için, Söyledikleri en büyük yalanı olduğunu suratınıza sürttüğü için… Birileri bozacak taşlarımı yine! Alt kimliğime olan kızgınlığım kadar uzaksınız bana ey üst kimlik sohbetleri...! Müzikler/ filmler/ kitaplar ve yazarlar.. Entellektül birikim sohbetlerinin herhangi bir engelle takılmadığı üst kimlik Sohbetlerim ey! Ve fakat yinede kadının ellerinden düşüyordu, Adamın diz kapaklarında sakladığı seyyahı! Ve hiç bir düş...(fiili) Bu kadar sabırlı bakmıyordu günlerinin takviminde karın yağışına! Ve adamın çocuğun arkasından söylediği son söz kalır geriye, Her şeyden ve her şeyden sonra... Taşın suçu yok...canım kırılgan!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © onur orkun kara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |