Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Özledim yaz günlerinin yakıcı sıcağını, İçimi kavuran susuzluğumu giderdiğim, Tulumbamın buzu aratmayan suyunu. Ne güzel günlerdi o günler. Nerede kaldı dalından kopardığım meyveler. Kendi elimle yetiştirdiğim sebzeler. Bir düş müydü o günler bilmiyorum. Çocukluğumun en güzel günleriydi, Sıcaktan kavrulduğumuz o yaz günleri. Yoldan geçen devecilere bağırırdık, Aşçı Mehmet’i gördün mü diye. Kalaylanmadık yerimiz kalmazdı. Hayır için yol boyundaki su küpüne, Kum atardık oyun olsun diye. Susuzluktan yandığımızda, Biz içerdik o bulanık suyu yine. Çukur açardık yoldaki araba izine. Üstünü çalılarla yapraklarla örterdik. Ve oturup beklerdik, çukura kim batacak diye. Çukura düşünce bir arabanın tekeri, Bayram ederdik, uzaktan seyrederdik, Tekeri kurtarmak için neler çekildiğini. Nemli bir yeri eştiğimde, Duru bir su kaynadığını gördüğümde, Koşarak babama muştulamıştım. Evimizin önündeki sebze bahçesini, Benim olan suyla sulayacaktık. Boşuna sevinme dedi babam. O su, sulama kanalından geliyor. İnanmadım, tükenmez bir kaynakmış gibi Su yolları açtım. Kanal bekçileri suyumun kaynağı, Köstebek deliğini kapayınca, Suyum yok oldu umutlarımla birlikte. Kuş yuvaları arardım ağaçlar üstünde. Bazen de bulurdum çalılıklar içinde. Yavruların büyümesini beklerdim umutla. Bir gün baktığımda yuva boşalmış. Ehlileştireceğim kuşun umudu, Bir başka bahara kalmış. Kargıdan atlarımız olurdu. Kıyasıya yarıştırırdık onları. Seninki değil benimki kazandı diye, Ölümüne dövüşür , küserdik biri birimize. Uzun sürmezdi küslüklerimiz. Tez barışırdık, Yeni kavgalara hazır olalım diye. Oyuna kapılırdık, açlığımız gelmezdi aklımıza. Neden geç kaldınız diye, Annelerimiz hayıt sopalarıyla düşerdi peşimize. Yakalanın vay haline. Böğürtlenlerin, hayıtların arasına gizlenirdik. Kimse bizi bulmasın diye. Sabırla beklerdik öfkeleri geçsin diye. Hiç bitmezdi bu geç kalmalar Ve kaçıp kovalamalar sürerdi tüm yaz boyu. Okulların açılması dert olurdu. Çok sınırlı olurdu oyun saatleri. Özlerdik o bol kavgalı, bol dayaklı, Sıcak yaz günlerini. Nar ağacından kopardığım narları, Ayva ağacının koyu gölgesinde yerdim. Narın tek bir tanesini düşürmeden, Tümünü yiyebilirsen eğer. Öldüğünde cennete gidersin derlerdi. Denemelerim hep boşuna giderdi. Evimizin bahçesindeki fırında, Ekmeklerden sonra ayvalar pişerdi. Pişmiş ayvalar ne güzel şeylerdi. Bağ bozumu üzümler çiğnerdik ayaklarımızla. Kocaman bir kazanda kaynardı şıralar. Pekmeze yatırılmadan önce, Bardaklar dolusu içerdik gönlümüzce. Tava balı, patlıcan ve kabak reçelinden sonra, Köfteler yapılırdı, içinde bol cevizler. Kurutulan üzümlerin en iyilerini, Ayırırdık kendimize. Bademler, iğdeler ve kurutulan incirler, Depolanırdı kilerimize. Şimdilerde, Vitrinlerde görüyorum tüm bunları. Gel de arama çocukluğumun, O en güzel bolluk dolu güzelim yıllarını
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |