"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Önce tüm kapalı çekmecelerimi açtım ve bin bir türlü yüzünün bana baktığını gördüm. Biraz ağladım , sonra daha çok ağladım. Bana ahlaksız bir sırıtışla bakan yüzünden başladım işe, sonra o masum gözlerinde ki sevgiyi hissettiren yüzüne geldi sıra. Bir türlü kıyamadım ve en sona sakladım nedense. Yemek yiyen, gülen, ağlayan, içki içen, yalan söyleyen,bana bir şeyler anlatan, beni dinleyen ve düşünceli gözüken tüm suretlerini süpürdüm hafızamdan. Tutkularını anlatan, zaaflarından dem vuranları elimin tersiyle sıyırdım aşağılara doğru; büyük bir karanlıkta yok oldular. Ama o masum bakış; o kadar işlemiş ki sevgime bir türlü kaldırıp atamadım. İşte o zaman daha fazla ağlamak için neden buldum kendime. O masum yüzün, elime takvim yaprakları tutuşturmaya başladı. İlk tanıştığımız gün, buluştuğumuz, öpüştüğümüz ve daha bir çokları. Birbiri ardına uzattı bana çekmeceden çıkararak. En sonunda gittiğin gün vardı, onu vermedi. Sonra mektuplara geldi sıra yanlış hatırlamıyorsam. Onları okudum yüksek sesle ve odanın ortasına yığdım birer birer. Bir kibritlik işleri vardı; adını , yazını ve özlemini yok edecek ama bende kibrit yoktu. Fotoğraflarla devam etti masum gözlerin; sen, ben, biz... Hatırladığım kadar fazla değildi nedense, yerleştiler mektup yığının üzerine teker teker. Her birinin peşinden başka bir gözyaşım koşuyordu yığıntıya doğru. Verdiğin hediyeleri hatırladım o sırada. Alt çekmecede de onlar vardı. Küçük bir çöp poşeti buldum onlar için ama yarısına kadar bile dolmadı biliyor musun. Ne çok vermişim almayı beklemeden diye düşündüm sessizce uzun bir süre. Üstüne üstlük sen istemeden vermiştim. Aklımda ki tüm seslerini ve sözcüklerini de açık camdan dışarı doğru kovaladım. Arkalarına bakmadan çıkıp gittiler zaten. Belli ki kalmayı hiç istememişler, zorla alıkonulmuşlardı. Bir tek seven yüzün kalmıştı geride ve gözlerin bana bakıyorlardı en derin anlamlarıyla. Yığına takıldı gözlerim, benim olan bir hayatın baş köşesinde hep birlikte oturuyorlardı. Keşke bir kibritim olsaydı diye kendime bahaneler yaratırken, o masum yüzün çekmeceden bir kibrit çıkardı gülerek. Elinde kibrit ile anılarının ortasına oturdu ve yaktı hem kendini hem de diğerlerini. Bana ise küllerin bile kalmadı. Çekmeceni kapatırken, gittiğin günün takvim sayfasını buldum sadece; onu da ben yırttım attım. Ruhumu temizledim bugün, senden temizledim ama gene senin sayende...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |