..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Çocuk > Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU




30 Kasım 2007
Boz Eşşeğin Rüyası  
Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU
Bız eşşek ve başına gelenler konu ediliyor.


:BHFH:
BOZ EŞŞEĞİN RÜYASI

Burası dağların eteğine kurulmuş, yeşilliklerle bezenmiş, yüksek tepelerden çağlayanların aktığı, güzel küçük bir köydü. Bu köydeki insanlar mutluluk içinde yaşar, herkes birbirinin yardımına koşardı. Yalnız öyle biri vardı ki; bütün işini kendisi görür, kimseden yardım istemezdi.

Salih usta sabah erkenden eşşeğiyle evinden çıkar ormanda çalışır, kestiği odunları pazara götürüp satar, akşam da hava kararmak üzereyken evine dönerdi. O evin bütün yükünü boz eşşek taşırdı. Boz eşşeği annesi bu evde dünyaya getirmişti. Annesi yaşlı olduğundan dolayı, daha fazla bu ağır işlere dayanamamış ve ölmüştü. Annesi öldüğünde boz eşşek henüz çok küçüktü ve ölümün ne olduğunu bilmiyordu. Annesinin yük taşımaya gittiğini ve mutlaka dönüp geleceğini düşünüyordu. Annesini özlediği gecelerde onu hatırlayıp, dayanamaz ağlardı, onu hep rüyalarında görürdü. Dolayısı ile bütün taşıma işleri de boz eşşeğe kalmıştı. Boz eşşek bütün gün hiç durmadan çalıştığından yorgun düşüyor, cılız bedeni bu yorgunluğu daha fazla kaldıramıyordu.

Günler günleri, haftalar ayları, aylar da yılları kovalamış durmuş ve boz eşşek çok yaşlanmıştı. Günlerden bir gün boz eşşek ağıl da yemlenirken, Salih usta ile karısının konuşmalarını duymuştu. Salih usta karısı Sultana;
“Bu boz eşşek çok yaşlandı artık, işime fazla yaramıyor, azıcık yük taşısa hemen yorgun düşüyor. Bunu satıp yerine biraz daha genç bir eşşek almayı düşünüyorum. Sen ne dersin hatun?”
Sultan;
“Ama boz eşşek bu evde doğdu. Annesinin de, boz eşşeğin de biz de çok hakkı var. Onu nasıl satmayı düşünürsün. Bence boz eşşeğin yanına bir eşşek daha alalım. Taşıma işini ikisine paylaştırırsak, hem boz eşşeğin yükü hafiflemiş olur, hem de alacağımız eşşek fazla yorulmamış olur.”
Salih usta karısı Sultan’ın bu düşüncesi karşısında çok öfkelenmişti. Ona bir hışımla çıkışarak;
“Bana bak bu evde ben ne dersem o olur. Ben biliyorum ne yapacağımı, sen benim işime karışma. Zaten sana soranda kabahat.” dedi ve hızla ağıldan çıkıp gitti...
Bütün konuşulanları boz eşşek duymuştu. Yemini bırakıp uzun düşüncelere daldı. Bir an annesini hatırladı.
“Ah anneciğim nerelerdesin, beni neden yalnız bırakıp gittin? Çok çaresizim, çok yalnızım anneciğim.” diyerek ağlıyordu boz eşşek.
Göz yaşları içinde annesini düşünerek, tatlı bir uykuya daldı. O gece rüyasında annesini gördü. Annesiyle uzun uzun konuşup, olanları anlattı. Onu çok özlediğini, neden yanına gelmediğini sordu. Annesi ona;
“Az kaldı yavrum, çok az kaldı. Yakında kavuşacağız, ve bir daha asla ayrılmayacağız. Biraz sabret yavrum, sakın huysuzluk yapma” diyordu.

Çilli horoz’un ötmesiyle sabah olmuştu. Salih usta ahıra gelip boz eşşeği tekmeleyerek;
“Uyan hadi miskin eşşek, hala yatıyor musun? Seni bu gün pazara götürüp satacağım, yerine de senden daha genç bir eşşek alacağım.”
Boz eşşek hiç sesini çıkartmadan, gördüğü tatlı rüyanın büyüsünü bozmadan, yerinden doğrularak kalktı. Aslında bu gün çok mutluydu, çünkü rüyasında annesini görmüştü. Huysuzluk yapmanın hiç sırası değildi.

Salih usta boz eşşeğin yularından tutup çekiştire çekiştire pazara götürdü, akşama kadar pazarda kaldı. Boz eşşek öyle yaşlanmıştı ki, bir tane bile alıcısı çıkmamıştı. Salih usta bu işe çok kızmış ve bütün hırsını boz eşşekten alırcasına, söylene söylene evinin yolunu tutmuştu. Karısı Sultan kapıda onları bekliyordu, Salih ustanın sinirli bir şekilde eve gelmesi bütün olanları anlatıyordu. O gün Sultanla Salih usta hiç konuşmadılar. Gece yatarken Salih ustanın aklına, dere kenarındaki yüksek yayla tepesi geldi.
“Madem ki boz eşşek bir işime yaramıyor, ve pazarda da onu satamadım, onu boşu boşuna besleyecek değilim ya. Zaten durumum çok kötü. Yarın sabah ilk işim, onu alıp yüksek yayla tepesine götürüp bırakmak olacak” diye düşünerek uykuya daldı.

Çilli horoz’un ötmesiyle sabah olmuş, güneş tüm haşmetiyle gökyüzünden salınarak ışıklarını etrafına saçıyordu. Salih usta boz eşşeğin yularından tutup, onu iteleye iteleye, bir yandan da söylene söylene yüksek yayla tepesine getirmişti. Salih usta boz eşşeğin başını okşayıp;
“Seni burada bırakmak istemezdim ama başka çarem yok. İnkâr edecek değilim boz eşşek, ben de çok hakkınız var, anneni de seni de çok sevdik. Biliyorsun benim sana bakacak durumum yok. Keşke biraz daha maddi durumum iyi olsaydı da, seni burada böyle bırakmak zorunda kalmasaydım. Ne olur bana kızma, seni özgür bırakıyorum” dedi ve onu alnından öptü.

Salih usta ağlamaklı gözlerle, arkasına bile bakmadan oradan uzaklaştı. Arkasına bakacak olursa onu bırakamayacağını, buna yüreğinin dayanamayacağını çok iyi biliyordu. Bu nedenle arkasına bakmaması gerektiğini düşünüyordu. Çocuklarının çok sevdiği boz eşşek ailesinin bir üyesi gibiydi ne de olsa. Salih usta evine geldiğinde, onu Sultan ve çocukları İsa ile Musa karşıladı.
“Boz eşşek nerede baba? diye sordu çocuklar.
Salih usta ağlamaklı gözlerle karısı Sultana bakarak;
“Onu özgür bıraktım çocuklar, öyle olması gerekiyordu.”
Belli ki çok üzgündü. Salih usta bütün gün yaptığının doğru olup olmadığını düşündü. Evlerinden sanki bir cenaze çıkmış gibi, büyük bir sessizlik, büyük bir soğukluk vardı. İsa ile Musa’dan bile “çıt” diye ses çıkmıyordu. Boz eşşeğin yokluğuyla evlerini büyük bir sessizlik sarmıştı. Boz eşşeği öylece bırakıp geldiği için, karısı da Salih usta ile konuşmuyor, ona surat asıyordu.

Bu durumu fark eden Salih usta ne kadar büyük bir hata yaptığını fark etmiş ve olanlardan dolayı çok üzülmüştü.
“Meğer evimin neşe kaynağıymış boz eşşek” diye düşündü.
Salih usta ne karısıyla, ne de çocuklarıyla hiç bir şey konuşmadı. Oturduğu yerden kalkarak yatağına doğru gitti. Salih usta o gece yatağında sağa sola dönüp durdu, bir türlü uyuyamadı. Yaptığından dolayı çok pişmandı, ne de olsa yıllarca evinin geçimini onun sayesinde yapmıştı. Ormanda kestiği ağaçları boz eşşeğe yükleyip, pazara götürüp satmıştı. Salih usta;
“Bu kadar vicdansız olmamalıydım, yarın sabah ilk iş olarak, onu bıraktığım yerden alıp, tekrar evime getireceğim. Bu saatten sonra onu çalıştırmam, o dinlensin. Bir eşşek alır, işimi onunla görürüm” diye düşündü.

O sabah çilli horoz’un ötmesiyle Salih ustanın yataktan kalkması bir oldu. Güneş tüm güzelliğini sergilercesine tepeden ışıklarını saçıyordu. Salih usta boz eşşeği bıraktığı yüksek yayla tepesine geldi, fakat boz eşşek bıraktığı yerde yoktu. Etrafı arayıp her tarafa baktı. Salih usta çok pişmandı. Sonra gözüne az ötedeki uçurum geldi. Koşar adımlarla uçuruma doğru gidip aşağı baktı. Bir de ne görsün, boz eşşek dengesini kaybedip, yaşlı bedenine hakim olamayıp, uçurumdan aşağı düşüp ölmüştü.

Başındaki uçuşan leş kargaları boz eşşeğin cesedini yiyordu. Boz eşşeğin kargalar tarafından parçalanmış cesedini gören Salih usta, uçurumun kenarına diz çöküp ağlamaya başladı. Yaptığı hatanın vicdan azabı çökmüştü yüreğine. Cebinden çıkardığı mendili ile bir yandan gözyaşlarını siliyor, bir yandan da boz eşşeğe olanlardan dolayı, kendini sorumlu tutuyordu.
“Affet beni boz eşşek, affet beni. Böyle olsun istemezdim. Ne olur affet beni, çok pişmanım. Nasıl böyle bir hata yapabildim, hala aklım almıyor. Nasıl düşünmeden hareket ettim bilemiyorum. Meğer evimin neşesi senmişsin. Çocuklarım seninle gülüyormuş, evim seninle neşe doluyormuş bilemedim. Çok üzgünüm, ne olur affet beni.”
diyerek, göz yaşlarına hakim olamıyordu. Fakat son pişmanlık çare değildi. Boz eşşek ölmüştü bir kere ve hiç bir şey onu geri getiremezdi artık.

Boz eşşeğin rüyası gerçek olmuştu, çok sevdiği ve çok özlediği annesine böylece kavuşmuştu… Hem de bir daha asla ayrılmamak üzere…


11. 05. 2006 / ANKARA

EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gavurdağı
Baba İle Oğul"un Kaderi
Ben Geldim Anne
Mor Koyun
Türk Subayı İle Ermeni Kızın Aşk Öyküsü
Gerçek Sevgi
Başlık Parası
Güneş Yüzlü Çocuklar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Filistin Gözlerimde Ağlıyor [Şiir]
Ankara [Şiir]
Leyl-i Gecelerde Yusuf [Şiir]
Ahh Sevgili [Şiir]
Emine Sevinç Öksüzoğlu 2008 Yılı Kültür Sanat ve Başarı Ödülleri [İnceleme]


Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU kimdir?

SANAT YAŞAMI 20. 01. 1974 yılı Gaziantep doğumlu olan Emine Sevinç Öksüzoğlu; ilk, orta ve lise eğitiminin ardından, İstanbul Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde ve Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar sahnesinde, sahne sanatları ve Tiyatro oyunculuğu üzerine eğitim gördü. Ferhan Şensoy, Ekrem Erkek, Hüsnü Alan ve Muhammed Cangören gibi ustalardan eğitim aldı. Onlarla aynı sahneyi paylaşmanın gururunu yaşadı. Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar Sahnesi’nde, sahne yönetmenliği de yapan Emine Sevinç Öksüzoğlu, Türkiye genelinde birçok oyunlar sahneledi. A. Ü. TÖMER Gaziantep şubesinde Sahne Sanatları, Diksiyon, (Güzel konuşma sanatı) Diyafram ve Tiyatro oyunculuğu üzerine öğretmenlik yaptı. Uzun seneler sahne tozu yutmasına rağmen, çok sevdiği Edebiyat’tan hiç bir zaman ayrı kalmadı. Şiir, öykü, düzyazı, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleştiri, araştırma inceleme, ve edebiyat üzerine yazıları, yerel ve ulusal olmak üzere bir çok yazılı ve görsel basında yer aldı. Ayrıca bir çok Televizyon ve Radyoların Sanat ve Edebiyat programlarına konuk oldu. Gaziantep’te yayımlanan Olay, Zafer, Güney postası, Gaziantep 27, Doğuş, Yeni Gazete ve Ekspres gazetelerinde Sanat yönetmenliği yaptı. Kosova; (Balkan Aydınları ve Yazarları) BAY ve İnci çocuk dergilerinin, Almanya; Ezgi Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, İstanbul; Ana kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, Ankara; Kendi Kültür Kalıtı dergisinin, Adana; Ozan, Söylem, Aykırısanat Kültür ve Edebiyat dergilerinin Gaziantep bölge temsilciliklerini yürüttü. Ayrıca bu dergilerde Şiir, öykü, düzyazı, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleştiri, araştırma – inceleme, edebiyat, Türk tiyatro tarihi ve (diksiyon) güzel konuşma sanatı üzerine yazıları yayımlandı. İstanbul’da yayın yapan Ana Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin hazırlamış olduğu “Ana Antoloji” de, Adana’da yayın yapan Ozan Kültür Sanat dergisinin hazırlamış olduğu “Ozanlar Sevgi Yumağı” şiir antolojisinde ve “Yaşayan kadın şairlerimiz” isimli ansiklopedi de şiirleri ve sanat yaşamı yer aldı. Ayrıca 2007 yılında Ankara’da Elvan yayınları sahibi Sayın İhsan Işık tarafından yayımlanan, 10 ciltlik “Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür adamları Ansiklopedisi” nde eserleri ve sanat yaşamı yer aldı. 13. 04. 1997 yılında üç boyutlu resim sanatçısı olan Arslan Bayır’la birlikte, “Mustafa Kemal Atatürk ve Şiir” konulu resim ve şiir sergisi açtı. Bu sergi ulusal ve yerel basında uzun bir süre yer aldı. Şiirlerinden bazıları ses sanatçısı ve bestekâr Sayın Gül Kansu tarafından bestelendi. Bir kaç şiiri de, ünlü şair Sayın Naser Feiz tarafından Farsça’ya çevrilerek, Tahran’ın önde gelen sanat ve edebiyat dergilerinde yayımlandı. Şiirleri usta kalem Can Yücel başta olmak üzere, birçok şair ve yazardan övgü dolu yorumlar almıştır. 21 Nisan 1996 yılında 4. Dünya Şairler Gününün ve 26 Nisan 1997 yılında da 5. Dünya Şairler Gününün organizasyonunu yaptı. Sevgi, barış, kardeşlik ve dostluk çağrısıyla, yurt içi ve yurt dışından bir çok şair ve yazarı aynı çatı altında toplayarak, görkemli bir organizasyona imza attı. Bu muhteşem organizasyonla yazılı ve görsel olarak, ulusal ve yerel basında dünya kamuoyunda geniş bir yer tuttu. Güneydoğunun incisi olan Gaziantep’in tanıtımına, dünya çapında katkıda bulundu. Emine Sevinç Öksüzoğlu; birçok Konferans ve Panellere katılıp Edebiyat, Şiir ve Felsefe alanında konuşmalar yapmıştır. Her yıl adına düzenlenen “Genç Şair Başarı Ödülleri” ise; Şiir alanında başarı göstermiş Yedi kişiye, büyük bir törenle verilmektedir. 02. 11. 1996 yılından bu yana, hemen hemen her yıl Tüyap kitap fuarı başta olmak üzere, yurt içi ve yurt dışında imza günlerine, şiir resitallerine ve konferanslara davet edilmiştir. 10. 03. 1997 yılında Kosova’da yayın yapan Bay (Balkan Aydınları ve Yazarları) Kültür ve Sanat Dergisi tarafından “Kültür Elçisi” olarak ödüllendirilmiştir. 01. 06. 2007 yılında Kosova Balkan Aydınları ve Yazarları Kültür Birliği Başkanı ve Bay Yayınlarının sahibi ve yazı işleri müdürü olan, Sayın Osman Baymak tarafından “Teşekkür Belgesi” ile onurlandırılmıştır. 26. 04. 1997 yılında da İstanbul Ana kültür sanat ve edebiyat dergisi tarafından, Türk edebiyatına yapmış olduğu üstün hizmet ve başarılı çalışmalarından dolayı plaketle onurlandırılmıştır. 02. 02. 1997 yılında Türkiye Şair ve Yazarlar Derneği Gaziantep şubesinin kurucu başkanlığını yapan Emine Sevinç Öksüzoğlu’nun, yurt içinde ve yurt dışında almış olduğu bir çok plaket, şilt ve ödülü mevcuttur. İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği) ve Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği üyesi olan Öksüzoğlu; Evli ve bir kız, bir erkek olmak üzere iki çocuk annesidir. YAYIMLANMIŞ ESERLERİ : “Sevgiler Günışığında” (Şiir) Ağustos 1996 - Gaziantep Gürsel Yayınları “Bahar Tomurcuğum” (Şiir) Mart 1997 - Adana Aykırısanat Yayınları “Yeşil Gözlerinde Kaybolan Dünya” (Düz yazı / Öykü / Şiir) Eylül 1998 - Ankara Ürün Yayınları “Üşümüş Kar Taneleri” (Şiir) Eylül 2007 – Gaziantep Sanko Holding Kültür Hizmeti Yayınları “Güneş Yüzlü Çocuklar” (Öykü) Eylül 2007 – Ankara Ürün Yayınları “Zamansız” (Şiirler) (Azerbaycan Vector Uluslar arası İlim ve Edebiyat Eserleri Araştırma ve İnceleme Merkezi Tarafından Azeri diline çevrilerek yayımlanmıştır. )


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.