Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
M.NİHAT MALKOÇ Ömrün hasat zamanı gelince Azrail geride kalanları hüzne boğarak vazifesini ifa ediyor. “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Al-i İmran S. 185) hakikati muhakkak tecelli ediyor. Ölüm bir kere yaşanıyor ama tam yaşanıyor. Allah’ın en sevgili kulu Hz. Muhammed(sav) bile ölüm yolundan geçerek ölümsüzlük makamına kavuştu. Günümüz insanı ölümü soğuk ve sevimsiz buluyor. Oysa hiç de öyle değil. Ölüm aslında Mevlana’nın nitelediği gibi bir şeb-i arus(düğün gecesi) tur. Ölümü itici bulanlar; onu zihinlerden silmek, hatırdan çıkarmak için bin bir türlü yola başvuruyorlar. Fakat bu boş gayretler ölüm gerçeğini örtbas etmiyor. Ölümü başımızdan savamıyoruz. “Şimdi yapacak çok işim var, biraz eğlen sonra gelirsin” diyemiyoruz. Her gün birileri hayattan kopuyor. Bunları görmemek neyi halleder ki!... Ölümsüz bir hayata giden yol ölümden geçiyor. Ölümsüzlük varken kim tercih eder faniliği?... İşin gerçeği bu olsa da bizler peşin hazları tercih ediyoruz. Dostlarımız elimizden kayıyor da buna müdahil olamıyoruz. İşte o dostlardan birinin ölümüne daha şahit olduk. Uzun zamandan beri kanser tedavisi gören son dönem Türk şiirinin yaşayan en büyük simalarından biri olan Erdem Bayazıt’ı âlem-i hakikiye uğurladık. Onun ölümüyle şiirimiz çok büyük bir değerini kaybetti; biraz daha eksildi bence. Şair, yazar, düşünce adamı ve eski milletvekili Erdem Bayazıt son dönem Türk şiirine damgasını vurmuş ender şahsiyetlerdendi. Sanat hayatının 50. yılında kendisi için görkemli vefa programları yapıyorlardı. Fakat bu mutluluğu çok sürmedi. Kanser hastalığının pençesine yakalandığını o zaman içerisinde öğrendi. Bundan sonra bir daha da düzelip kendine gelemedi. Kader onu en mutlu anında acı gerçeklerle tanıştırdı. Şöhretin ve vefanın hazzını doyasıya yaşayamadan amansız hastalıkla boğuştu. Hayatında hep zorluklara göğüs germişti ve başarmıştı. Ama bu sefer ilk kez yenildi. Erdem Bayazıt, 1970’li yıllarda yazar Rasim Özdenören, merhum Cahit Zarifoğlu ve Akif İnan gibi şair ve yazarlarla “Mavera” dergisini çıkarmıştı. Yine o yıllarda “Büyük Doğu”, “Diriliş'” ve “Edebiyat” gibi dergilerde yazılar kaleme almıştı. O her dönemde mazlum milletlerin sesi olmuştu. Modern Türk şiirine geleneksel açılımlar getirmişti. Şiirlerinde yerelle evrenseli birleştirme başarısını göstermişti. İnsanî değerleri anlatmıştı. Şair, yazar ve eski milletvekili Erdem Beyazıt, Eyüp Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından, Eyüp Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tabutunu sağ yanından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sol yanından da Başbakan Recep Tayip Erdoğan omuzlamıştı. Bu hazin ve bir o kadar da mağrur görüntü beni çok duygulandırdı. Büyük şair Erdem Bayazıt şanına layık bir törenle, devletin zirvesinin de yer aldığı bir cenaze merasimiyle ebediyete uğurlandı. Bu büyük şeref her faniye nasip olur cinsten değil. O bunu hak etti; Hakk da ona nasip etti. Merhum Erdem Bayazıt’ın cenazesinde vefa en yüksek düzeyde hayatiyet buldu. Merhum Erdem Bayazıt müteşair değil, hakiki şairdi. Son dönem Türk şiirine adını altın harflerle yazdırmıştı. Onun şiirlerinde iğreti ifadelere rastlayamazsınız. Azıcık da olsa mürekkep yalamış, aydın kişiler merhum Erdem Ağabey’i bilirler. Onun şiirlerinden en az biri pek çok kişinin hafızasında mevcuttur. Umutlarımız, özlemlerimiz, aşklarımız ve sancılarımız Bayazıt’ın mısralarında ebedileşmiştir. Duyup da ifade edemediklerimizi onun dizelerinde bulabiliyoruz. O yedi güzel adamdan(Rasim Özdenören, Alâeddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Hasan Seyithanoğlu, Ersin Gürdoğan) biriydi. Erdem Bayazıt, inanmış bir adamdı. Onun içindir ki ölümü metanetle karşılıyordu. Ölümden hiçbir zaman korkmamıştı. Çünkü ölüm dostların vuslatına vesileydi. O, ölümle, ruhun tenden ayrılışıyla ölümsüzlüğe kavuşulacağının idrakindeydi. Bu bakış açısını şiirlerine de yansıtmıştı. İyi ki yaşadı ve bizlere kıymetli şiirlerini miras bıraktı. Sözlerimi onun ölüme dair dizeleriyle sonlandırırken kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun. “Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.Nihat MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |