..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > ihsan alaittin bilgen




19 Eylül 2008
Kutu Kutu Pense Kısmetim Neyse  
Kutu Kutu Pense Kısmetim Neyse

ihsan alaittin bilgen


Günlerce, aha şimdi açılan kutunun içinden çıngıraklarını çınlatarak bir yılan çıkacak diye boşuboşuna bekledim.


:CFHG:
Önceleri bir anlam verememiştim bu yadelde, YTL ile hiç mi hiç işi olmayan bunca kişinin:”1YTL kaç manat eder” diye sormasına. ”1 manat şu kadar dolar eder, 1 dolar da şu kadar YTL eder”, diye anlatıyordum. Yüzüme şaşkın şaşkın bakıp :“İii, gerçekten 500.000 YTL veriyorlar öğle mi?” diyorlardı bu kez.”O zaman anladım YTL nin kaç manat ettiğini niye sorduklarını. Azeri kardeşlerimiz de, onların ifadesiyle söylersek “Varsın Mı?, Yoksun Mu?” tiryakiyi olmuşlardı. “Gaşenk kızlarla, yeke oğlanların” yarıştığı bu TV programını o günden sonra ben de izlemeye başladım. Yarışmacıların güzel kızlardan ve sıradan sayılacak, “boynu yoğun” erkeklerden seçildiğini farkettim.

Bu yarışmanın yayınlandığı geceler çalışanlar uykusuztan perişan bir halde işe geliyorlardı. Yarışmanın bittiği geç saatlere kadar, buranın yerel saati bizim saatimizden 1,5 saat ileri, programı sonuna dek izliyorlardı anlaşılan.Yayvan bir zihin tembelliği ile ilerleyip gittiği, anlamakta zorlanabilecekleri bir şey olmadığı için bu yarışmayı izlemeyi tercih ettiklerini düşündüm. Ama gerçek bu denli sıradan ve basit olamazdı! Tiryakisi olduğu alışkanlık yapıcı bir maddeyi hergün daha fazla dozda almak isteyen garip bir müptela gibi, şiddetin, cinseliğin güngeçtikçe daha yüksek dozda yeraldığı yarışmalardan keyif almaz olan televizyonperver yurdum insanın da bu sade suya trit programa oldukça fazla rağmet ettiğini programa eş değer süre yayınlanan reklamlardan anlıyordum. Medeniyetler arası yolculuklarla zaman tüneline girmiş gibi olup hafif tertip terelleli olmuş aklımla
“baştapamadığım” nokta buydu. Dolgularını atarsanız açılan kutulardaki rakamlara göre garip sesler çıkararak haykıran yarışmacılar ve kutular açıldıkça sönen mavi, sarı, kırmızı ışıklı tabelalardan ibaret bu yarışma nasıl oluyorda bu kadar çok izleyiciyi çekiyordu.
     
Yarışmayla ilgi ayırtedici noktaları not etmeye başladım: Fiziksel özelliklerini yukarıda belirttiğim yarışmacıların bir çoğu yaşam denizinin ters kıyıya attığı kişilerden yada daha kumsalda ısınma turu atan gençlerden seçiliyordu. Dalgalarla boğuşmuş istedikleri kıyıya çıkmayı başaramamış kişiler...“Büyük mü, yoksa küçük mü hissediyorsun” sorusuna anlamsız cevaplar veren dayanışmacı yanları müthiş kuvvetli arkadaşları sayesinde arzu ettikleri kıyıya ulaşmaya, şanslarını ters yüz etmeye çabalıyorlar, ısınma turu atan gençlerse gelecekle ilgi hoş hayallerini gerçekleştirmek için çok önemli bir adım attıklarının bilincinde çata çat yarışıyorlardı. İlerde o denizde yıllarca kulaç atarak kazanamıyacakları paralara sırf daha fazlasını alma umutları var diye burun kıvırıyorlar,”Evladım önemli olan yarışman elin boş dönmede, domuzdan ne kıl koparsan kardır” yollu uyarıda bulunan ailelerine kafa tutuyorlar, beş sıfırlı rakamlar açıldıkça kıvranıyor sonunda kazanmak için yıllarca çalışmaları gereken dört sıfırlı bir rakama kalmışlarsa üzüntüden perişan oluyorlar, gözyaşlarına boğuluyorlardı.
Sevinmişi de üzülmüşü de çok iyi oynayan sunucuları onlarla birlikte yerin dibine batıyor, onlarla birlikte havalara uçuyordu. Sunucuları bu konuda o kadar yetkindi ki, program başına aldığı yüklüce miktar parayı unutup kaybeden ya da umulandan az kazanan yarışmacıyla birlikte kahroluyordu. Bankacıları Hamdi beye de şeytanın avukatlığını yapmak, yani kanalın parasını korumak görevi verilmişti. Gerçi çoğu yarışmacının daha az parayla kuyruğunu kısıp ayrılması konusunda yarışmacı arkadaşlarının: “Hissediyorum, iyi bir parayla ayrılacaksın dolduruşu” çok daha etkili oluyordu ama domuzun kılını koruma konusunda asli görev Hamdi Beye verilmişti.

Formatını kısaca özetlediğim bu yarışmayı benzer yarışmalardan ayıran neydi? Lunapark kumarbazlarının al kutumu, ver kutunu türünden tezgahlarından ve bir zamanlar Cenk Koray’ ın sunduğu TV yarışmasından esitiler taşıyan Var mısın? Yok musun? yarışması, sunucusunun değişmesiyle izleyicisinin katlamış. Demek ki yerindibine geçmelerin, havalara fırlamanın yarışmanın izlenmesinde payı olmuş. Sunduğu eski yarışmalardan anımsadığım sunucu, uslanmış, kemale ermiş görünüyordu.Yarışmacılardan kafalarını farelerin çirit attığı kavanozlara sokmalarını yada stüdyonun tavanından aşağı kafa üstü çakılmalarını istemiyordu.Günlerce, aha şimdi açılan kutunun içinden çıngıraklarını çınlatarak bir yılan çıkacak diye boşuboşuna bekledim. Sıkça sayılacak aralıklarla parlak bir öğrenim yaşamı olmadığını yineliyor, orta sınıf türk ailesinde sıkca raslanan hafif haylaz ama büyüklerine ve toplumun değerlerine saygılı, her eve lazım bir delikanlı olduğunu davranışlarıyla belli ediyordu. Yaşı ilerlemiş hanım izleyiciler anneannesi, genç bayanlar kızkardeşi, ortayaşlılar da annesi olarak gördüğü hanımlardı. Yani ikonumsu görünmeyen, sırf ulaşılır vasıfları olduğu için ikolaştırılabilir biri portresini bilerek yada bilmeyerek çiziktiriyordu genç ve yakışıklı sunucu.

İzleyicilerin yarışmacıların üzüntüden kahroldukları sahnelerden mi yoksa sevinçten havalara sıçradıkları sahneleri mi daha büyük bir merakla izledikleri konusunda bir karara varamadım. Uzun zamandır kafamda yer eden, toplum olarak şehir hatları vapurlarının ardından Kadıköy-Karaköy arasında seyrüsefer yapan martılara benzediğimiz yolundaki inancım bu yarışmaya bu denli ilgi duyulması ardından pekişti.
     
Atılmış bir simit parçasını havada kapmak için olmadık
akrobatik hareketler yapıyor, yanyana uçtuğumuz kuş kardeşlerimizin, daha fazla simit kapmak için gözünü oymaya yelteniyoruz. Öyleyse yayvan bir zihin tembelliği ile ilerleyip giden bu denli pasif bir yarışmaya ilgi duymamız neden diye sorabilirsiniz. Çünkü havada pelendeler atmaktan, olmadık şaklabanlıklar yapmaktan yorulmuş görünüyoruz. Üstelik içimizden kimi aklı evveller, çok az bir güç harcayarak, kendini vapurun dümen suyuna bırakıp, su üstünde kalmayı başardıklarında havada kapışan hem cinslerinin kapamadığı için önlerine düşecek simit parçalarını beklediklerinde çok daha fazla simit yiyebildiklerini keşfetti.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: yorumlu şiirin tadı da bambaşka
Gönderen: emine demir / , Türkiye
13 Eylül 2008
gerçekten keyifle okudum... kalemine sağlık




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Şöhretli Yazar Olmanın Formülü [Öykü]
Dışardakiler [Öykü]
Aynan Benim... [Öykü]
Şeytanmerdiveni [Öykü]
Pijamaların Yok Mu? [Öykü]
Botlar [Öykü]
Homa Kuşu'nun Seçimi [Öykü]
Bildik Bir Öykü [Öykü]
Gece [Öykü]
Yitik Bir Cumartesi Gecesi [Öykü]


ihsan alaittin bilgen kimdir?

Yaşam denizinin kıyısında taş kaydırırken derinliklerinden gelen kokusunu içinize çekemezsiniz. Her seferinde biraz daha derinlerden gelen kokusunu duymak için ilerilere açıldım. Her seferinde yeni acılar, hazlar tattım. Acıları, ''yaşadım ya, bu da bir şey'' ibmiginden geçirip katlanır kıldım. Nerede ve ne şartta olursa olsun gülmeyi unutmadım. Gülümsetmeyi denedim.

Etkilendiği Yazarlar:
Haldun Taner,Nazım Hikmet,Volter,Victor Hugo


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ihsan alaittin bilgen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.