Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Yazıları hakkında profesyonel destek almak için gittiği ünlü editörün ‘standart tavsiye paketi’ bu sözcüklerle başlıyor;''Önemli olan: Hedef kitlenizi saptamanızdır.'', diye devam ediyordu. Ünlü dediğimiz editör,’Dünya basınında bir ilk’, diye tanıtımı yapılan; seçici kurul başkanlığını da yaptığı amatör yazar yarışmasıyla ilk kez adını yazın dünyasına duyurmuştu. Yazar adayları, oldukça ciddi paralar ödeyerek satın aldıkları içi boş sayfalardan oluşan kitaplara, el yazılarıyla eserlerini yazarak bu yarışmaya katılıyorlardı. İlkokul yazı defterleri boyutundaki, içi boş bu kitap çok satanlar listesinde yer almasa da; çok kazananlar listesi yapılsa yıllarca en üst sırada yer alırdı. Yarışmada birinci olan yazarın kitabı başkaca para ödemesine gerek kalmadan yayınlanacaktı. Bu ’büyük ödül’ amatör yazarlar arasında hezeyan yaratmış; yarışmaya rekor düzeyde katılım olmuştu. Yarışmaya; O, da katılmış ancak üçüncü denemesinde de kitabı yeterince okunaklı olmadığı için ‘eseri’ değerlendirme dışı bırakılmıştı. Gide gele ’dostça ilişkiler’ kurduğu; mizah kitapları basan bir yayınevinin editörlüğünü de üstlenen girişimci editörümüz yazdığı mizah öykülerini yayınevinde yayınlamak için fazla ciddi ve düzeyli bulmuştu. ‘İroni’ demeye kalkmış; editör:’’İronik, dediğinize bizde komik diyorlar. Ayağı kayıpta düşene güleriz. Bizi güldüren şey karşımızdakini aşağılama isteğidir. Kim düşenin niye düştüğünü irdeler ki. Düşene çüş demek milli hasletlerimiz arasındadır.’’, demişti. ''Doğru bir okur kitlesi seçerse sadık bir okur topluluğu edinir; yazarlığın çetrefilli yollarından onları yanına katar ilerlerdi.'' Çocuk kitapları yazdı. ''Satın alanların okumak zorunda olmadıkları kitaplardı, çocuk kitapları. Bu nedenle modaları geçmiyor rahatça satılıyorlardı.'' Olmadı. ''Yaşı genç olsa, okur kitlesiyle birlikte olgunlaşması olanaklı olacaktı. Okurlarıyla birlikte, olgunlaşacak yaşı çoktan geçmişti. Okur kitlesi erişkin yaşına gelene dek o, çoktan elden ayaktan düşmüş olacaktı. Çocuk yazınıyla adını duyurmasının bir mahsuru daha vardı. İlerde erişkin kişilere yönelik yazılar yazmaya başladığında yazdıkları, çoluk çocuk yazarının elinden çıkma diye hafife alınabilinirdi.'' Gençlik sorunlarını ‘tiye’ alan bir kitap yazarsa basabileceklerini söylemişti deneyimli editör. Alternatif Ö.S.Y.S soruları yazabilirdi. Yazdı da. Günlerce Lise ders kitaplarını aktardı durdu. İki ayrı istasyondan aynı anda kalkan trenler, işi gücü havuz doldurup, boşaltmak olan musluklar… Tarih ve Din Bilgisi dersiyle ilgili soruları, test kitaplarından bire bir kitabına kopyalıyor; trenli soruların altına musluklu soruların cevap şıklarını koyuyor, ‘komiği’ yakalıyordu. Kitabı bir ayda bitirdi. Editör kitabını beğenmiş: ''Rahat okunan bir kitap olmuş şimdi sana bir yayınevi bulmalıyız.'', demişti. ''Ama siz istediniz, ben yazdım. Basmayacak mısınız?'', diyecek oldu. Editör: ''Bizim bu alanda kontenjanımız doldu. Biz, ‘Yaşamı Islıklayan Soruları‘ bastık bile. Senin kitabını basacak başka bir kitapevi bulmalıyız.'', dedi. Onu, Cağaloğlu’ unda asarı antika niyetine kalmış, fatura, irsaliye, Musiki cemiyeti yayınlarını basan bir basımevine yolladı. Aylardır tozu alınmamış masasının ayrılmaz bir parçasıymış gibi duran; gözlüklü, saçı sakalı biri birine karışmış yaşlı adam, daha basması istenen kitabın bir sayfasını bile okumadan: 30 -60 -90 vadeli senetleri önüne sürmüştü. Senetleri, hayran bir okuruna kitap imzalıyormuşçasına keyifle imzaladı. Ayıp olmasın diye üzerinde yazan meblağa bile doğru dürüst bakmamıştı. Arada dostluklar vardı! Tavsiye üzerine gelmenin faydası buydu: Henüz ilk kitabını bastıran bir yazara başka türlü kim para verirdi ki! Masa adam: ’’Kapak tasarımını ve kapak baskısını sen halledeceksin’’, dedi. Ona baskı ve tasarım için İran Konsolosluğunun arkasındaki bir matbaayı salık verdi. Kartvizitlikten kenarları sararmış bir kart çıkardı, arkasına ‘‘Arkadaşa yardımcı ol. Necmi Günbey’’ yazdı. Bu dünyada hatırlı dostlar edinmek gibisi yoktu! Basımevinden çıkarken Necmi Bey’in senetleri ona geri iade etmemesini kitap basıldıktan sonra vereceğine yordu. İran Konsolosluğunun arkasındaki Favori Ofseti bulmakta zorlanmadı. Basımevi adını, dört renkli ofset baskı yapan, bir zamanların dillere destan, baskı makinelerinden almıştı. Camekânlı bölmeyi ısıtan tüplü sobanın üstünde demlenen çaydan arka arkaya iki bardak içtiler. Sigara tablası, kendinden beter tiryaki basımevi sahibi, duvarda asılı kartonları gösterip: ’’ Kitabının kapağını sen seç’’, dedi. Duvarda prova baskılardan kalma hurda kartonlar asılıydı. Baklava, bisküvi kutusu, çay paketi olmaya niyetli renkleri kayık kartonlara göz gezdirdi: ‘‘ Prezervatif kutusu yok mu’’, diye sordu. Kitabının kapağı erotik olsun istemişti. Basımevi sahibi: ‘‘Bizde olanlar bunlar, seç bir tanesini.’’, deyip kestirip attı. Uygun yazı karakterini nüfus kayıt defterine benzer bir katalogdan seçti. Kitabının adı üstte iki satır, kendi adı altta tek satır: ‘‘Yaşama Yan Gelen Sorular Yaman Yalçın’’ Kızarmış, gevrek, fıstıklı minik baklava dilimlerinin üzerinde koyu yeşil, dolgun harfler cuk oturmuştu. Bu sefer neden senet imzalaması gerektiğini anlamasa da önüne uzatılan senetleri imzaladı. Kitaplarını ona teslim ettiklerinde şaşkındı. Ne yapacağını bilmiyordu. Ortada ödemesi gereken bir sıra senet olduğunu anlamıştı. Artık kitabını kendi imkânlarıyla basan bağımsız bir yazardı. Bağımsızlığın bedeli ağırdı. Elinde satıp parasıyla senetlerini ödemesi gereken bir dolu kitap vardı. Editör, birkaç dağıtım firması önerdi. Kitabının adını duyduğunda kızacağını düşünmüştü; öğle olmadı. Memnun bile olmuştu. ‘Yaşamı Islıklayan Sorular‘ adlı kitaplarının ardından ‘Yaşama Yan Gelen Sorular’ adlı bir başka kitabın çıkmasının kendi kitaplarının satışını tetikleyeceğini düşünmüştü. Dağıtım evleri kitaplarına evet, senet sepet vermeye hayır demişlerdi. Eski bir okul arkadaşının tavsiyesiyle korsan işi yapan üç genç buldu. Kitapları gençlerin eline tutuşturdu. Okul önleri, Özel Dershanelerin kantinleri hedef kitlesini oluşturan gençlerle doluydu. Borçlanmak ona yaramıştı. Senetlerin ilk partisini ödemiş; kredisi artmıştı. ‘Editör’ dostu sayesinde kitap basımı konusunda engin bir bilgi birikimi edinmişti. Tahsilâtta sıkıştırmadıkça korsancı gençler fena kitap satmıyordu. ''Piyasa şartlarına uyarsa yeni kitabıyla gerçek bir çıkış yakalayabilirdi.'' Korsancı gençlerin: ‘‘Haydi bastır, haydi bastır, haydi. Tam zamanı, tam zamanı şimdi.’‘ ara gazıyla çıkış kitabı: Vapurda Kalitesi Garantili Frikik Aşklar’ ı bastırmaya karar verdi. Kitabın adı dışında her şeyi çoktandır tamamdı. Kitabına, ünlü editörle birlikte saptadığı hedef kitlesinin tüm beklentilerini karşılayacak bir ad koymuştu. En yaygın okuma alanı olan Şehir Hatları Vapurlarını çağrıştırmış, kalite düşkünü garantici, erotizmden hoşlanan okur kitlesinin dikkatini çekmiş, kadınların okuma nedeni olan aşkı anmıştı. Böyle bir kitabın satmaması mümkün değildi. Yeter ki satışa ilk çıktığı hafta, ünlü kitapevlerinin haftalığı bilmem kaç dolardan tutulan göz alıcı raflarında yer alabilsin. Bu arada kendine fiyakalı da bir ad bulmuştu: ’’ Yaman Yalar… Vapurda Kalitesi Garantili Frikik Aşklar’’ adlı kitabın yazarına cuk oturan bir addı bu. Yeni adı, bundan sonra yayınlayacağı kitaplara uymasa da olurdu. O, artık müthiş çıkış yapacağını umduğu bu kitabın adına yaraşır kitaplar yazacaktı nasıl olsa. Raf parası dediğin az para değildi. Üstelik ardında güçlü, bu rafları bir yıllığına kapatmış yayınevlerinden biri de yoktu. Ortada şimdiki adıyla değil de, bir başka adla yayınlanmış bir kitabı ve bu kitabın yayını sırasında edindiği eşsiz bilgi birikimi vardı. Satışı garanti olmadan hangi kitapevi onun kitabına raflarında yer açardı ki. Ama O, bu sefer başarmak zorundaydı. Çıkışı mükemmel olmalıydı. Yayıncılık alanındaki birikiminin verdiği güvenle Cağaloğlu’ undaki basımevinin yolunu tuttu. Özellikle kitabının baskısının özensiz, puntolarının neredeyse hiç okunmayacak kadar küçük olmasını istedi. Kapak problem değildi. Üzerinde, kenarları kırmızıçizgili porselen tabağa oturtulmuş, ince belli çay bardağı resmi olan çay kutusu hurdaları kitabının kapağını için ideal seçim olacaktı. Sonuç tam istediği gibi olmuştu. Kitabının dağıtımını üstlenen ekip, mevzi değiştirdi; vapur iskelelerini kuşatmaya aldı. Satış gelirinin yarısı onların olacaktı. Hepsini isteseler vermeye razıydı. Hedef kitleyle arasındaki iletişimi sağlayan ‘korsancılar’; yeni adlarıyla seyyar P.R’ ları, vapurda elinde kitabıyla görünen üç beş zoka okur edinmesinin satışlarını arttıracağını salık vermişti. Vapurun yoğun olduğu sabah-akşam saatlerinde okuryazar kılıklı birkaç atkuyrukluya kitaplarını bizzat kendi elleriyle hediye etti. Başka tezgâha gerek kalmadan bir haftada elindeki kitapların yarısı Kadıköy, Karaköy vapur iskelelerinin önündeki tezgâhlarda eritilmişti. Çığırtkanlar, kitabı: ‘‘Yaman Yalar’ ın son kitabı sadece 1 YTL’’, diye bağırarak satıyorlardı. Kimse, ‘’Yaman Yalar kim? Vapurda Kalitesi Garantili Frikik Aşklar’ ı yazmadan önce hangi kitapları yazmış?’’, diye sormuyordu. Parasını ödeyen kitabı hızla göğüs cebine indiriyordu. Planın birinci bölümü başarıyla tamamlanmıştı. Topladığı paralarla borçlarını kapamış; sıra kitabın ithal kâğıda özenle basılmış ikinci baskısıyla dağıtım evlerinin kapısını çalmaya gelmişti. Kitabı, kitapevlerinden sorulmaya başlamıştı bile. Kim satışı garanti ünlü bir yazarın kitabına hayır diyebilirdi ki. Bir pop şarkıcısının mutluluğun formülünü bulduğu gibi o da şöhretli bir yazar olmanın formülü bulmuştu. 4K, 1B: Kendi Kitabının Korsanını Kendi Basıp; hem şöhret hem de servet çanağını doldurmayı becermişti. 2006-KAYSERİ.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ihsan alaittin bilgen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |