Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Binlerce yıllık susuzluğunu Irmak ırmak kanımla giderdim Kardeşlerim senin için vuruldu Vatanım Sevdam Umudum dedim sana Vuruldukça hasretine İçimde yeniden can oldu kinin Gayri hiç bir gömüte sığmaz bedenim Ey haklı direniş destanlarının yoldaşı Ey Filistin! Sevgilim! Direnç kaynağım benim! Adnan Durmaz Karasevdam Filistinim Kerbelam adlı şiirden-1982 Söz artık hükümsüzdür Tedavülden kalktı bütün söylemler Kurulan cümlelerin taş kadar değeri yok Kahredilmiş toprakların üzerinde susan taş Uyanır milyon yıllık suskunluğundan Tam tükendiğinde umudun Unutur taş olduğunu Buluşur ve konuşur minik parmaklarıyla Az sonra parçalanacak olan cocuğun Vahşetin kayacı dillendirdiği yerdir bura Zulmün kefengi ateş topu yaptığı Sabır taşının çatladığı Yüreğin Göğüs tahtasını yırtarak patladığı 67 yılını unutturamaz ölüm karanlık tarihlere hayal ettiğin bütün silahlardır taşlar bir ülkenin katledildiği yerde taştan hayatlar doğar babaları anaları bombalarla parçalanmış her sokak başında yüzlerce Ammar sanki kanat vuran ebabil kuşları ölür bir daha bir daha bir daha doğar Gazze’de Eriha’da Ramallah’ta vahşet tarihin tüm vahşetlerini susturan dehşet kurşun sağanağı altında ah o küçük Muhammed sığınmış babasının kanatları altına ayağından vurdular önce bağırdı babası ona dedi ki “oğlum korurum ben seni-sakın korkma!” Muhammed çığlık çığlığa “Baba ben dayanırım! Baba ben dayanırım!” Ve üzerlerinde kurşun yağmuru “Yetişin oğlumu öldürüyorlar! Yetişin oğlum ölecek!” Tüm dünyaya haykırır gibi bağırdı adam Az sonra bir başka kurşun girdi Muhammed’in karnından Ve sonra da babası Can verdiler orada Bunu defalarca dünya gördü de Avrupa yapımı televizyonlarında Sustu kör sağır dilsiz Söz artık yok hükmündedir ey insanlar Bütün barış yasaları Özgürlük simsarları İnsan hakları gibi Söz tedavülden kalkmıştır Filistin’de Binlerce Binlerce defa Ve yan tarafta kurulmuş tarih Kadeh tokuşturuyor kelle tacirleriyle Mülteci kamplarında Yaylım ateşe sen de tuttun çocukları Kafasını sen de kestin kurşuna dizmeden önce Silah simsarlarının sattığı mallara Para verip aldın Çerezinden kolasına Bu yüzden Gazze’de insan hakları Oturmuş kadeh tokuşturuyor Kemik Kıran Rabin’le Uluslar arası sözleşmeler Beyrut kasabı Şaron’la alem yapıyor Bilekleri bacakları küt kırılmış çocuklar Sürünürken her zerresi kana bulanmış kumda Analar bu kumdan ekmek yapıyor Hiçbir zulmun bitiremediği umudun sofrasına Gazzada güneş ağlıyor kardaş Bütün çocuklarının kafası parçalanmış Bir baba silerken gözyaşlarını Kanlı parmaklarıyla Orada İnsan hakları Uluslar arası yasalar İnsanlığın on bin yıllık kazanımları Yok hükmündedir Beyrut kasabı Şaron’a Nobel barış ödülünü verenler Sizinle aynı değil bizim barışımız Aynı sevda olamaz anladığımız sevdadan Umut diyorsanız siz Bizim esaretimizden başkası değil Siz aydınlık diyorsanız Mutlaka cesetlerimizden geceye vuran Kanımızın ışımasıdır Sevinç diyorsanız eğer Abd silahları en gelişmiş bombalar Yağarken başımıza Saçılmış cesetlerin Ağlamasıdır El Halil denen şehirde bir haham vardı Kiryât Arba Yahudi yerleşiminde Haham Albâ adında birisi vardı “Tevrat’taki kan dökmeyi yasaklayan ayetler Elbette Yahudi olmayanlar için değildir” dedi Gazze'de Anasının kucağında top şarapneline hedef olan İman Haccu dört aylık bebek “Her ne kadar kadınlar ve çocuklar kendilerini öldürenlerin hayatlarını tehlikeye sokmuyorlarsa da savaşın devamında düşmana yardımcı olmaktadırlar" dedi Haham Gazze’de bütün dinler tedavülden kalkmıştır burada kum ve ateş konuşur taş ve zulüm Kendi yurdunda sürgün yeridir Gazze Ekmeği kum ve acıdan Düşü buluttan Günlük işler arasında Basit bir iştir ölüm Savaştır ticaret tarım endüstri Savaştır okul cami namaz Sevişmek yemek içmek uyumak savaştır Ve savaş ölümdür Eğer ki kendi topraklarında Zulumlar altında kan kusuyorsan Arafat’ın evini ablukaya aldıranlar Filistin halkından çok İsrail yönetimiyle hemhâl olanlar Hacca giden işgal edilmiş ülkenin başkanları Dönekler ve hainler Yer altı tünellerinin sahibi ağalar Çaresizliğe kaçak mal getirdi dış ortaklarıyla İnsaf buralarda tedavülden kalkmıştır Dönekliği ve hainliği Ölüm kadar tanıdık Belki az sonra vurulurum ben Elimdeki bayrağı kapar bir çocuk Sallandırır yüreğinin gönderinden Beni duyuyor musun şimdi Kâbe’yi tavaf eden hacı Kürsüsünde insan haklarını savunan hoca Zulmü kınayamayan devlet Bir ölüyüm Vuruldum Filistin’de göğsümden Bağırıyorum Bağırıyorum Duyuyor musun sen 110 ülkede çalışan savaş şirketleri sayıları doksan kadar sahipleri İsrailli tüccarlar üç vardiya çalışan silah fabrikaları yıllık yüz milyar dolar şartele basıp da kapattığın an acep ne yapar bağırıyor Ayetullah Ali Hamaney “Gazze’ye yardıma koşun ey Müslümanlar” askere yazılıyor İranlı gençler bağırıyor sürgündeki Hamas lideri Şam’dan Halid Meşal ,“3. İntifada başlasın! Tek yol intihar!” bağırıyor dünya halkları sokaklarda akan kanı durdurun ey insanlar Bağırıyor dünyanın dört yanında Tiranların yönettiği bütün halklar Akan kanı dindirin! Hepimiz Filistinliyiz! Her yer Filistin! kan ki güle benzer kan yaşatır kutsaldır - canı besler bir ülke akar insanın damarlarında kanıyla beraber yaşadığı bulutlar ve rüzgar ekinler ve bahar karışır insanın bedenine ellerindeki sıcaklık kalbinden gelir kardaş türkülerindeki acı ve keder canından sana kanım kaynıyor kardaş mutlaka bir yerlerden akraba olmalıyız her insanın damarlarında ülkesi akar değilse parçalanmazdı kalbim çocukların gövdesinde şarapneller patlarken kan ağlamazdım böyle Filistin sokaklarında Kan ağlarken aka aka Söz artık hükümsüzdür Aktıkça ağlayan kan konuşuyor Siz bunu bilmezsiniz Zulum kasaplarını seçenler Başınızdaki adamlar ne kadar temiz Çocuklarla savaşan ordulara Çocuklarla savaşan teknolojiye Ve onları üzereten bilim adamlarına Ne dediniz Bilim buralarda tedavülden kalmıştır İman’ın karnına boşalttı bütün mermilerini Kan aktı bütün bedenine Gül saçılır gibi yaralarından anası ateş emzirmişti ona kuru memelerinden kan aktı bütün çelimsiz gövdesine yalım yalım ateş döküldü toprağa hınçla bağırıyordu İsrailli canavar “Yehdin beytak Yehdin beytak!” “eviniz yıkılsın eviniz yıkılsın!” bizim bütün evlerimizi yüzlerce kez yıktılar siz o zaman parkta gezdiriyordunuz çocuklarınızı siz o zaman akşam yemeğindeydiniz siz o zaman maç izliyordunuz oynuyordu çocuklarınız o zaman Filistinli çocuklar hiç oyun oynamadı Ancak ölümle oynar Anasından ateş emen çocuklar Gazze sokaklarında Kara kuzgunlar gibi gökten yağdılar Gazze sokaklarında Tek ev kalmadı yıkılmadık Bir hiçtim belki Bir insan olamazdım Çocuk mu Hayır değildim Yakılmış zeytinliklerin üzerinde bir duman Eğildim Bir taş aldım yıkılmış evimizden Tankın üzerine saldırdım Ellerim parçalana kadar vurdum çeliğe Kurşun sağanağı altında savruldum Filistinli bir çocuğum adım Hams Gazze sokaklarında beni vurdular Uykuya dalarken anamı gördüm Serinliğe dalarken anamı gördüm Acılarım dinerken bir ninni söylüyordu Anam bana ilk defa bir ninni söylüyordu O ninninin içinde uyuyorum ben şimdi “Ey kızım seviyorduk seni Şimdi yüksek suskunluğu bekliyoruz Huş ağacından süpürgeler taşıyoruz Üstümüzde öfkeyse dağıtırız… dağıtırız Ah ondan… ne diye avuçlamadık göbeğini ufkun Her uzanışında ellerini Bizi boğmaya yeltendiğinde….” * Yürümeye başladığı zaman savaşçı Taş atabildiği anda general Büyüyünce şehit olan çocuklar Hey çocuklar Kalbimi taş diye atın alın da Kalbim Bu kahbe devranlarda Başka ne işe yarar Adnan Durmaz 16/01/2009 *Filistinli Şair Mahmud Derviş’e ait dizeler NOT: 1-Bir sitede şiir tümüyle Mahmud Derviş’e ait sanıldı ve açıklama ekledim,*.Şiirin içinde geçen Filistinli Şair Mahmud Derviş’e ait dizeler “Ey kızım seviyorduk seni Şimdi yüksek suskunluğu bekliyoruz Huş ağacından süpürgeler taşıyoruz Üstümüzde öfkeyse dağıtırız… dağıtırız Ah ondan… ne diye avuçlamadık göbeğini ufkun Her uzanışında ellerini Bizi boğmaya yeltendiğinde….” (Çev: Metin Fındıkçı, Şiir Atlası-2, haz: Cevat Çapan, 2. basım, Kavram Yay. 2000.) alınmıştır (bu dizeler tırnak içinde ve yıldız işaretiyle gösterilmiştir) 2-Haham Alba gibilerinin ağzından çıkan sözleri şiirimde kullansam da şiirleştirmem mümkün değil.Bu şiirdeki olaylar,kişiler ve konuşmalar gerçektir
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © adnan durmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |