Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Bazen hayallerinizden "sakın vazgeçmeyin" derler ya.. Aslında belki de o an hangi duygularla ne kadar güçlü istediğinize, kalbinizden bu dileğin evrene ne kadar güçlü iletildiğine bağlı biraz da.. Hayat ne yapmadığın değil ne yaptığındır ne de olsa. O nedenle geç de olsa gerçekleşen bu hayalim için şükrettim. İnsan duaları gerçek olunca onu yaratanın sevgisini daha çok hissedip hafif şımarıyor. Ama acı verdiğinde de tersi düşünüyor nankörlükle o ayrı. Hayat! Sana seni seviyorum demeye korkuyorum. Ne zaman böyle desem beni tepetaklak edip silkeledin. E yıldım mı hayır.. E o zaman uğraşma benimle.. Bana attırdığın onca kazığa, yolladığın onca tuzağa, kalbimdekileri attığın onca uzağa rağmen hala seviyorum seni.. Herşeyin güzel olacağına inançla bekliyorum hayalimdekilerden vereceklerini.. Aslında sürprizlerini de sevmiyor değilim.. Bu seyahat de onlardan biri oldu en ihtiyacım olan zamanda. Biraz da havadan para yollasan olmaz mı:) Mesela ben de şu an kendime inanamıyorum. Hiç bilmediğim bir yerde bilmediğim bir zamanda hiç yaşamamış ben gibiyim. Gözlerimi kapatmadan daldığım hayalin başkahramanıyım. Yıllar öncesine, tarihi filmlerin çevrildiği, insanların birbirileri ile ancak savaşarak iletişim kurduğu dönemlerde barış içinde hayatı tadan bir prensesim. Ne var canım aşçı yamağı olarak hissedecek halim yok ya hayal bu:) çok görmeyin. Bunca kargaşa bunca karmaşa yormuş beni de.. Dili dilime uymayan, avanak avni çizmek dışında birşey yapmak istemediğim onca sıkıcı toplantıdan sonra kendi yaşadığım yerdeki yağmurlara inat yıldızlı ve ılık bir akdeniz akşamında nihayet ben ve hayallerim yalnız kalabildik. Hayallerimi yazıya dökmeye çalıştığım yer ise muhteşem bir teras. Bizde bu kadar terastan iki oda bir salon daire yaparlar yahu:) Bu kadar ününe rağmen ücra görünen turizm hiç uğramamış sanki ya da nüfus o kadar az ki turist gelse bile çok görünmüyor denilebilecek bir yer. Eh sezon sonu olması da bir neden olsa gerek. Ekimin sonu ama insanlar burada hala havuza denize giriyor. Ne diyordum..Gecenin bir yarısı Malta dayım hem de ünlü bir otelin lüx odasının o koca terasında. Hayat sürprizini yaparken palmiye ağaçlarını sevdiğimi de unutmamış. Şu an balkonumdan yapraklarına değebildiğim bir palmiyem var. Ve bu oteldeki bu konumdaki tek oda bu. Eh evimde buna imkanım yoktu tabii. Malta huzur veren bir ada. İnsanların evlilik için seçtiği yerlerden biri olmasına şaşmamalı. Koyu katolik olduklarından boşanmak da yasak belki uğurlu gelir bunu düşünenlere. Buranın meşhur yemeklerinden biri tavşan eti.. Sakın denemeyin bundan sonraki hayatınızda vejeteryan olabilirsiniz bence.. Balık dışında pek tavsiyem yok. Meşhur Malta tabaklarını biz çöpe dökerken yanyana getirebileceğimiz karışıklıkta hazırlıyorlar. Pizza ve makarnası da ahım şahım sayılmaz İtalya ya bu kadar yakın olmasına rağmen. Tarihi bu kadar güzel korumalarına hayran kalmam ötesinde kısa sürede şehri yaşamak adına müzeleri gezemediğime üzüldüm. Tarihi dokuyu bozmamak için yeni yapıları da ona göre düzenliyorlar. En sevimli şeylerden biri de külüstür otobüsleri idi. Bence ingilizler bunları sömürürken en külüstür şeylerini de antika diye kandırıp bunlara göndermişler. Kısa süre için iyi ama bütün gün o otobüslerle gezince için dışına çıkıyor. Kapısı bile yok yahu:) Sonra en merak ettiğim konulardan biri ne zaman para kazandıkları.. Öğlen kapanıp saatlerce öğle tatili yapıyorlar resmen kepenk indirerek. Bir de şehir haritaları daha güzel yapılmalı (İngiltere nin etkilerini trafik elektrik her yerde çok görsem de harita konusunda da Londra'yı örnek almalıydılar) durakların bir kısmında hangi numaralar ne zaman geçer yazsa da olmayanlar da zorlanıyorsun. Zaten pek işleri güçleri varmış gibi görünmüyor bunlara özen gösterebilirlerdi sanırım. Ben bu mektupları kime yazıyorum sahi. Hani adresi olmayan mektuplardı ya. Sanırım zaman zaman bırakıp bırakıp gittiğim kendime ya da hiç vazgeçmediğim bir dünya sevdiğim ama yanlarında olamadığım güzel yüreklilerime, beni anlayacağını hissettiklerime.. Hayal bitmedi daha.. Hala içinde yaşamadığım bir hayata akıyorum milyon dolarlık yatların limanına bakan manzaramla. En güldüğüm şeylerden biri de bu adamların başka bir adada yazlıklarının olması yahu Malta ne peki:) Burada ben ben değilim. Arasıra insan başkası gibi davranmalı, başka bir hayatı da bir parça yaşamalı ki kendini özlesin. Ben henüz özlemedim belki birkaç gün daha.. Buraya tabi ki şövalye bulmaya gelmedim ama bu adada bu ruhu hissetmek isterdim bir parça. Sadece zırhlarını bırakıp gitmiş şövalyelerin ardından güleryüzlü insana bile rastlamak zorken ben içimdeki şövalye ruhunun elini tutup kendi özlemlerimle köhne ama gerçek dünyama, kendi prensesliğime geri dönüyorum.. 27.10.2009 Rüya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |