"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
“Söyle sevgili ne sordular sana. Ne söylediler de benim dahi kıyamadığım cana kıydılar? Ne söylediler de seni bu kadar üzdüler? Söyle ne olur. Kızdılar de. Lanetlediler de. Ama ne yaptılar bunu söyle. Üzme sen canını. Ben hepsine ama hepsine karşı son damla kanıma kadar korurum seni. Canımı istesinler vereyim onlara ama sen üzülme yeter bana. Canın acımasın yeter ki.” “Söylersem sende üzülürsün sevgili. Ben senin üzülmene dayanamam. Sen üzülme, kırılma, yanma ateşlerde. Ben senin tüm acılarını çekerim senin yerine. Yeter ki senin yüzünü gülerken göreyim. Ben artık vazgeçmişim kendimden. Ben üzülsem de olur.” “İyi ama sen üzülürsen ben nasıl mutlu olurum? Nasıl güler yüzüm? Benim yüzüm ancak seni mutlu görünce güler. Gerisi yalandan güler. Sen söyle sevdiğim. Söyle de çekilecek kederimiz varsa beraber çekelim. Sen söyle de acıyacaksa canımız beraber acısın. Ama ne olur söyle, susma. Bir şeyler söyle. Anlat içindekileri bana. Dök tüm acılarını ki paylaşalım. Paylaşalım ki dinsin yüreğindeki acı.” “Söylesem de bir sonuca varmaz, dinmez yüreğimin kanayan yarası. Seni üzmekten öteye geçmez sözlerim.” “Söyle sevgili. Yeter ki beni üzen sen ol. Senin derdini paylaşmanın mutluluğu tüm üzüntümü alır götürür. Seninle paylaştığım her acı, her talihsizlik gibi bu da yakmaz canımı. Söyle hadi.” “Öyleyse söylüyorum. Dağ, taş, deniz, rüzgar hepsi teker teker, ayrı ayrı, usul usul, can acıtıcı, iç kanatıcı şekilde sordular. Peki, bunun sonu ne?” … … “Yine sustun sevgili. Sırtını döndün gittin. Biliyordum böyle olacağını. Biliyordum gideceğini. Ondandı söylememekte ki direnişim. Ondandı tüm itirazlarım. Ama olmadı. Dayanamadım. Senin gözlerine bakıp ne yalan söyleyebilirdim ne de senin ricanı geri çevirebilirdim. Sonunu gördüğüm bir ölümü izlemek gibiydi gidişini görmek. Seni kalbimin en güzel yerinde toprağa vermek çok acıydı sevgili. Gitme diyemedim. Dur seni seviyorum diyemedim. Seni kendi mutsuzluğumda alıkoymak istemedim. Toplumun senin canını acıtmasını istemedim. Tuttum dilimi. İlk defa dilim kendisi tutulmadı senin karşında ben tuttum. Ben susturdum dilimi, içim, kalbimi. Ama sen duyamayacak kadar uzaklaştığında artık ne gözyaşlarımı tutabiliyordum ne de kalbimi. Kalbimden haykıran cümleler gözyaşlarımla karışıp dağa, taşa, havaya, rüzgara denize karışıyordu. O deniz ki artık hırçındı oysa bir zamanlar bizim tutkumuzdu o deniz. Ama her şey kırılıp parçalanmıştı. Bir anda gök yarıldı. Seninle ilk öpüştüğümüzde yağan yağmur gibi bir anda sağanak bastırdı. Yavaşça yıkıldım yere artık ben de dağla, taşla, denizle, rüzgarla bir olmuştum. Eğer sen giderken arkandan bakıp kalmasaydım. Arkandan koşup seni tutsaydım sana sarılıp dur gitme seni seviyorum hiçbir şey umurumda değil benimle gel deseydim gelir miydin sevgili? Geldiğimiz yere doğanın içine dönmeye gelir miydin benimle? Benimle burada bu çok sevdiğimiz tepede benimle beraber doğaya tekrar karışır mıydın? Benimle ölüme gelir miydin? Biliyorum sen hiçbir zaman bilmeyeceksin bunları. Çünkü bu sözleri hiçbir zaman duymayacaksın sevgili. Ama ne olurdu benimle gelsen? Bunun sonu ne olursa olsun seninle olsun deseydin sevgili. Benim sevgilim olsaydın. Bunlar sana son sözlerim elveda sevgili.” “Arkamı dönüp gittiğimde sen görmedin içimdekileri. Belki de gördün ama görmemezlikten geldin çünkü korkuyordun toplumdan. Oysa ben senin için her şeyi göze alırdım. Her şeye göğüs gererdim. Seninle ölüme kadar giderdim. Ama sen rüzgara, denize, dağa, taşa bile bir cevap verememişsin. Bunun sonu ölüme de gitse beraber gideriz dememişsin. İçim acıyarak arkamı döndüm. Oradan ayrılırken ruhumu sana emanet ettim de gittim. Oradan ayrılırken sadece ölü bir hayat taşıyordu ayaklarım. Şimdi elimde senin çok sevdiğin ama bana hediye ettiğin hançerle son sözlerimi haykırıyorum dünyaya. Biliyorum bu sözleri sen duymayacaksın. Kimseler de duymayacak. O yüzden bilmeyeceksin bunları. Ama şunu bil ve hayatın boyunca emin ol ben seni her daim sevdim sevgili. Ama galiba hiçbir zaman senin sevgilin olamadım. Hatta şu anda ölüme kucak açarken bile kalbim senin için atmakta. Seni çok seviyorum. Elveda sevgili.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © obscure(anlaşılması güç), 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |