Arkamda o çok iyi bildiðim izlenilme hissiyle apartmanýn serin sessizliðine dalýyorum bilinçsizce. El yordamýyla ýþýðý arýyorum. Bulamýyorum. Kirli pencerelerden giren yaðmurlu günün ýþýðýyla yetinmek zorunda kalýyorum. Aðýr aðýr çýkmaya baþlýyorum merdivenleri. Hala arkamda hissediyorum nefesini. Dayanamayýp arkamý dönüyorum. Senin gözlerini bekliyorum karþýmda. Keþke diyorum. Sen olsan, karþýma çýksan týpký ilk karþýlaþmamýz gibi aniden ve usulca. Ýþte tüm bunlarý geçiriyorum aklýmdan. O küçücük, arkamý döndüðüm anda olacaklarý önceden seziyorum. Bir kahin gözüyle görüp, tüm benliðimle yaþýyorum bu sarsýcý aný. Tüm benliðim sarsýlýyor o anýn gerçekliðiyle. Alt üst oluyor iç dünyam. Paramparça oluyor tüm anýlar. Tüm düþüncelerimi silip süpürüyor bu korkunç parçalanýþ. Tüm geçmiþi siliyor beynim. Tüm zaman duruyor. Tüm dünya duruyor. Sadece benim arkamý dönmemi bekliyor. Gelecek tamamýyla donuyor. Sarsýntýnýn etkisiyle o da tuzla buz oluyor. Bütün bunlar bir dakikalýk arkamý dönüþümle oluyor. Bir dakikada bütün dünyalar kýrýlgan ve donuk oluyor. Arkamý dönüyorum. Ýþte karþýmdasýn. Seni terk edip gittiðim gibi karþýmdasýn. Merak ediyorum hala acýyor mu canýn. Sormayý düþünüyorum. Ama sen yalnýzlýk çölünde görülmüþ bir seraptan bile daha hayaliydin. Yoktun tabi ki de. Nasýl olabilirdin ki ben seni öyle yüzüstü býraktýktan sonra beni tanýmaný düþünmek bile fazla hayalcilik olurdu. Ama bütün bunlar o küçücük zaman diliminde nasýl gelebilirdi ki aklýma. Aklým sadece kendi çýkarlarý için geçmiþi hayalgücümle birlikte bana bir tiyatro oyunun gerçekliðiyle sunuyor. Tekrar merdivenleri çýkmaya devam ediyorum. Peþimi býrakmýyor geçmiþ nefesin. Oysa ki sen beni býrakalý çok olmuþken seni býraktým diyen benin böyle saçma halüsinasyonlar görmesi olayý daha da saçmalaþtýrýyordu. Aldýrmamaya çalýþarak devam ettim merdivenleri çýkmaya. En azýndan aldýrdýðýmý kapý aralýklarýndan bakanlara sezdirmemeye çalýþýyorum. Ve tabi ki sana da. Sessiz ve usulca kaleme atýyorum kendimi. Sessizce gömülüyorum düþüncelerimin sýcak yataðýna. Bir düþünce selidir sarmalayýp götürüyor beni çok uzak ve eski diyarlara. Afrodit’i görüyor gözlerim. Baþýmý döndürüyor aþkýn yoðunluðu. Titriyorum baþtan aþaðý. Ilýk, caydýrýcý, baþ döndürücü rüzgarla geliyor en sevdiðin çiçeðin kokusu. Uzak diyarlardan bülbülün sesi geliyor aþk dolu. Yalvarýyor güle son bir defa ona gülmesi için. Ama gül gaddar, acýmasýz, taþ kalpli duymuyor onun feryatlarýný. Duysa bile aldýrýþ etmiyor. Taþ kalbine iþlemiyor hiçbir güzel nota. Hissetmiyor kalbi en acýklý sözleri. Acý nedir bilmeden dikenlerini batýrýyor kendini sevmek isteyen bülbüle. Onun için her tarafýný dikenle kaplýyor. Bunlar sadece bülbülün zannediþleri oluyor. Tam bu esnada üstümdeki aðýr düþünce dumanlarý yavaþ yavaþ daðýlmaya baþlýyor. Zihnim tekrar berraklaþýyor. Tekrar geliyorum kendime. Gerçeðin soðuk, dondurucu, insanýn kemiklerini dondurup gerçekleri kýrýlganlaþtýran rüzgar getiriyor beni kendime. Ayýlýyorum tekrardan. Senin yokluðunu fark ediyorum acýyla. Ama bu öyle bir acý ki ne gelmiþ ne geçmiþ dindirebiliyor. Sadece sen diyor gülün yaþayan son dikeni. Bana ver canýný. Gerekirse kalbine sapla beni diyor diken. Ýstersen yaparsýn bunu. Benim için diyor davetkarca kýrmýzý gül. Hayýr diyerek uçup gidiyor bülbül çok uzaklara. Yeni baharlara göç ediyor. Sonbaharý ve gülü; kýþýn soðukluðu, yalnýzlýðý, ürkütücülüðüyle, yalýn býrakýyor. Gül tek baþýna kalakalýyor ortada. Meydanda… Tek baþýna… Yalnýzca… Usulca… Sessizce… Yalýnca… Son umuduyla… Tükenmiþliðiyle… Umutsuzca… Yorgunca… Bitik ve de yitik… Kayýp…