..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öyle yaþamalýsýn ki ölünce mezarcý bile üzülsün. -Mark Twain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Polisiye > NEDÝM ARGAN




1 Ocak 2010
Geciken Adalet Kahramanlar Yaratýr...  
NEDÝM ARGAN
Yýllarca Asala, Hizbullah ve PKK gibi terör örgütlerinin hedefi olan ülkemiz, hepsinden farklý yepyeni bir terörle tanýþmýþtý; Hiçbir ideolojik ve siyasi amacý olmayan bu terör sadece belli bir bölgeyi veya toplumun belli kesimini deðil, bütün ülkeyi ve ülkede yaþayan herkesi tehdit ediyordu. Üstelik bu terörün militan sayýsý diðerlerini çoktan katlamýþtý bile. Ve ne yazýk ki bu sayý da her geçen gün büyük bir hýzla artmaktaydý


:BEDA:
BÝRÝNCÝ BÖLÜM
Giriþ

Yýllarca Asala, Hizbullah ve PKK gibi terör örgütlerinin hedefi olan ülkemiz, hepsinden farklý yepyeni bir terörle tanýþmýþtý; Hiçbir ideolojik ve siyasi amacý olmayan bu terör sadece belli bir bölgeyi veya toplumun belli kesimini deðil, bütün ülkeyi ve ülkede yaþayan herkesi tehdit ediyordu. Üstelik bu terörün militan sayýsý diðerlerini çoktan katlamýþtý bile. Ve ne yazýk ki bu sayý da her geçen gün büyük bir hýzla artmaktaydý. Bu yeni terörün adý hýrsýz ve gaspçý terörüydü.
     
Artýk hiçbir yer güvenli, hiç kimse güvende deðildi. Savcýdan hâkime, polisten öðretmene, ev hanýmýndan öðrenciye, gencinden yaþlýsýna, zenginden yoksula toplumun her kesimi bu terörün maðdurlarý arasýndaydý. Gazetelerin üçüncü sayfalarý, televizyonlarýn ana haber bültenleri bu terör haberleriyle doluydu. Geceleri güvenle sokaða çýkmak, caddelerde meydanlarda rahatça dolaþmak pek mümkün deðildi. Þehrin en merkezi yerinde dahi güpegündüz insanlarýn yolu kesilip gasp edilmekteydi. Direnmek gibi bir hataya düþenler ise bazen trenden atýlýyor, bazen otomobil ile yerlerde sürükleniyor bazen de öldüresiye dövülüyor ve hatta öldürülüyordu. Artýk bu terör diðerlerinden daha fazla can almaya baþlamýþtý. Rakamlar açýkça gösteriyordu ki eðer acilen bir önlem alýnmaz ise önümüzdeki birkaç yýl içinde hemen herkes bu terörden nasibini alacak, soyulmadýk kimse, ev ve iþyeri kalmayacaktý. Sadece bir defa ile atlatanlar gerçekten þanslý sayýlacaktý.

Devlet çaresiz, kanunlar yetersizdi. Ýnsan haklarý, Avrupa Birliði kriterleri derken, suçlularý koruyan, vatandaþý daha da maðdur eden kanunlar uygulamaya konulmuþtu birbirinin ardý sýra. Kanunlardan ve kanun adamlarýndan artýk sadece namuslu insanlar korkar olmuþtu. Hýrsýzlar ve gaspçýlar ise adeta meydan okuyorlardý; devlete, kanunlara ve bütün topluma. Hatta artýk iþi þova çevirip, dalgalarýný geçmeye baþlamýþlardý. Öyle ki yakalanýp adliyeye getirilen bir hýrsýz serbest kaldýktan sonra onlarca kamera ile gözetlenen ve içinde bir polis merkezi bulunan ayný adliye içinde bir Cumhuriyet Savcýsýnýn diz üstü bilgisayarýný, ya da duruþma sýrasýnda görevli zabýt kâtibinin cep telefonunu dahi çalabiliyordu. Bunlar haricinde birde basýna yansýmayan öyle trajikomik olaylar vardý ki, onlarýn basýna yansýmamýþ olmasý adalet ve güvenlik teþkilatýnýn itibarý açýsýndan gerçekten büyük bir þanstý. Ýþin iyiden iyiye suyu çýkmýþtý artýk. Fakat ne yazýk ki tüm bunlara raðmen gerekli tedbirler bir türlü alýnmýyor, alýnamýyordu. Herkesin kendi tedbirini almasý gerekiyordu. Ve ne yazýk ki yapýlabilecek en güvenli ve akýllýca iþ bu teröre direnmeden, malýmýzý feda edip canýmýzý kurtarmaktý.

Peki, neden böyle olmuþtu, bu güzelim ülke nasýl bu hale gelmiþti?

Elbette nedenler çeþitliydi; Genel ahlakýn bozulmasý, ekonomik sebepler, çýkartýlan yanlýþ yasalar. Fakat tartýþmasýz en önemlisi; herkesin hemfikir olduðu fakat ne hikmetse bir türlü düzeltilemeyen ceza ve infaz yasalarýydý. Cezalar caydýrýcý olmaktan çok ama çok uzaktý. Öyle ki daha sadece yirmi üç yaþýnda olduðu halde tam yüz elli adet sabýkasý olan, yani tespit edilemeyenler hariç tam yüz elli adet suç iþlemiþ ve en az yüz elli kiþinin canýný yakmýþ bir þahýs elini kolunu sallaya sallaya toplum içinde rahatça dolaþabiliyordu. Güvenlik güçlerince yakalanýp adalete teslim edilen bir suçlu ertesi gün baþka bir ev ya da iþyeri soygununun baþkahramaný olabiliyordu. Boþa kürek sallayan polis yorgun, polis bezgindi. Gidiþat hiç iç açýcý deðildi. Ülke tam bir kargaþa ortamýna doðru sürüklenmekteydi.
- 1 -

Henüz yirmi üç yaþýnda, hayatýnýn baharýnda, umutlarý, hayalleri olan, sevip sevilen güzel bir kýzdý Emel. Çalýþtýðý reklâm ajansýndaki mesaisini tamamlamýþ çýkmak için hazýrlýk yapýyordu. Her akþam olduðu gibi büyük bir tutku ve aþkla sevdiði ve bu duygularýna da layýkýyla karþýlýk veren niþanlýsý Yýlmaz’ýn yanýna gidecekti. Yýlmaz, Emel’in iþyerine yaya yürüyüþüyle yaklaþýk on dakikalýk bir mesafede bulunan büyük bir þirkette memur olarak çalýþmaktaydý.

Emel bilgisayarýný kapatýp masasýný düzenledikten sonra lavaboya girdi. Ellerini, yüzünü yýkadý, saçlarýný taradý, kýyafetlerini düzeltti. Yüzüne sinmiþ yorgunluk izlerini makyaj marifetiyle yok etmeye çalýþtý. En güzel haline kavuþabilmek için elindeki tüm imkânlarý kullandý. Fakat Emel hiçbir zaman bu çabalarý yeterli bulmazdý. Çünkü sevdiðinin karþýsýna en güzel haliyle çýkmak isterdi hep. Bu yüzden içeride geçirdiði zaman uzadýkça uzardý. Her mesai bitiminde olduðu gibi Emel bu seferde ancak ayný amaç için kapýda sýra bekleyen bayan mesai arkadaþlarýnýn isyan ve baskýlarý sonucu çýkabildi dýþarý.

“Üff ya bir rahat vermiyorsunuz insana.” Diye sitem etti arkadaþlarýna. Fakat kimse muhatap almadý onun bu sözlerini. Çünkü kapý önünde, ödülü diðerlerinden önde lavaboya girmek olan kýyasýya bir mücadele baþlamýþtý. Bir anda bu çekiþmenin ortasýnda kalan Emel kendini güçlükle kurtarabildi. Çantasýndan çýkardýðý küçük el aynasý ile ortasýndan geçtiði arbedenin güzelliðine zarar verip vermediðini kontrol etti. Saçlarýndaki ufak tefek bozulmalarý eliyle düzeltmeye çalýþýrken arkadaþlarýna þaka ile karýþýk sitem dolu sözlerini sürdürdü.

“Güzelliðimi kýskanýyorsunuz da ondan böyle davranýyorsunuz deðil mi?”

“Öyle de böyle de hepinizden daha güzelim iþte.”

Emel’in önceki söylediklerini dikkate almayan arkadaþlarý tahrik edici bu sözler üzerine bir süreliðine aralarýnda iþbirliðine giderek hep birlikte öfkeli bakýþlar eþliðinde O’nun üzerine yürümeye baþladýlar. Bunu gören Emel aceleyle elindeki aynayý çantasýna koydu, paltosunu giyindi, koþarak onlardan uzaklaþmaya baþladý;

“Hepiniz çok güzelsiniz.” Dedi muzip bir çocuk edasýyla merdiven baþýnda. “Hepinizi öpüyorum, iyi akþamlar.”

Arkadaþlarýnýn gönlünü almayý baþaran Emel ince topuklu ayakkabýlarýna aldýrmaksýzýn koþar adýmlarla zemin katta bulunan matbaa bölümüne indi.

Matbaa makineleri suskundu. Bu Hasan Dayý’nýn iþinin bittiði anlamýna geliyordu. Emel bu duruma sevinmiþti. Çünkü genelde Hasan Dayý’nýn iþi uzar, baþka alternatifi olmayan karanlýk ve tehlikeli yolda kendisine eþlik edecek kimse bulunmadýðýndan Emel de iþyerinden çýkmak için onu beklemek zorunda kalýrdý.

Emel matbaa makinelerin bulunduðu bölümün kapýsýný açtýðýnda beklediði manzarayý bulamadý. Çünkü Hasan Dayý matbaada kullanýlan bütün kimyevi maddelerden örnekler taþýyan kirli tulumunun içindeydi hala.

“Hayrola Hasan Dayý bir sorun mu var yoksa?” diye sordu Emel. Hasan Dayý’nýn kendisini sevindirecek bir cevap vermesini umut ediyordu.

“Makine arýza yaptý Emel kýzým, onu halletmeye çalýþýyoruz. Ama merak etme sen, þimdi hallederiz. Arýzayý giderdikten sonra beþ dakikalýk bir baský iþimiz var sen otur bekle biraz.”

Bu çoðu zaman yaþanan bir durum olmasýna raðmen Emel’in caný sýkýlmýþtý. Çünkü bu gün her zamankinden daha yorucu ve stresli bir gün geçirmiþti. Bu yüzden bir an önce iþyeri ortamýndan uzaklaþýp, kendini en mutlu, en huzurlu hissettiði yere; sevdiðinin yanýna gitmek için sabýrsýzlanýyordu.

Aradan saatlere göre on beþ dakika, Emel’e göre ise sanki daha uzun bir zaman geçmiþti. Fakat Hasan Dayý’nýn iþi hala bitmemiþti ve kýsa sürede biteceðine dair bir belirti de yoktu. Emel ise bir an önce Yýlmaz’ýn yanýna gitmek istiyordu. Geçen her dakika birlikte geçirecekleri zamandan çalýyordu çünkü.

Emel çýkýþ kapýsýna doðru gitti. Camdan dýþarý baktý. Etraf karanlýktý. Sokak lambalarý yetersizdi. Zaten birçoðu da hiç yanmýyordu. Birkaç kez onarým yapýlmasý için ilgili kurumu bizzat kendi aramýþtý fakat bir sonuç çýkmamýþtý. Emel, Hasan Dayý yanýnda olduðu zamanlarda dahi içindeki korkularý bastýrmakta zorluk yaþýyordu o sokakta. Buna raðmen;

“Bu seferlik pekâlâ kendim de gidebilirim, ne olacak ki?” diye geçirdi içinden fakat cesareti çabuk kýrýldý. Zaten Yýlmaz da her gün ayný þeyi tembihliyor;

“Ne olursa olsun tek baþýna geleyim deme. Gerekirse taksiye bin öyle gel.” Diyordu.

Birkaç kez bu yöntemi denemiþti Emel fakat tam iþ çýkýþ saatleri olduðu için taksi bulmak pek mümkün olmuyordu. Þanslý olup bulsa bile taksiciler bu kadar kýsa mesafe gitmeyi nedense kendilerine büyük bir hakaret olarak algýlayýp bir ton laf ediyorlardý.

Emel dakika baþý saatine bakýyor, birkaç dakikada bir de Hasan Dayý’ya iþinin bitip bitmediðini soruyordu. Hasan Dayý her defasýnda;

“Az kaldý kýzým birazdan bitecek” cevabýný veriyordu fakat iþi bir türlü bitmiyordu.

Emel Hasan Dayý’nýn iþinin tahmininden uzun süreceðini anlamýþtý. Ayaða kalktý. Bir kez daha dýþarýya baktý;

“Pekâlâ, tek baþýma da gidebilirim” diye mýrýldandý kendi kendine.

Cesaretini toplamýþtý, gitmeye karar verdi. Hasan Dayýya bir kez daha seslenerek;

“Senin iþin uzun sürecek galiba Hasan Dayý, en iyisi ben gideyim” dedi.

Hasan Dayý iþini býrakýp Emel’in yanýna geldi;

“Aman kýzým, etrafta it uðursuz dolu. Baþýna bir iþ gelir sonra. Bekle biraz daha” Diyerek Emel’i ikna etmeye çalýþtý.

Emel ýsrarýný sürdürdü;

“Ben bir koþu giderim Hasan Dayý. Þunun þurasý ne kadarlýk yol ki.”

“Aman kýzým sen beni dinle n’olur.”

Emel Hasan dayýyý kýramamýþtý;

“Peki, senin dediðin gibi olsun”

Hasan Dayý tekrar iþinin baþýna döndü.

Aslýnda Emel’in bir an önce Yýlmaz’ýn yanýna gitmesi pek bir þeyi deðiþtirmiyordu. Yýlmaz’ýn iþi geç bitiyordu ve uzunca bir zaman Emel onu beklemek zorunda kalýyordu. Fakat Yýlmaz þirkette kendisi ile ilgilenemese de, onun yanýnda olmak, onu çalýþýrken izlemek bile Emel’i mutlu ediyordu.

Emel bir kez daha saatine baktý. Mesai biteli yarým saati geçmiþti. Hasan Dayý’nýn iþi ise hala bitmemiþti ve yüzündeki sýkýntýlý ifadeye bakýlýrsa daha uzun bir süre bitecek gibi görünmüyordu. Daha fazla beklemeye tahammülü kalmamýþtý yeniden Hasan Dayýya seslendi;

“Senin iþin bitmeyecek galiba.” Dedi. “En iyisi ben gideyim.”

Hasan Dayý tekrar Emel’in yanýna geldi. Bu defa o da umutlu deðildi;

“Valla kýzým iþ uzayacak galiba, bir türlü arýzayý halledemedim. En iyisi benim çýrak götürsün seni” dedi.

“Hiç gerek yok Hasan Dayý, siz iþinize bakýn. Ben bir koþu giderim.” Diyerek bu teklifi reddetti.

Ýþe yeni baþlamýþ olan, on sekiz, on dokuz yaþlarýndaki çýrak pek tekin birine benzemiyordu. Rahatsýz edici bakýþlarý Emel ve diðer çalýþan kýzlarýn üzerindeydi her fýrsatta. Bu yüzden onunla gitmek daha tehlikeli olabilirdi. Hasan Dayý da bu durumun farkýnda olduðundan ýsrarcý olmadý.
“Yýlmaz’ý arasak da bir koþu gelip alsa seni.” Diyerek baþka bir öneride bulundu.

“Bu imkânsýz” dedi Emel. “Ýþleri çok yoðun bu aralar. Üstelik yeni müdürleri de göz açtýrmýyor kimseye.”

“Ben býrakýp döneyim diyorum ama patron çok sinirli, iyice küplere biner þimdi.”

“Hiç gerek yok Hasan Dayý. Hem sen olayý fazla büyütüyorsun, bu defalýk giderim ben bir koþu, merak etme sen. Hadi kolay gelsin, yarýn görüþürüz.”

Hasan Dayýnýn tüm ýsrarlarýna raðmen Emel çantasýný ve cesaretini yanýna alýp kapýdan çýktý. Hasan Dayý gözden kaybolana kadar endiþe ile arkasýndan baktý, daha sonra iþinin baþýna döndü.

- 2 –

Emel ile Yýlmaz üniversite yurduna kayýt sýrasýnda tanýþmýþlardý. Büyük þehre gelmeden önce her ikisi de bir karar almýþlardý birbirlerinden habersiz; okulu bitirip meslek sahibi olmadan gönül iþlerinden uzak duracaklardý. Fakat buna raðmen daha ilk görüþte yüreklerindeki kýpýrtýlara engel olamamýþlardý. Her ne kadar direnmeye çalýþsalar da yüreklerine söz geçirememiþler, kýsa süre içinde aþkýn derin sularýnda bulmuþlardý kendilerini.

Her ikisi de Anadolu’nun farklý kentlerinden fakat benzer kültürlerden ayný amaç için gelmiþlerdi Ýzmir’e; Okuyup adam olmaya. Kýsýtlý imkânlarýna ve büyük þehrin getirdiði tüm zorluklara raðmen el ele, sýrt sýrta vererek amaçlarýna ulaþmýþlardý. Yýlmaz iþletme, Emel ise Güzel Sanatlarda Grafik eðitimi almýþtý. Mezuniyetlerinden sonra memleketlerine dönmemiþler, kariyer hedeflerini daha kolay gerçekleþtirebilmek amacýyla ve bundan da önemlisi birbirlerinden ayrýlmamak için burada kalmayý tercih etmiþlerdi. Her hafta sevgili deðiþtiren okul ve yurt arkadaþlarýna inat, Yýlmaz’ýn altý aylýk kýsa dönem askerliðinde yaþadýklarý zorunlu hasretin dýþýnda hiç ayrýlmamýþlardý. Çevresindekilerin gýpta ile baktýðý, örnek gösterilen, takdir edilen, bir beraberlikleri vardý. Daha tanýþtýklarý senenin yazýnda, ailelerinin, eðitimlerini aksatmamak, koþuluyla verdikleri onay sonrasýnda niþan yüzüklerini takmýþlardý. Yaklaþýk beþ yýl süren niþanlýlýk devresinin ardýndan birkaç ay sonra mütevazý bir düðünle evlenmeyi planlýyorlardý. Henüz kariyer hedeflerine tam olarak ulaþamamýþlardý, üstelik ekonomik durumlarý da istenilen düzeyde deðildi fakat onlarýn evlenmek için bu tür ön koþullarý yoktu. Çünkü onlar hala “Ýki gönül bir olunca samanlýk seyran olur” atasözüne inançlarýný koruyan azýnlýk grubun içinde yer alýyorlardý.

Emel okul döneminden iki kýz arkadaþýyla birlikte ayný daireyi paylaþýyordu. Yýlmaz ise yalnýzca bir oda, mutfak, banyo ve tuvaletten oluþan otuz beþ metrekarelik bekâr evinde tek baþýna yaþýyordu. Buna raðmen Emel Yýlmaz’ýn evine rahatça giremiyordu. Çünkü ev sahibi, iki karþý cins baþ baþa kaldýklarýnda yalnýzca seks yaparlarmýþ gibi düþünenlerden biriydi. Bu yüzden Emel eve gizlice girmek zorunda kalýyordu. Fakat bundan da fazla þikâyetçi deðillerdi. Çünkü bu durum aþklarýna heyecan katýyor, engelleri aþarak geçirilen bir gecenin tadý da bir baþka oluyordu. Fakat ev sahibinin düþüncesinin aksine, bazý özel þeyleri düðünden sonraya býrakma iradesini de gösterebiliyorlardý.

- 3 -

Hasan Dayý kendini bir türlü yaptýðý iþe veremiyordu. Aklý Emel’de kalmýþtý. Onun tek baþýna gitmesine izin verdiði için kendini suçlu hissediyordu.

“Ne olursa olsun onu tek baþýna göndermemeliydim.” Diye geçiriyordu içinden sürekli.

Önce Emel’in arkasýndan koþarak gitmeyi düþündü. Fakat sonra bunu göze alamadý. Zaten makinelerdeki arýzadan dolayý patron çok sinirliydi. Bunun üstüne bir de iþinin baþýndan ayrýlýrsa o sinirli haliyle belki iþten bile çýkarabilirdi. Hasan Dayýnýn bu iþe çok ihtiyacý vardý. Zira biri üniversitede olmak üzere üç tane okuyan çocuðu vardý. Onun bir gün dahi iþsiz kalmasý aile ekonomisini büyük bir sýkýntýya sokabilirdi.

“Caným Emel koskoca bir kýz neticede. Zorla engel olacak deðildim ya.”

Diye geçirdi içinden. Üzerine sinen suçluluk duygusunu bu düþünce ile bertaraf etmek istedi. Fakat pek fazla baþarýlý olamadý.

“Caným hemen ilk seferde baþýna bir þey gelecek deðil ya.”

Bu düþünceye de vicdanýndan onay alamadý. Sanki emanete ihanet etmiþ gibi hissediyordu. Ýçindeki korku da iyiden iyiye belirgin bir hal almýþtý. Böyle olmayacaktý. Mutlaka bir þeyler yapmalýydý. Kapýya çýktý. Emel’in gittiði karanlýk sokaða baktý, kulak kabarttý. Hiç ses yoktu. Bu durumu iyiye mi yoksa kötüye mi yorumlamasý gerektiðine karar veremedi. Ýçeri girdi. Durumu fazla abarttýðýný düþünerek iþinin baþýna döndü. Fakat aklýndaki olumsuz düþüncelerden kurtulamadý. O anda Emel’i telefonla aramak geldi aklýna. Hemen telefona sarýldý.

Telefonu uzun uzun çaldýrmasýna raðmen yanýt alamadý. Her geçen saniye endiþelerinde haklý olma ihtimalini arttýrýyordu. Bu defa da telaþla Yýlmaz’ýn telefonunu çevirdi. Bu defa cevap hemen gelmiþti;

“Efendim Hasan Dayý, hayýrdýr?” diye cevapladý Yýlmaz telefonu.

Hasan Dayý telaþýný karþý tarafa hissettirmeyecek bir ses tonuyla ve cevabýn olumlu olmasýný temenni ederek sordu;

“Yýlmaz oðlum, Emel geldi mi yanýna?”

“Hayýr” diye cevapladý Yýlmaz Hasan Dayýnýn temennisini boþa çýkartarak. “Siz beraber gelmediniz mi?”

Hasan Dayý bir türlü üzerinden atamadýðý suçluluk duygusu içinde durumu anlatmaya çalýþtý;

“Yýlmaz, oðlum, benim iþim biraz uzadý. Emel’de beklemeden tek baþýna çýktý, yürüyerek sana geliyor. Kendisine gitmemesi için çok ýsrar ettim fakat beni dinlemedi. Eðer müsaitsen onu karþýlayýver diyecektim.”

“Çok oldu mu çýkalý?”

“Bir on dakika oldu sanýrým.”

“O halde gelmek üzeredir. Ben yine de çýkýp bir bakayým. Aradýðýn için sað ol”

Hasan Dayý Yýlmaz’ý da telaþlandýrmamak için Emel’e telefonla ulaþamadýðýný söylememiþti. Fakat bu konuda doðruyu yaptýðýndan da pek emin deðildi. Yine de Hasan Dayý telefonu kapattýðýnda biraz rahatlamýþtý. Çünkü o kendi payýna düþeni yapmýþtý. Artýk bütün sorumluluk Yýlmaz’ýn üzerindeydi. Fakat vicdanýnýn cýlýz sesi onu az da olsa rahatsýz etmeye devam ediyordu.

- 4 –

Yýlmaz Hasan Dayý ile konuþmasýna son verdikten sonra sükûnetini korumaya çalýþarak Emel’in telefonunu aradý. Telefon uzun uzun çaldý fakat bir türlü açýlmadý. Her bir arama sinyali Yýlmaz’ýn sükûnetine aðýr darbeler indiriyordu.

“Belki de telefonunu iþyerinde unutmuþtur. Hemen kötüye yormamak lazým” diye düþünerek kendini telkin etmeye çalýþtý. Fakat hemen peþinden;

“Öyle olsaydý iþyerinden birileri telefona cevap verirdi.” Mantýðýný yürütünce, korku, endiþe ve panik üçlüsü ele geçirmiþti bütün bedenini. Telefonun çekmecede kilitli kalma ihtimalini düþündüðünde az da olsa bir rahatlama hissetmiþti. Fakat bu ihtimale güvenemezdi. Hemen yerinden kalkarak iþyeri adabýna uymaksýzýn amirinin odasýna girdi;

“Efendim benim çok acil çýkmam gerekiyor, izninizi istiyorum.” Dedi soluk soluða.

Amiri kafasýný masasýndan kaldýrýp o her zamanki memnuniyetsiz yüz ifadesiyle Yýlmaz’a baktý;

“Peki git.” Dedi. “Fakat böyle emrivakilerden hoþlanmadýðýmý bir kez daha hatýrlatmak isterim.”

Amiri sözünü bitirmeden Yýlmaz odadan ayrýlmýþtý bile. Diðer çalýþanlarýn þaþkýn bakýþlarý arasýnda koþarak þirketten ayrýldý. Dört kat merdiveni saniyeler içinde indi. Binanýn ana kapýsýndan çýktýktan sonra yoðun trafik akýþý olan caddeye araçlara dikkat etmeksizin koþarak daldý. Acý fren ve kendisini protesto eden korna sesleri arasýnda þansýnýn da kollamasýyla karþý tarafa geçmeyi baþarmýþtý. Emel’in iþyerine giden karanlýk ve tenha sokaða girdi. Gücünün sýnýrlarýný zorlayarak hiç duraksamadan olabildiðince hýzlý koþmaya baþladý. Bir yandan da elindeki telefonuyla Emel’i aramaya çalýþýyordu. Fakat yine cevap alamýyordu. Tam o sýrada telefonu elinden düþürdü. Aniden durdu, geriye döndü, yerden telefonu aldý, kulaðýna götürdü. Telefon hala çalýyordu ve karþý taraf hala bu aramaya cevap vermiyordu ya da veremiyordu. Artýk Emel’in baþýnýn dertte olduðundan emindi. Tekrar bütün gücüyle koþmaya baþladý. Bir ara ayaðýna takýlan sert bir cisimle sendeledi. Bir saða bir sola yalpalayarak ilerliyordu. Düþmemek için tüm gayretini gösteriyordu. Sanki düþtüðü anda bir daha ayaða kalkmaya gücünün yetmeyeceðini hissediyordu. Sonunda dengesini yeniden saðlayýp ayakta kalmayý baþarmýþtý. Sonra tekrar tüm gücüyle koþmaya devam etti.
- 5 -

Emel iþyerinden ayrýldýktan kýsa bir süre sonra verdiði kararýn doðruluðunu sorgulamaya baþlamýþtý. Hata ettiðini anladýðýnda ise hemen hemen yolu yarýlamýþtý. Geçen her saniye kalp atýþlarý gibi adýmlarý da hýzlanmaktaydý. Ýçindeki korku büyümüþ, bütün vücudunu titretecek bir güce ulaþmýþtý. Çevreden gelen en masum sesleri bile büyük bir tehlikenin iþareti olarak algýlýyordu. Her gördüðünde sevip okþadýðý yavru bir kedinin cýlýz sesi bile, Hollywood filmlerinde yaratýlan korkunç yaratýklarýn ürpertici haykýrýþlarý gibi geliyordu. Beresini saðdan ve soldan çekiþtirerek kulaklarýný bütün seslere kapatmak istedi. Bundan beklediði sonucu alamayýnca bu kez çantasýndaki mp3 çalarýnýn kulaklýðýný taktý aceleyle. Yüksek bir ses seviyesi ayarlayarak hafýzada kayýtlý þarkýlarý dinlemeye baþladý. Düþmeyeceðine emin olsa gözlerini bile kapatacaktý; korkunun zihninde yarattýðý ve köþe baþlarýna yerleþtirdiði gölgeleri görmemek için. Baþýný öne eðerek aðýr tempoda koþuya dönüþen yürüyüþünü sürdürdü. Mümkün olduðu kadar az hareket etmeye çalýþýyordu. Saðýna soluna ya da arkasýna bakmýyor, bakamýyordu. Bütün vücudunda yaþam belirtisi gösteren sadece iki uzvu vardý; ayaklarý ve kalbi. Diðerleri pusuda düþmaný bekleyen askerler gibi hareketsiz fakat tetikteydiler.

Emel’in çantasýnda sessiz konumda bulunan cep telefonu Hasan Dayýnýn cep telefonundan gelen sinyallerle titremeye baþladý fakat bunu sahibine hissettiremedi. Çünkü onun titremeleri sahibinin vücudundaki titremeler karþýsýnda eriyip gidiyordu. Hasan Dayýnýn ýsrarýna karþýn sonuç deðiþmedi. Kýsa bir süre sonra bu kez Yýlmaz’ýn denemeleriyle yeniden çýrpýnan telefon verilen görevde yine baþarýsýz oldu. En sonunda da tüm enerjisini tüketerek iletiþim aðýndan geçici olarak devre dýþý kaldý.

Emel dünya ile baðýný en az seviyeye indirmiþ olmasýna raðmen bu kez hayal ürünü olmayan peþindeki gerçek tehlikeyi hissedebilmiþti. Fakat ne kulaklýðýný çýkardý, ne de arkasýna bakabildi. Sanki gerçekle yüzleþtiði anda her þey bitecekti. Yalnýzca kalbi ve ayaklarý tempolarýný arttýrarak bir tepki vermiþti bu duruma. Diðer uzuvlarý ise savunma pozisyonunda en üst düzeyde alarma geçmiþlerdi. Beklenen saldýrýnýn bir türlü gerçekleþmemesi gerilimin daha da artmasýna neden oluyordu. Bazen de hissettiði bu tehlikenin de diðerleri gibi hayal mahsulü olabileceðini düþünerek rahatlamaya çalýþýyordu. Fakat pek baþarýlý olduðu söylenemezdi.

Emel; elleriyle sýký koruma altýna aldýðý, boynunda asýlý çantasýna uzanan yabancý eli fark ettiðinde gerçek bir tehlike ile baþ baþa kaldýðýný kesin olarak anlamýþtý. Kurtuluþ planlarýnýn en önde gelen yöntemlerinden olan kaçmayý denese de, çantasýna yapýþan elin gücü ile çantanýn kordonunun inadý buna engel olmuþtu. Emel bir süre ayný yöntemde ýsrarcý davransa da sonucu kendi lehine çevirmeyi baþaramadý. Bunun üzerine yöntem deðiþikliðine giderek, en iyi savunma saldýrýdýr prensibini uygulamaya koyuldu. Sabýka kayýtlarý yüzünden okunan, uzun boylu, zayýf yapýlý, kirli sakallý düþmaný ile de ilk kez o anda yüz yüze gelmiþti.
(DEVAM EDECEK)

NOT:
Deðerli okuyucu; Öncelikle bu eserime ilgi gösterip okuduðunuz için teþekkür ederim. Lütfen yorumlarýnýzý benden esirgemeyiniz. Unutmayýnýz ki sizin yorumlarýnýz benim için çok deðerli ve bu yorumlarýnýz sizlere daha güzel eserler vermemde büyük katký saðlayacaktýr. Her türlü eleþtiri, görüþ ve yorumlarýnýzý nedimargan@gmail.com E posta adresine gönderebilirsiniz. Þimdiden teþekkürler…

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: okudum
Gönderen: Levent Ölçer / , Türkiye
21 Ocak 2010
Bir bakarken bir baktým sonuna kadar bir çýrpýda okumuþum. Devamýný da okuyacam. Saygýlar.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Seni Sevmek Güzeldi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Açgözlü [Öykü]
Ölümlü Bir Öykü [Öykü]
Büyüklere Bir Masal [Öykü]


NEDÝM ARGAN kimdir?

Yazmayý seviyorum, yazmak benim için bir ihtiyaç. Ekmek gibi, su gibi, ibadet gibi. . . O gün birkaç güzel cümle yazabilmiþ isem kendimi görevimi layýkýyla yapmýþ gibi mutlu hissederim, eðer hiçbir þey yazmamýþsam o zamanda ihanet etmiþ gibi hissederim, kendime ve kalemime. Hayattaki en büyük zevkimdir yazmak ve ben hep yazmak istiyorum, ömür boyu yazdýklarýmýn yayýnlanmayacaðýný bilsem bile. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Reþat Nuri Güntekin, Ahmet Ümit, Zülfü Livaneli


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © NEDÝM ARGAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.