Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
İsmi İlhamiydi. Kırk beş elli yaşları arasında, uzuna yakın orta boyluydu. Bu göz gözü görmez, berbat havada evine varmaya çalışıyordu. Sarhoştu. Bir bekar arkadaşının evinde dört kişi akşama doğru içmeye başlamışlardı. Muhabbet, eğlence gece yarısını geçene kadar devam etmişti. Votkaya bira karıştırıp içmişlerdi. Ayarının kaçırmıştı yine. Ayarı hiçbir zaman tutturamamıştı ki bu akşam tutturtsun. Akşam hava soğuktu ama tipi yoktu. Gece yarısından sonra tipi başlamış, hava iyice soğuklamıştı. Bu saatte taksi bulmak da çok zordu. Mecburen yürüyecekti eve kadar. Evlerin duvarlarından güç alarak, yavaş yavaş yürümeye çalışıyordu. Kar iyice artmıştı. Sık sık sendeleyip düşüyordu. Pantolonu, paltosu kardan ıslanmış, soğuk bacaklarına, ayaklarına işlemeye başlamıştı. Bir ara gözlerinin önüne çocukluğu geldi. Köydeydi. Beş altı yaşlarında ya vardı ya yoktu. Yemyeşil bir bahçe içindeki bir elma ağacına tırmanıyordu. Daha sonra babasıvla annesini gördü. Gülümseyerek seyrediyorlardı kendisini. İlhaminin babası Ali Efendi, İlhami daha küçükken göçmüştü şehre. Önceleri şehre yakın yeşil, sevimli bir kasabanın köyünde oturuyordu Ali Efendi. Göçün amacı çocuklarına özellikle İlhamiye iyi bir gelecek sağlamaktı. Ayrıca şehirde daha rahat edeceğini, daha az yorulacağını umuyordu Ali Efendi. Tarlalarını, bahçelerini, hayvanlarını sattı ve b ir sonbahar günü ailesiyle beraber çok sevdiği köyünden ayrıldı. İlhami evin tek erkek çocuğuydu. Ondan büyük üç ablası vardı. Ali Efendi kızlarını ortaokuldan sonra okutmadı. Büyük şehir tehlikelerle doluydu. Kızlarını bu tehlikenin içine atamazdı. Umudu İlhamiydi. Onu okutup iyi bir meslek sahibi yapmak istiyordu. Ali Efendi şehirde önceleri kirada oturdu. Daha sonra köyde sattığı yerlerin, hayvanların paralarıyla iki katlı bir ev yaptırdı şehrin çok uzak olmayan bir semtinde. Alt katın bir odasını dükkan haline getirdi. Dükkanın başına geçti ve nalburiye malzemesi satmaya başladı. İşleri iyiydi Ali Efendinin. Köyden hemşehrileri orağını, tırpanını, tel örgüsünü kendisinden alıyordu artık. Ali Efendinin tek derdi vardı. O da İlhamiydi. Umduğunu bulamamıştı İlhamiden. Derslerle ilgisi yoktu. Kötü arkadaşlar edinmişti İlhami. Daha on iki , on üç yaşlarındaydı ama sigarayla tanışmıştı. Çoğu zaman okulu kırıyor, kendi huyuna suyuna benzer arkadaşlarıyla ya top oynamaya ya da sinemaya gidiyor, akşam geç saatlerde evine varıyordu. İlhami üç yıllık ortaokulu altı yılda zor bitirdi. Babası okumaya niyetli olmayan İlhamiyi meslek lisesine yazdırdı, hiç değilse elinde bir mesleği olur düşüncesiyle. İlhami lisede de aynı İlhamiydi. Huyu aynı huydu. Değişen dış görünüşü, fiziğiydi. Boyu uzamış, sakalları bitmişti. Okul hayatında çift dikişli olduğundan sınıf arkadaşlarının hepsinden uzun ve gelişkindi. Sınıfın en arka sırasında oturuyordu. Derslerle ilgilenmiyor yanındaki arkadaşıyla muziplikler yapıyordu. Artık içkiyle de tanışmıştı İlhami. Okullarının yanındaki bir birahanede içiyordu arkadaşlarıyla. Daha çok işsizlerin, başıboşların, serserilerin takıldığı bir yerdi burası. O zamanların populer şarkıcıları Orhanın, Ferdinin, Müslümün parçalarıyla kafaları buluyorlar, kendilerinden geçiyorlardı. İlhami hayatın zevkleri (!) sigara ve içkiden sonra başka bir zevki keşfediyordu artık. Cins-i latif yani kadın. Şans bu ya, şehrin genelevi de okullarına yakındı. Bazı akşamlar arkadaşlarıyla birahanede içtikten sonra geneleve uğruyorlar, geniş camlı, demir kapıların arkasından sermayeleri kesiyorlardı. Evine yüz metre kadar kalmıştı ama ayakları yorulmuştu. Gücü tükenmişti. Dört beş adım atıyor sonra yine karlı zemine düşüyordu. Pantolonu, paltosundan başka yüzü, gözü de karlarla kaplanmıştı. Yine hayallere daldı bir an. Kendisini arkadaşlarıyla genelevin önünde, geniş camlı,demir kapının ardında gördü. Kanapelere, koltuklara sereserpe uzanmış mini etekli sermayelerin kimisi gazete okuyor, kimisi ayak parmaklarına oje sürüyor, kimisi de örgü örüyordu. İlhami orta yaşlı bir kadına gözüyle işaret yaptı. Kadın içerde bir butona bastı, kapı açıldı. Kadın İlhamiye odasının yerini tarif etti ve yanındaki başka bir sermayeyle çene çalmaya başladı. İlhami odaya geçmiş kadını beklemeye başlamıştı. İçtiği biralardan mı yoksa heyecandan mı nedir bilinmez tuvalet ihtiyacı hissetti. Odanın dışına çıktı, sermayenin birine tuvaleti sordu. Tuvalet aksine doluydu bir iki dakika kapıda bekledi. Kapı açıldığında demin anlaştığı sermayeyle göz göze geldi. Kadın gülümsedi, salona geçti. İlhami tuvaleti yaptıktan sonra tekrar odaya geldi. Üzerindeki ceketini, gömleğini çıkarmaya başladı. Aksilik bu ya tekrar sıkışmaya başlamıştı. Ne oluyordu? Daha yeni tuvaletten dönmüştü. İlhami tekrar tuvaletin kapısına yöneldi. Aksine tuvalet yine doluydu. Bayağı sıkışmıştı. Nerdeyse pantolonunu ıslatmak üzereydi. Koşarak tekrar odaya döndü. Şimdi ne yapacaktı? Kadın her an gelebilirdi. Yanda aynalı, ayaklı evyeye gözü takıldı. Pantolonunu, külotunu çıkardı. Evyenin içine tuvaletini yaptı. Daha sonra hiçbir şey olmamış gibi külot katına yatağa uzanıp kadını beklemeye başladı. Biraz sonra kadın içeriye girdi. Odada bir değişiklik olduğunu anlamıştı kadın. Pis bir koku yayılmıştı etrafa. Kadın İlhamiye doğru pis bir bakış fırlattı. O an İlhami baştan aşağıya kadar pancar gibi kızardığını hissetti. Yer açılsaydı da içine girseydi ama bu duruma düşmeseydi diye içinden geçirdi. Kadın tuvalet masasından bir sprey çıkardı, odanın içine sıkmaya başladı. Daha sonra bir sigara çıkardı, çakmağıyla yaktı ve yatağa bıraktı kendini. Daha sonra südyeni ve külotunu da çıkarıp hırsla yere fırlattı. İlhami de şehvetten iz kalmamıştı. Elbiselerini hızlı hızlı giyip ardına bile bakmadan kapıya yönelmişti. Arkadaşlarının sorularına cevap vermeden genelevden ayrılmıştı. Arkadaşları İlhaminin ardından şaşkın şakın birbirlerine bakıyorlardı. İlhaminin bu süfli hayatı ailesini üzüyordu. En çok da babası Ali Efendi üzülüyordu. Kime çekmişti bu çocuk? Hem kendini hem de ailesini rezil ediyordu. İlhamiyi evlendirmeye karar verdi Ali Efendi. Evlenirse hayatı düzene girer, paralarını israf etmez, pis alışkanlıklardan kurtulur diye düşünüyordu yaşlı adam. Düşüncesini oğluna açtı ama İlhaminin cevabı olumsuzdu. Evlenmeği düşünmüyordu. Evlenecekse de köyden değil şehirden evlenecekti. Ali Efendi kararlıydı, kararından dönmeye de niyeti yoktu. Aynı köyden bir arkadaşıyla konuştu daha sonra adamın kızını aldı, Erzuruma getirdi, davullu zurnalı şenlikli bir düğün yaptırdı. İlhami babasıyla beraber oturdu bir müddet. Daha sonra ayrılmaya karar verdi. Ayrı bir eve kiraya çıktı. Evlilik hayatı da İlhamiyi değiştirememişti. Yine içki, yine sigara ve yine kadınlar. Karısına karşı ilgisizdi İlhami. Liseyi bitirdikten üniversiteyi kazanamadı. Babasıyla beraber çalışmaya başladı. Dükkana uğradığı yoktu. Üniversiteden bir arkadaşı vardı. Adı Erdaldı. Erdal, kendisi ve üniversiteli kızlar bir araya geliyor, sinema,disko,pastane , eğlenmek için nere olursa oraya damlıyorlardı. Erdalın babası da esnaftı. Durumu iyiydi. Masrafları genellikle Erdal veya İlhami ödüyordu. İlhaminin bu sorumsuz hayatına babası dayanamamıştı. Amansız hastalığa kapıldı ve bir yıl içinde rahmetli oldu. Babasının dükkanı İlhamiye kalmıştı. İlhaminin çalışmakta, para kazanmakta, rızkını çıkarmakta gönlü yoktu. Bir genç delikanlıyı işe aldı dükkanı işletmek üzere. İşler bundan sonra kötülemeye başladı. Yanında çalıştırdığı çocuk dükkandan para çalıyordu. Çocuğu işten çıkardı başka birini buldu. İşler düzeleceğine iyice kötüleşiyordu. İlhami sonunda havluyu attı. Dükkanı içindeki malla beraber değerinden aşağı bir paraya sattı. Parayı bankaya yatırdı. Hovardalığa hız kesmeden devam ediyordu İlhami. Bir gün batıda yaşayan bir arkadaşının davetiyle Erzurumdan ayrıldı. Arkadaşı da kendisi gibi hovardaydı. On beş gün gezdi, tozdular, yediler, içtiler. Erzuruma dönmeden önceki son gün arkadaşı, İlhamiyi şehrin kenar mahallelerinden birine götürdü. İki genç kadın karşıladı onları. Evde yediler içtiler daha sonra ayrı odalarda kadınlarla birlikte oldular. İlhami ertesi sabah otobüsle memleketine geri döndü . Otobüsün içinde kendini rahatsız hissetmeye başladı. Külotunun ıslandığını fark etti. Allahtan kot pantolon giymişti ıslaklık dışarıya sızmamıştı. Otobüsün mola verdiği bir yerde tuvalete gittiğinde manzarayı gördü. Külotu, bacakları süt dökülmüş gibi olmuştu. Kadından hastalık kapmıştı İlhami. Şehre gelir gelmez ilk işi hastaneye gitmek oldu. Her akşam kaba etinden iğne vurularak bir haftada düzeldi. Dükkanın parası kısa zamanda eridi. Artık elde var sıfırdı. İki üç ay aylak aylak gezdi. Daha sonra bir tanıdığın yardımıyla bir devlet dairesinde iş buldu. Artık eski hızında değildi İlhami. Artık daha az harcıyordu. İki tane kızı olmuştu. Evinin, eşinin, çocuklarının masrafları vardı ve maaşı sınırlıydı. Zamanla sigarayı bıraktı İlhami. Öksürük illetinden böylece kurtulmuş oldu. Eskisi kadar olmasa bile hovardalığı bırakmamıştı. Mahallesindeki bir kadınla gizli gizli buluşuyordu. Erdalın arabasına kızı atıyor, şehir dışında araba içinde koklaşıyordu. Bir akşam üstü arabayı polisler basmış, kimliklerini sormuştu. Polislere sigara ikram etmiş, paçayı sıyırmıştı. Evine yirmi otuz metre kadar kalmıştı ama ona kilometreler gibi görünüyordu. Ayaklarında derman kalmamıştı. Tipi hızını iyice artırmıştı.Kar ok gibi yüzüne batıyordu. Üç dört adım atıyor sonra kendini yerde buluyordu. Artık yürüyemiyor, sürünüyordu. Sürüne sürüne evin merdivenlerine kadar gelmişti. Paltosunun cebinden ağı ağır anahtarını çıkardı. Elini kapıya doğru uzattı. Anahtar deliğe yetişmiyordu. Ayağı kalkması gerekiyordu. Gücünü topladı elleriyle betondan kuvvet alarak hamlesini yaptı. Zorlanıyor, dişlerini sıkıyordu ama nafile. Takadı kalmamıştı. Merdiven betonuna yüzükoyun kapaklanmıştı. Tatlı bir uyku bastırmıştı o an. “- Allahım evime kavuştur beni” dedi içinden. “- Bu pis defteri kapatıp kar gibi temiz bir defter açacağım Allahımmm! “. Sabah ezanı okunduğunda, camiye giden yaşlı bir komşu köpeklerin yerde bir şeyleri çekiştirdiği gördü. Yaşlı adam köpeklere doğru yaklaştı. Adamı gören köpekler hızla uzaklaştılar. Adam alacakaranlıkta yerdeki nesneye doğru yaklaştı. İlhami kar ve kandan ibaretti . Sağ elinin parmaklarındaki anahtar bir deftere yazı yazmaya hazır bir kalem şeklini almıştı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erhan bayraktutan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |