"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
2133 Beşinci Mevsime Hazırlık Zamanı Duvar Dibinde Kar Altında Shakespear Peri... Kral Lear' dan Bildiriyor...! Zeus' u öldürün..! Roma'yı yakın..! Şövalye Tapınaklarını yıkın..! Rahibleri boğun..! Yargıçları asın..! Celladları gerin çarmıha..! İsa ' yı rahat bırakın..! Prometheus'u kurtarın..! Açın kapılarını bütün zindanların..! Bütün tımarhanelerin..Bütün okulların..Ve bütün evlerin... Ve bütün ahırların.. Ve bütün kalelerin..Ve bütün surların...Ve bütün askeri karargahların.. Kalın duvarlarla,dikenli tellerle çevrilmiş bütün yapıların.. Attention namına ne varsa bütün sınırların..! Açın kapılarını..! Kimse kalmasın insan dışında ..! Herkes geri dönsün insan içine..! İnsan girsin yeniden insan içine..! Öldürün geri döneni..! Kendi dışına yüzün geri kaçanı..! Kendi dışına gerisingeri gömülen herkesi..! Kesin katledin..! Bir vurun pir vurun..! Bırakmayın alacanlı..! Kalbi solucanlı ; kafası kurtlu ; fesad avurtlu kim varsa..! Vurun boynunu..! Efendi-Köle ayırmayın..! Kurutun bu iblislerin soyunu..! Bitsin artık bu tavşan kaç-tazı tut oyunu..! Kütüphaneleri de yakın..! Tiyatroları da kapatın..! Maskeler çöpe..! Üniformalar ateşe..! Bayraklar-flamalar taharet bezine..! Marşlar yerin yedi kat dibine..! Rapraplar cehennemin taa en dibine..! Avcıl şairler kasap çengellerine..! Evcil edibler afrika cangıllarına..! Irkçıl hatipler taklamakan çöllerine..! Mabeyinci vaizler gavurdağı kayalıklarına..! Muhbir medyatörler lağım çukurlarına..! Silah yapımcıları amazon bataklıklarına..! Şöven tüccarlar luxor dehlizlerine.. Derhall..! Ve hemenn..! ...... --Sevgili bilge kralımız..! Kölelerin ne suçu var..!? Onları affediniz lütfen efendimiz..! Bu endişeli mırıldanış ülkenin en sevilen ve köle babası bilinen filozofuna aitti.. Kral Lear;şöyle bir süzdü köle babası- gönüller sultanı sayın filozofu ve öyle bir çığlık attı ki.. Aklı başından gideyazdı muhterem filozofun..! --Karacahill..! Albızlar alsın canınıda anan bile oturmasın yasına.! Sersemm.! Bunca kandırdığın yetmedi mi.? Ne farkı var kölenin efendiden..?! Ama hayır..! Elbette var bir farkı..! Daha aşağılıktır köle efendiden..! Ne sanıyorsun..?! Kendi efendilerini doğurup büyüten ve besleyen bu ahmak köleler değil mi?! Bana teşekkür edeceğine akıl mı veriyorsun..?! Hannıballl.! Spartaküss..! Ebu Zerr..! Malcoolmmm.! Chee..! Son Mohikannn..! Jumongg..! Sabbaahh..! Lumumbaa..!Köroğluu..!Carmeenn.! Jan Darkk.! Yalnız Efee..! Sosonooohh..! Önce şu ahlaksız ahlakçıyı def edin ülkemizden.. Yahut hayır..! Durun..! Başka ülkelere de yazık..! Kireç kuyusuna atın bu sahtekar kitap yüklü eşeği..! ...... Öyle yaptılar..! ..... Sonra bilge kral şöyle buyurdu daha sakinleşmiş bir ses tonuyla: --Eril dişil ayırmayın..!Acındırmalarına aldanmayın..! İnsan düşmanı,doğa düşmanı,tanrı düşmanı...! Aşk düşmanı...! Kim olursa olsun;ne olursa olsun..! Acımayın..! Kendinize acıyorsanız ve kendinize saygınız varsa şayet..! Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı.. Kral Lear derin sessizliğe doğru derin bir bakış fırlatıp;vargücüyle yeniden.. Öyle bir haykırdı ki yer ve gökler bile zangır zangır titremeye başladı.. Körüğe dönmüş iman tahtasına pat pat yumruk vurarak konuşuyordu Kral Lear. --Eğerrr..! Yapmazsanııız..! Ben bilirim yapacağımıı..! Hıhıhımmmhh..! Sonra sustu Kral Lear.Çevresine şöyle bir göz gezdirdi. Bütün gözlerin pürdikkat gözlerine dikilmiş olduğunu gördü. --Büyülendiniz değil mi..?! Korku’nun Büyüsü..! Ama hayır..! Buna da izin vermeyeceğim..! Bütün büyücü ve kahinleri ve sihirbazları ve üfürükçüleri ve şarlatanları ve şamanları.. Şamları ve eba yezidleriyle beraber derhal galaxi’nin en uzak en buzul planetine fırlatın gitsin.. …. Öyle yaptılar. . …. --Yaşasın Kral..! Arkasına döndü birden Kral.. Dalkavuğunu gördü.. Hırsla ona yöneldi.. Boğazından tuttuğu gibi havaya kaldırdı ve.. Kendini hayranlıkla izleyen kalabalığın gözleri önünde sıkıverdi dalkavuğunun boğazını. --Yaşamasın Kral.! Diye haykırdı ve canı çoktan çıkmış dalkavuğun ölü gövdesini.. Tiksinç dolu bir yüz ifadesiyle kalabalığın arasına fırlatıverdi.. Kalabalık yarıldı ve dalkavuk o yarığın içine girip kayboluverdi aniden yeraltına doğru.. …Kral Lear birkez daha döndü arkasını kalabalığa.. Gözünü tahtına şöyle bir dikti ve herkesin oturmaya can attığı ve bu can atışlarla nice canlara kıydığı.. O muhteşem tahtına öyle muhteşem bir tekme attı ki paramparça oluverdi taht.. Sessiz salondan derin bir uğultu yükseldi. --Oooovv.! --Oooovv.. Ya.! diye gülümseyerek tekrar kalabalığa çevirdi yüzünü Kral.. Kendini büyük bir şaşkınlık içinde izleyen kalabalıkla kendini hizalayarak önce ellerini bağladı ve.. Sonra yavaşça kollarını dirsekten büküp göğüs hizasına getirdi.. Başını hafifçe elleri üstüne doğru eğerek kusursuz bir Joseon selamı verdi Kral.. Kalabalık birden dalgalandı ve aynı şekilde karşılık verdi Kral’a.. --Teşekkürler majesteleriii..! -Majesteleri yokk..!Kardeşiniz Lear var artık..! O’na teşekkür edin. -Teşekkürler Kardeş Lear..! -Teşekkürler kardeş halk..! Birbirine bakındı kardeş halk. Ve birbirlerini birebir selamlayıp kucakladı kardeş halk.. … Bu ara gözü o kadına ilişti Kral Lear’ın.. Kadın büyük bir hayranlıkla izliyordu Kralı.. Bu kadın; ülkenin bütün orospu erkeklerine kazık atan o günahkar kadındı.. Cindy bebekleri kıskandıracak kadar güzel bir kız çocuğunun ellerinden tutmuş.. Yüreğindeki güzelliklerin isyankar çığlıklarını izliyordu… Bilge Kral;Kardeş Lear’ın haykırışlarında.. Gözgöze geldiler.. Lear göz kırptı.. Kadın başını eğdi.. Küçük Helena annesinin bacaklarına sarıldı.. Utangaç bir gülümsemeyle o da Lear’a bakıyordu. Lear o’na da bir göz kırpıcığı gönderdi. Helena daha çok sarıldı annesinin bacaklarına.. Anne bu sarılıştan sakınır gibi oldu ve Lear’la göz göze geldi yeniden. Lear yaklaştı ve.. Alkışa boğuldu koca sarayın kocaman avlusu.. Alkışlar bütün ülkeye dağılarak yayıldı ve.. Sağanak bir yağmur yağmaya başladı bu alkışların üstüne.. Şapkalar havada uçuşuyor hurra sesleri ortalığı inletiyordu.. Bir süre sonra dindi yağmur… Güneş gösterdi yüzünü.. Sonra o da çekildi. Bir eleğimsağma kapladı mavi göğün enginliklerini.. Bir adam…Bir Kadın..Ve bir küçük Helena.. Eleğimsağmaya doğru yürüdüler ve yükseldiler.. Ve gözden kayboldular mavi göğün derinliklerinde.. Bir eleğimsağma bırakarak arkalarında…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veysel Menekşe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |