..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Nilüfer Aydur




29 Ekim 2010
Gelenek, İletişim ve Kültür - 1  
Nilüfer Aydur
Tarih boyunca iletişim teknolojilerinin iktidara sahip olan kesimlerce yönetildiği göz önüne alınarak, dehaların; neyi, nerede, nasıl, hangi koşullar altında, ne için, hangi araçlarla, neye hizmet ederek, hangi saikle keşifler yaptığı alsa göz önünden uzak tutulmamalıdır. Bu hususta düşüncem odur ki, çağları belirleyen ve eskiyi yadsıyarak gelişen her yeni iletişim teknolojisi dikkatle gözlenmeli, iktidarların -iktidarlarını sürdürme bağlamında, yetersiz kaldıklarına, yıprandıklarına inandıkları için- ortadan kaldırmaya çalıştıkları eski teknoloji-ler rafa kaldırılmadan, güncelliği korunarak yaşatılmalıdır. İnsan için önce söz mü vardı, yazı mı vardı? Tartışmaları bir yana, insan için önce ‘’gelenek’’ vardı, gerçeği görülmelidir. Yazıdan ve sözden önce oluşmaya başlamış bir ağın, insanlığın toplu bilincinin varlığı sahiplenilmelidir. Düşünce evrenimiz, farklı kültürlerin farklılığından beslenmiş bu ağın izdüşümüdür. Bu bağlamda evrensel geleneği korumak, farklı gelenekleri korumakla mümkündür.


:AEGJ:
Aramızdan bazı ‘’deha’’ tabir edilen kişilerin, daha önceden fark edilme olanağı –ki bu olanak meselesi çok kritik bir sorundur ve ayrıca incelenmelidir- bulunamamış (bulunmuşsa da zamana-mekâna yenik düşerek unutulmuş) ve belli ölçülerde geneli içine alan yaşantısal olgu ve olayları ortaya koyuşları, kimi zaman da keşifleri karşısında; kendilerine ve/veya öğretilerine, içinde bulunduğumuz çevre-duruma göre hayranlık, şaşkınlık, hatta bazen tapınma derecesinde inançla bağlılık duyguları geliştiririz. Bu bilimsel alanlarda olduğu kadar tinsel (din, sosyoloji, psikoloji, felsefe vs.) alanlarda da, tarihin çeşitli dönemlerinde karşılaştığımız ve karşılaşmakta olduğumuz bir durumdur. Sanki o güne kadar içinden yaşayıp geldiğimiz olay ve besbelli olguları görüp kavramamızı engelleyen perde aralanmış, içeriye ışık sızmış, mağaradan çıkış yolu bulunmuş, gölgelerin gerçek olmadığı anlaşılmış, çevremizi saran duvarlar yıkılmış, bizi yöneten-yönlendiren kurgular işlevini kaybetmiş ya da tam da bunları gerçekleştirebilmemiz için gidilecek yer, izlenecek yol keşfedilmiştir.

Gerçekten de öyle midir?

Kim, neyi, nerede, nasıl, hangi koşullar altında, ne için, hangi araçlarla, neye hizmet ederek, hangi saikle keşfetmiştir ki, keşfedilen aslında nedir, biz ona nasıl bir anlam yüklemişizdir?

Görünürde keşfedilen biz ve bize dair olandır. ‘’Ben’’den yola çıkıp (ki kimsenin başkaca olanağı yoktur) bize dair olan-ı ve geneli kapsayan keşiflerdir bunlar. En bilimsel, en analitik yaklaşımlardan en öznel –tam da burada yapıldığı gibi- yaklaşımlara kadar, ortaya atılan bütün tez, hipotez, kuram ve inkâr edilemez kabul ettiğimiz kanunlara kadar, hepsi ‘’ben’’den yola çıkarlar. İki kere ikinin dört etmesi, yarın yağmur yağacak olması, suyun kaynama derecesi, maddelerin özgül ağırlıkları, yer çekimi kanunu, kapitalizmin bir sömürü düzeni olması, enginarın kanseri önleyen sebzelerden biri olması, oedipus kompleksi, insan beyninin doğduğunda boş bir levha olması, Tanrı’nın varolması; hep ‘’ben’’den yola çıkmıştır. Sonuç olarak, bütün bu tez, hipotez, kuram ve kanunları ‘’bilgi’’ başlığında toplayabilir ve hayatımızı bu bilgilere göre yönlendirip yönettiğimizi (yönettirdiğimizi) söyleyebiliriz.

Bilinen ilk düşünür olarak Thales’i varsayarak sorgularsak; Thales’in öncülleri olmadan o noktaya gelemeyeceğinin açık tahminiyle, bilinmemelerine rağmen kendilerinin varlığını inkâr edemeyeceğimiz sayısız kayıp düşünce ve düşünce sahibinin attığı temeller üzerinde yaşadığımız bir gerçektir. Yazılı geleneğin içinde yer almamış bu kişilerin (düşüncelerin) yazılı geleneğe malolmuş kişilerden hiçbir farkı yoktur aslında. Biz, şekli ne olursa olsun, ister yazılı, ister sözlü, isterse bilemediğimiz-ulaşamadığımız kadar uzak geçmişe gömülmüş iletişim teknolojileri kanalıyla olsun, aslı ‘’gelenek’’ olan (güncel kullanımından çok daha kapsayıcı, genel anlamıyla) bir ağın parçası ve oluşumuyuz. Bu ağın işletim sistemi ise iletişimdir.

İşte, girişte sözünü ettiğim ve yazılı geleneğe maloldukları için tanınan ve bazen değim yerindeyse tapınılan dehaların, dehalarını yansıttıkları alan da bu, iletişimin ta kendisidir.

Tarih boyunca iletişim teknolojilerinin iktidara sahip olan kesimlerce yönetildiği göz önüne alınarak, dehaların; neyi, nerede, nasıl, hangi koşullar altında, ne için, hangi araçlarla, neye hizmet ederek, hangi saikle keşifler yaptığı alsa göz önünden uzak tutulmamalıdır. Bu hususta düşüncem odur ki, çağları belirleyen ve eskiyi yadsıyarak gelişen her yeni iletişim teknolojisi dikkatle gözlenmeli, iktidarların -iktidarlarını sürdürme bağlamında, yetersiz kaldıklarına, yıprandıklarına inandıkları için- ortadan kaldırmaya çalıştıkları eski teknoloji-ler rafa kaldırılmadan, güncelliği korunarak yaşatılmalıdır. İnsan için önce söz mü vardı, yazı mı vardı? Tartışmaları bir yana, insan için önce ‘’gelenek’’ vardı, gerçeği görülmelidir. Yazıdan ve sözden önce oluşmaya başlamış bir ağın, insanlığın toplu bilincinin varlığı sahiplenilmelidir. Düşünce evrenimiz, farklı kültürlerin farklılığından beslenmiş bu ağın izdüşümüdür. Bu bağlamda evrensel geleneği korumak, farklı gelenekleri korumakla mümkündür.

Nilüfer Aydur



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çirkin Ördek Yavrusu İnsan Hayvan mı?
Bendeyişler - 6
Kutsala İlişkin
Bendeyişler - 4
Bendeyişler - 3
Sistemin Ruhu - 8
Bendeyişler - 5
Sistemin Ruhu - 7
Bendeyişler - 1
Bendeyişler - 2

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgi ve Söz Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sus - II - [Şiir]
Sus - I - [Şiir]
Kızıma [Şiir]
Yalnızlık Kimsesizlik Değildir [Şiir]
Söz Vermiştin İnanacaktım [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - VI [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - VII [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - V [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - IV [Şiir]
Aynı Zamandı [Şiir]


Nilüfer Aydur kimdir?

İçine hapsolduğumuz evrenin dışına hiç çıkamayacak olsak da, bizim işimiz o evrenin duvarlarını kemirmektir. Zira o duvarlar ruhumuzun besin ihtiyacını karşılar.

Etkilendiği Yazarlar:
Daha çok felsefi etkilerden söz edebilirim...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.