..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Nilüfer Aydur




14 Kasım 2010
Gelenek, İletişim ve Kültür - 2  
Nilüfer Aydur
Aynılıklar, insanın duyumsadığı şaşırtan farklılıklar nedeniyle kendisini araştırmaya iten sorularının tükenmesine; sonuç olarak, soru geleneğini kaybeden insanın, olanı-biteni sorgusuzca kabul etmeye alışmasına sebep olmaktadır. Görünen o ki, küresel anlamda farklılıklarla beslenen geleneğin yerini; bir tür yasa kabul edilen, üstelik sorgulanmaksızın uygulanmasını ve şekline riayet edilmesini bekleyen ritüelleri de içinde barındıran, KÜRESEL TÖRE almaktadır.


:ADGB:
Dilimize ‘’gelmek’’ kelimesinden türetilerek (İsmet İnönü tarafından) kazandırılan ‘’gelenek’’ sözcüğü, türetilmiş kelimeler içinde belki de en benimsenmiş kelimelerden biridir. Aynı zamanda, kültürümüzün içinde gördüğü işlev bakımından anaç, kapsayıcı, yaşanmışla yaşanmakta olanı birbirine bağlayarak gerçeklik duygusunu pekiştiren; fakat bir o kadar da ürkütücü bir sözdür gelenek. Ürkütücülüğü, kendisine atfedilen yaptırım gücünden kaynaklanır. Zira gelenek, bir tür yasa kabul edilen, üstelik sorgulanmaksızın uygulanmasını ve şekline riayet edilmesini bekleyen ritüelleri de içinde barındıran ‘’töre’’ ile eşanlamlı bir kullanım altgeleneğine sahiptir. Oysa töre; görece küçük toplulukların yaşam biçimleriyle -coğrafi, iklimsel ve ekonomik çevreye bağımlı olarak- şekillenmiş iktidar ilişkilerini düzenleyen ve kendisine geleneğin seçili birimlerini payanda eden, dar anlamıyla sözel hukuk kurallarıdır. Bu bağlamda töreyle; insan olma yolculuğunda edinilmiş bilgi, beceri, üretim, kazanım, inanç ve her türlü değişim-dönüşüm sürecini, adeta imbikten geçirerek nesilden nesile aktaran ‘’gelenek’’ birbirine karıştırılmamalıdır. Gelenek, küçük toplulukların ya da bölgelerin değil, farklı kültürlerin çeşitli iletişim kanallarıyla –biri diğerine yatay, dikey ve çapraz olarak bağlanmış tarihsel yollarla- birbirine taşıdığı; fayda ve gerekliliği deneyimlerle sabitlenerek sahiplenilmiş ortak insanlık mirasının, bir başka deyişle, insanlığın toplumsal DNA’sının adıdır.
Konumuz, insanlığın gelişimini, dönüşümünü biçimlendiren gelenek ağıyla -geçirgenliğini sağlayan iletişim biçimlerinin belirlediği hız, yayılma ve kesintiye uğrama süreçlerine bağımlı olarak- ortaklaştığı insanlık kültürünün aldığı, daha doğru bir anlatımla, karşısına çıkarılan engeller yüzünden alamadığı biçimdir. Zira gittikçe artan bir hızla, ortaklaştığımız ve her türlü ilişkimizin içeriğini temellendiren toplumsal insanlık DNA’mızın şifreleri kırılmakta, genetiği bozulmakta, bilgisizleştirilmektedir.
Ülkemizde feodal ilişkiler bağlamında inceleme konusu edilip, çoğu kere haklı olarak eleştirilen ‘töre’nin, etki alanına aldığı kitleleri yaptırım gücüyle baskılayan sözlü hukukuyla, uluslararası sermeyenin çıkar ve iktidar ilişkilerini düzenleyen ve ulusların iç hukuklarını yaptırım güçleriyle baskılayan ‘‘uluslararası yazılı hukuk’’ aynı işleve sahiptir. Fakat sadece bu değil; aynı zamanda gündelik yaşamın her alanına nüfuz ederek, insan ilişkilerini düzenleyen etik değerleri de etkisi altına alan bu görünür-görünmez yasalar, geleneğin doğal etkileşim sürecine de müdahale etmektedir. Yine bu doğrultuda, tüm dünya insanlarını ‘sınırsız bir özgürlükle’ iletişime geçiren, dünyayı ‘global köy (McLuhan)’ haline getiren yeni iletişim teknolojileri, bize bu sayede ‘bilgi’nin ortaklaşıldığı yanılgısını yaşatırken, aslında bilginin ‘’tek-el’’de toplanıp, istenildiği biçim ve zamanda servis edilebilir olmasına sebep olmakta, dolayısıyla her uluslararası ilişkinin kendi uluslararası hukukunu da yaratma doğasıyla, kapsadığı tüm iletişim kanallarını ve bu kanalları kullanan insanları aynı kurallarla yönetebilir olmaktadır. Bu, insanlık geleneğinin geleneksel gelişimini durma noktasında yozlaştıran, sinsi bir müdahale olarak kavranmalıdır. Zira tek hukuk, tek kültür, tek yönetsel yapı ve tek iletişim kanalı -zamanla tek ileti- kültürler arası etkileşimle oluşan gelişmeye temel teşkil eden farklılıkları yok etmek demektir. Aynılıklar, insanın duyumsadığı şaşırtan farklılıklar nedeniyle kendisini araştırmaya iten sorularının tükenmesine; sonuç olarak, soru geleneğini kaybeden insanın, olanı-biteni sorgusuzca kabul etmeye alışmasına sebep olmaktadır. Görünen o ki, küresel anlamda farklılıklarla beslenen geleneğin yerini; bir tür yasa kabul edilen, üstelik sorgulanmaksızın uygulanmasını ve şekline riayet edilmesini bekleyen ritüelleri de içinde barındıran, KÜRESEL TÖRE almaktadır.
Töre yargılayıcıdır, töre hüküm vericidir, töre uygulamayanı dışlayıcı, yok sayıcı hatta yok edicidir. Töre, kural ve yaptırımlarının dayanağını, akıl, deneyim, bilim ve sanattan değil, iktidarları kendinden menkul bir zümrenin kaba gücünden alır. Bu anlamda faşizandır. Görece küçük toplumların, feodal iktidar ilişkilerini düzenleyen yerel töre, iç dinamiklerin dış kültürlerle olan ilişkileri sonucu zamanla değişime uğrama, insanlık onuruna uygun hale getirilebilme olanağına sahipken, küresel töre bu değişimin önünü küresel olduğu ölçüde kesmektedir. Doğaldır ki, etkileşime geçilecek farklı kültürler olmadığı takdirde, içinde yaşanılan kültürün değişim, dönüşüm ve gelişimi mümkün olamayacaktır. Böyle bir kültürün içinde gerçekleştirilecek, bilimden sanata kadar her türlü insan etkinliği güdük kalacak, ufku daralacak, monotonlaşacak ve hukuktan iktisadi yapılanmaya kadar, insanlığın toplumsal düzenleyiciler karşısında geliştirdiği eleştirel bakış kaybolacaktır.

Nilüfer Aydur



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çirkin Ördek Yavrusu İnsan Hayvan mı?
Bendeyişler - 6
Kutsala İlişkin
Bendeyişler - 4
Bendeyişler - 3
Sistemin Ruhu - 8
Bendeyişler - 5
Sistemin Ruhu - 7
Bendeyişler - 1
Bendeyişler - 2

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgi ve Söz Üzerine

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sus - II - [Şiir]
Sus - I - [Şiir]
Kızıma [Şiir]
Yalnızlık Kimsesizlik Değildir [Şiir]
Söz Vermiştin İnanacaktım [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - VI [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - VII [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - V [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - IV [Şiir]
Aynı Zamandı [Şiir]


Nilüfer Aydur kimdir?

İçine hapsolduğumuz evrenin dışına hiç çıkamayacak olsak da, bizim işimiz o evrenin duvarlarını kemirmektir. Zira o duvarlar ruhumuzun besin ihtiyacını karşılar.

Etkilendiği Yazarlar:
Daha çok felsefi etkilerden söz edebilirim...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.