Ýnsanlýðý tanýmak insanlarý teker teker tanýmaktan kolaydýr. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
M.NÝHAT MALKOÇ “Kalkmýþ güzelim sabaha açmýþ penceresini, Dalga köpüðü Trabzon evlerinden biri, Silkelemiþ düþlerini pencereden, Bakmýþ evinin ayak ucunda, Ýnce bir örtü mavi deniz…”Ceyhun Atýf Kansu) Zamanýn billurdan aynasýdýr þehirler… O aynadan yansýyanlar o þehirde yaþayanlarýn ruh süzgecinden süzülenlerdir. Þehirlerin de, gönül telini titreten bir ruhu vardýr þüphesiz… Onlarýn da bir kimliði vardýr boyunlarýna asýlan... Onlar da gün gelir aðlar, gün gelir gülerler. Þehri güldüren de, aðlatan da onun koynunda yaþayan evlatlarýdýr. Caddesiyle, sokaðýyla, eviyle, mabediyle, parkýyla, bahçesiyle bir vücudu andýrýr þehirler… Bir vücut nasýl ki eskiyen hücrelerini yenilerse þehirler de öyle yeniler kendilerini. Nasýl ki vücutta hücreler düzensiz çoðalýnca kanser illeti baþ gösterir, öyle de kentlerdeki yenilenme gayreti, kentin ruhuna uymazsa öyle vahim bir netice doðurur. Kanserli kentler bu uyumsuzluðun vahim sonucudur. Þehirlere giydirilen elbiseler bizim motiflerimizi taþýyan kumaþlardan üretilmelidir. Þehre ecnebi kumaþýndan yapýlan elbiseler giydirmek kentin þahdamarýna vurulan hançerden farksýzdýr. Trabzon bu hançerin sersemliðini üzerinden atamadý henüz… Kentin þahdamarýna saplanan bu hançer, kenti kan gölüne çevirdi. Bizler bu kentin sakinleri olarak çok da farkýnda olmasak da mimari açýdan bir kan gölünde yüzmekteyiz. Ne yazýk ki her gün bir yanýmýz yara almaktadýr. Þehrin kanserli hücreleri her geçen gün bünyeye aðýr darbeler indirmektedir. Þehirlerin de bir ruhu vardýr. Bu ruh cevherinin saflýðý, doðallýðý bozulursa çürüme de beraberinde gelir. Nisyanýn aðýr yükünü taþýyamaz þehirler… Bugünkü þehirler lisan-ý halleriyle nisyana isyan etmektedirler. Bir çýnarýn köklerini kopardýðýnýzda onu ölüme terk edersiniz. Ýþte öyle de þehirlerin de kökleri vardýr. O kökler beslenirse þehir geliþir, gürbüzleþir. Þehirler yenilenirken geçmiþle olan baðlarý koparýlmamalýdýr. Þehre kattýklarýmýz, mevcut olanlarla uyum içinde olmalýdýr; bir ucube görüntüsü teþkil etmemelidir. Kentler geçmiþin izlerini sildiklerinde manevî anlamda kendi pimini kendileri çekerler. Modernleþme sürecinde kimliðini ve köklerini kaybeden þehirler, bunalýmýn eþiðinde debelenip dururlar. Modern mimarî kýlýfýyla þehri özgün yapýsýndan uzaklaþtýranlar, kapitalizmin gönüllü köleleridir. Onlar daha çok kazanç ve para anlayýþýyla, ellerindeki kanlý hançeri þehirlerimize saplamaktadýrlar. Bilmiyorlar ki bu kan gölünde onlar da boðulacaklar. Þehirlerin asil ruhunu çalan mimarlar, betonarme yýðýnlarýyla çarpýk bir ruh inþa etme peþindedirler. Buram buram Türk-Ýslam havasýný teneffüs ettiðimiz tek kimlikli þehirler bugün çok kimlikli bir hale bürünmüþlerdir; daha doðrusu kimlik diye bir þey kalmamýþ þehirlerimizde. Bunun acý görüntülerini Trabzon da yaþamaktadýr. Þehir, beton yýðýnlarý altýnda can çekiþmektedir adeta. Þehrin kökleri sökülmektedir þanlý maziden. Bir metamorfoz hali midir nedir yaþanan?… Kimler kasteder kentin ruhlara tuttuðu müþfik aynalara?… Þehir; ait olduðu toplumun dünya görüþünü, hayat felsefesini, hayata bakýþýný ve deðerler sistemini yansýtýr. Bunu Türk-Ýslam þehirlerinde görmek mümkündür. Oysa günümüzde sözde mimarlar hedonist(hazcý) bir anlayýþla ruhsuz kentler inþa etmektedir. Bu kentlerde ihtiyaçlar deðil, gösteriþ ön planda tutulmaktadýr. Bencillik hastalýðý mimariyi de yönlendirmektedir. Sadece insanlar deðil, ne yazýk ki kentler de kimlik bunalýmý yaþýyor. Günümüzde gökdelenler, yýldýzlý oteller, eðlence merkezleri, alýþveriþ merkezleri, lüks konutlar-iþyerleri ve benzeri yapýlar aslýnda þehrin kimliðine vurulan bir darbedir. Zira bu yapýlar metalik bir soðukluk taþýmaktadýr. Öyle de insan topraktan uzaklaþtýkça huzurdan da uzaklaþmaktadýr. Eskiden evlerin bahçeli ve müstakil yapýlmasý teknolojinin geriliðiyle açýklanamaz. Ýnsanlarý üst üste yýðan bugünkü modern mimarî, onlarýn mahremiyetine de büyük darbe vurmuþtur. Artýk herkes, herkesin sýrrýna vakýftýr. Zira kaðýt gibi binalar, evlerimizin sýrlarýný bir paçavraya çevirmiþtir. Üstat Necip Fazýl’ýn þu dizeleri bu gerçeðin en güzel ifadesidir: “Sýr vermeye alýþkan/Pencereler aydýnlýk/Duvara þüphe çakan/Gölgelerde þaþkýnlýk/Üst üste insan türü,/Bu ne hayat, götürü!/Yakýnlýktan ötürü/Kaçýp gitmiþ yakýnlýk...” Üretim ve tüketim merkezli bugünün þehirleri insanileþme olgusundan uzaktýr. Þehirler bir deðirmen misali içindeki kiþilerin insanî duygularýný öðütmektedir. Günümüzde þehirler birer aslan, insanlarsa onlara atýlan birer yemden ibarettir. Ýnancýna, tarihine ve kültürüne yabancý þehirlerde yaþayan insanlar bir zaman sonra kendilerine de yabancýlaþmaktadýr. Böyle olunca bir zaman sonra, inandýklarý gibi yaþayamayan insan yýðýnlarý yaþadýklarý gibi inanma gafletine düþeceklerdir. Bu, uçuruma gelindiðinin resmidir. Þair H. Hüseyin Korkmazgil’in bir þiirinde göç olayý bakýn nasýl anlatýlýyor: “kýrk bin köyden birer kiþi/göçüyor kýrk bin kiþi/kýrk bin köyden onar kiþi/göçüyor yarým milyon/ya elliþer yüzer kiþi?/göçüyor milyon milyon/vatanda vatan/güzel beyler/hanýmlar/kusuyor bütün köyler insanlarýný/kusuyor kasabalar/baþtanbaþa bütün ülke/kusuyor insanýný!”(Koçero-Vatan Þiiri)… Þehirlerimizin yaþadýðý sancý bu dizelerde resmediliyor. Köyler, kasabalar insanlarýný kusunca þehirler de kusmuktan geçilmiyor. Eline malayý alan þehrin varoþlarýnda kuruyor meskenini… Bu kirlilik gittikçe þehre abanýyor, bir zaman sonra köyleþiyor kentler…Buna göz yuman belediyeler gelecek nesilleri deðil, gelecek seçimleri düþünüyor ne yazýk ki!... Þehirler de bir can taþýr yorgun bedenlerinde… Þehirlerin ruhunu kabzeden mimarlar, mühendisler ve müteahhitler vardýr. Þehirleri hanlar, hamamlar, saraylar, camiler ve medreselerle donatan ecdadýmýz insan merkezli yaþam alanlarý oluþturmuþtur. Bizler o sýcak mekanlarý yok etmiþ, yerlerine yenilerini kurarak iyice ruhsuzlaþtýrmýþýz… Bu aslýnda sözüm ona çaðdaþ insanýn buhranlarýnýn ve ruh çarpýklýðýnýn mimariye yansýyan halidir. Bu acý tabloyu Trabzon’un kýyýsýnda, köþesinde, hatta en merkezi mekanlarýnda da görebiliyoruz. Trabzon ve onun gibi nice þehirler, mazisiyle uyumlu þehirleþmenin hasretini çekmektedir. Þehirlerin akciðerleri olan yeþil alanlar sökülüp atýlmýþ, artýk kuþ sesleriyle uyanamýyoruz uykumuzdan. Munis kuþ sesleri yerine bir imalathanenin, bir iþportacýnýn, bir okulun sesleri týrmalýyor kulaklarýmýzý. Týkýþ týkýþ inþa edilen kentlerde yatak odalarýmýz bile kem gözlerin bakýþ menzilinde… Perdeyi bir parça açýk býrakma gafleti mahremiyetimize zehirli oklarýn saplanmasýna zemin hazýrlayabilir. Böyle de olmaz ki, böyle de yaþanmaz ki!... Bugünkü çarpýk þehirler ihmalin, düþüncesizliðin, menfaatin ve aymazlýðýn prematüre çocuklarýdýr. Kuvözlerde yaþatmaya çalýþtýðýmýz bu olgunlaþmamýþ bünye, bizi dünden koparýyor; geçmiþle gelecek arasýndaki köprüleri havaya uçuruyor. Zira þehirlerin saflýðýný ve masumiyetini yok ettik hoyrat ellerimizle… Yedi Kocalý Hürmüz’e döndü yaþam alanlarýmýz… Seküler bir bakýþ acýsýyla inþa edilen yaþam alanlarýmýz ruhlarýmýzý karartýyor ve katýlaþtýrýyor. Þehirlerin kýyametinin senaryosu yazýldý bile… Birileri bu senaryoyu yönetirken, birileri de onun hamiliðini yapýyor. Sur’un sesi kulaklara deðmek üzeredir. Günümüzde göç, çarpýk kentleþme ve deðerlerin iflasý yüzünden kiþilerin yaþadýklarý yerle olan baðlarý iyice zayýflamýþtýr. Öyle ki gün boyu dolaþtýðýnýz þehirde selam verebileceðiniz, derdinizi ve sýrrýnýzý anlatabileceðiniz bir dost simaya hasret kalýrsýnýz. Bu “kendi þehrinde yabancý olmak” deyimini kazandýrmýþtýr(!) lügatlerimize. Yabancý, soðuk yüzler ve donuk bakýþlar modern þehirlerin yeni siluetidir. ‘Ýnsan yüzlü þehirler’ her geçen gün tükenmekte, elimizden kayýp boþlukta yok olmaktadýr. Buna Trabzon’umuz da dahildir. Trabzon tez vakitte titreyip kendine dönmelidir. Aynadaki çirkin görüntüsünün farkýna varmalýdýr. Aynaya kýzýp onu kýrmak yerine, kendi çarpýklýðýný bir an evvel düzeltmelidir. Bu kentin önderleri cüzdan muhasebesini bir kenara býrakýp vicdan muhasebesi yapmalýdýr. Þehir kendisiyle hesaplaþmalýdýr. Kentin baronlarý sahiplenme duygusuyla þehre kucak açmalýdýr. Bir ömür tükettiðimiz Karadeniz’in incisi Trabzon, mazinin ve modern zamanlarýn rengini uyum içinde taþýmalýdýr. Bu þehir hepimizin en mahrem sýrlarýna vakýftýr. Onun doðal dokusunu bozmak ihanetlerin en büyüðüdür. Bizler gün geldi ayaklarýmýzýn paramparça olmasýný göze alarak bu kentin cam kýrýklarý üzerinde yürüdük. Þimdi bu þehri Victor Hugo’nun Paris’i, Charles Dickens’ýn Londra’yý, Dostoyevski’nin S.Petesburg’u eserlerinde yücelttiði gibi yüceltmeliyiz. Þair ve yazarlara ilham kaynaðý olan Trabzon, gönüllerde ebedileþmelidir. Biz bu kente sevdalýyýz. Nereye gidersek gidelim bu güzel þehir, bu güzel deniz, kartpostallarý andýran bu güzel coðrafya bizimle gelecek, düþlerimizde yaþayacak ve bizi bir gölge gibi takip edecektir. O yüzden bu þehrin köklerini kesip onu öksüz koymayalým. Osmanlý’nýn Yavuz Sultan Selim gibi þair ruhlu ve cengaver þehzadelerini aðýrlayan Trabzon’un tarihî dekorunu Osmanlý düþüncesinden intikam alýrcasýna bozmaya çalýþanlar bu naif þehrimizi bugün bir ucubeye döndürmüþtür. Ýnanmazsanýz çýkýn Boztepe’den hele bir bakýn… Yaný baþýnýzdaki Yenicuma’nýn, limaný koynuna alan Çömlekçi’nin, kimsesizliðe terk edilen Deðirmendere’nin gözyaþlarýnýn sýcaklýðýný ve tuzunu dudaklarýnýzda hissedeceksiniz. Bu mahallelerin hýçkýrýklarý týrmalayacak kulaklarýnýzý. Þayet duyularýnýz ve duygularýnýz dumura uðramamýþsa; ruhunuz kapitalizmin cenderesine hapsolmamýþsa… “Geçmiþten adam hisse kaparmýþ... Ne masal þey!/Beþ bin senelik kýssa yarým hisse mi verdi?/ ‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;/Hiç ibret alýnsaydý, tekerrür mü ederdi?” diyor milli þairimiz Mehmet Akif… Son zamanlarda kentsel dönüþüm adý altýnda yapýlan çalýþmalar bana bunu hatýrlattý…. Zira bu çalýþmalar iyi niyetle yapýlsa da geleneksel mimariden uzaktýr. Günde onlarca daire yapmakla övünen TOKÝ’nin estetikten uzak, sýrf barýnma amaçlý malikaneleri Trabzon’un görsel geleceðine katkýda bulunabilir mi acaba? Ýnsaný, özü olan topraktan koparýp betonun soðukluðuna mahkûm eden bu binalar bu þehri beton ve moloz yýðýnýna çevirmez mi? Osmanlý mimarisinin insanî yüzü ve sýcaklýðý okutulmaz mý mimarlýk ve mühendislik fakültelerimizde? Osmanlý mimarisini çaðdaþ bulmayanlarýn inþa ettikleri yaþam alanlarýnýn neresi çaðdaþ?... Bunlar olsa olsa kapitalizmin ruhsuz artýklarý olabilir. Trabzon bizim gözbebeðimizdir… Bu güzel þehirde denizlerin ve göklerin mavisiyle, kýrlarýn ve yayla çimenlerinin yeþiliyle buluþtu gözlerimiz... Bizim bahçelerimiz gül kokusuna hasrettir. Bahçelerimize Ebu Cehillerin zehirli zakkumlarýný deðil, buram buram peygamber kokan güller dikmeli… Anadolu’dur, Trabzon’dur bizim gönül telimizi titreten… Maziyi hovardaca tüketenler geleceðe moloz yýðýnlarý taþýrlar kurþundan aðýr küfeleriyle… Kaotik kentlerin mimarlarý ruhlarý keþmekeþ zavallýlardýr. Onlarýn insafýna býrakmayalým geleceðimizi… Geleceðin, geçmiþin koynunda yeþerdiði gerçeðini göz ardý etmeyelim. Her ideoloji ve inanç sistemi kendi þehrini inþa eder. Bizler de inancýmýzýn ve medeniyetimizin boyasýyla boyamalýyýz yarýnlarýmýzýn resmini… Bu resimde umut baþköþeye oturtulmalýdýr. Biz bu þehre ateþ almaya gelmedik, suretimiz yansýr bu kentin cadde ve sokaklarýnda… Ruh kökümüz bu kentin derinliklerinde... Biz bu þehre aidiz, bu þehir de bize ait…Unutmamalýyýz ki kendini yaþadýðý kente ait hissedenler aradýðý huzuru bulanlardýr. Sen Trabzon’sun!… Tarihi bugüne taþýyan bir köprüsün sen… Sana yakýþmýyor giydiðin o çirkin elbise… O ahþap cumbalý evlerin nerede Trabzon’um?… Betonun saltanatý ruhumuzu eziyor. Seni kim böyle soydu anadan üryan?…. Bahçeli, sarmaþýklý evlerin vardý bir zamanlar… Ne yazýk ki haramiler ruhunu çaldý Trabzon’un… Gök kubbeyi tutar þehrin âhý… Giydiðin elbise sana dar geliyor Trabzon’um. Çýkar o pis gömleði þanlý mâzine dön!... Denizin mavisini, daðlarýn yeþilini tükettik hoyratça. Deniz küstü koynunda büyüttüðü kadim kente… Hamsiler de uðramaz oldu bizim sahillere. Puslu kýyýlar... Kapkaranlýk gecelerde geleceðin rüyasýný görür Trabzon…. Maziyi kucaðýna alýp emzirir yaþanan zaman… Dünden yarýna sevgi köprüleri kurulur… Titrer ve kendine döner kimliðini yitiren þehir!… Dünü yarýna baðlayacak yeni bir Trabzon inþa etmenin vaktidir þimdi… Yenilenmeye evvela ruhlardan baþlamalý… Þehirlerin ruh heykelinin saðlam kaidelere oturtulabilmesi için insanlarýn evvela ruhunun tamirden geçirilmesi, yenilenmesi elzemdir. Bu kentin sakinlerinin, ruh cevherinden yeni bir kent tasavvur edip onu tez vakitte inþa etmesi þarttýr. Kentin mimarlarý bu þehre ruh iksirinden üflemelidir. Müjdeler olsun kentin diriliþ vaktidir þimdi… Trabzon’un görsel geleceði ruh aynamýzdan yansýdýðýnda titreyip kendimize geleceðiz.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.NÝHAT MALKOÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |