..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > Hakan Yozcu




29 Ocak 2011
Bir Şiir Emekçisi: İhsan Tevfik Kırca  
Hakan Yozcu
İhsan, Su Şehri’nden bir arkadaştı. Doğduğu şehre adeta âşıktı. Sözünün bir cümlesi mutlaka Su Şehri idi. Orayı anlatmakla bitiremezdi.


:FFCG:
          
     
          
     Erzurum’da Üniversite sıralarında tanışmıştık İhsan Tevfik Kırca ile. Âlimane bir görüntüsü vardı. Deyim yerinde ise tam bir “Rint” idi. Bu nedenle kendisini hep “Rint” diye çağırdık.
     İhsan, Su Şehri’nden bir arkadaştı. Doğduğu şehre adeta âşıktı. Sözünün bir cümlesi mutlaka Su Şehri idi. Orayı anlatmakla bitiremezdi.
     6 Aralık 1967’de burada dünyaya gelmiş. İlkokulu, liseyi burada tamamlamış. Anlattığına göre büyükleri Rumeli’den gelmiş. Bu nedenle kendisi de farklı coğrafyada büyümüş ve farklı kültürlere şahit olmuş. Belki bu nedenle zengin bir anlayışla edebiyata sarılmış.
     Kader bizi 1988’de Erzurum’da karşılaştırdı. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bölümü’nde. Aynı sınıfta aynı sıraları paylaştık. Erzurum gibi uzun süren kış mevsiminde dostluğun sıcak sevgisiyle içimizi ısıttık.
     Karların üzerinde futbol oynadık. Sevdalandık. Aşka düştük. “Ötüken Yış” adını verdiğimiz meyhanelerde kafaları çekip efkâr dağıttık. Platonik bir aşktı bizimkisi. Aşka âşıktık. Servi boylu sevgililerin önemi yoktu bizim için. Onlar sadece âşık olmamıza birer vesileydi. Aşk, hayatın gerçek anlamıydı bizim için. Ama bu aşk öyle bilinen basit bir aşk değildi. Acı vermeliydi. Ağlatmalıydı bizi. Yürekler yakmalıydı.
     Hani Fuzulî misali, aşk yarasından zevk alıyordu ya. Hani acı çekmekten mutlu oluyordu ya. İşte bizimki de öyle bir şeydi.
Her akşam yurdun bir köşesinde çilingir soframızı kurar aşkı yudum yudum içerdik. En büyük mezemiz şiirdi. Şiirler okuyup birbirimize, yaramıza merhem yapardık. Şiirle dağlardık yüreğimizi. Sabahlara kadar yatağın içinde hıçkırarak ağlardık.
     Ben, “Haydi Abbas vakit tamam” diye başlardım şiir deryasına. Şiir âlemine bir girdik mi bir daha çıkamazdık.
     Bir gece, O’nu Dadaş Sineması’nın önünde bulduk. Ocak ayı, belki de eksi otuz derece. O, bir gömlekle kışa, şehre meydan okuyor. Erzurumlu birkaç gençle tartışıyor. Alıp bir taksiye atıyoruz ve yurdun yolunu tutuyoruz. “Ey aşk sen nelere kadirsin!”
     Üniversite yılları biteli neredeyse bir ömür oluyor. DAÜ’de okuduğunu söyleyen bir hanım kız elinde bir kitapla yanıma geliyor. “Ben, İhsan Tevfik Kırca’nın öğrencisi idim. Size bu kitabını gönderdi. Çok selamı var” diyor.
     Dünyalar benim oluyor. Yıllar önce izini kaybettiğim bir dosta kavuşuyorum. Kitabı hemen bir solukta inceliyorum.
     İhsan, edebiyat dünyasına iyice atılmış. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Yeni Türk Edebiyatı alanında yüksek lisans yapmış. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayınlanmış. Hatta bir de “Çıkın” adlı bir edebiyat seçkisi çıkarmış.
“Geçit”, “Cemal Kırca Kitabı”, “Derleme” ve elimdeki “Dipsuları” adlı eserleri yayınlamış.
Dipsuları’nda şöyle diyor İhsan Tevfik Kırca: “Şiir denen o saklı su, asırlardır gürül gürül akıyor derinlerde. O suyu arayıp bulmak, kana kana içmek gerekiyor. O saklı su, o gizil güç gelenektir, şiirin tarihsel büyük birikimidir. O coşkun, zengin su çeşitli yerlerde yüzeye çıksa da daha çok derinlerde akıyor.”
M. Mahzun Doğan da şairimiz için şu yargıya varmış: “İhsan Tevfik, dili ustaca kullanan ama sözcükleri duygu yükünden arındırmayan, şiiri tekniğe boğmayan, içtenliğin şairi olarak çıkıyor karşımıza… O, şiirin efendisi değil, emekçisi… Şiirimizinse artık efendilere değil, emekçilere gereksinimi var…” diyor.
İhsan Tevfik, Eserini “Annedüş”, “Fanus”, “Ölüdüş”, “Günbahçe”, “Dipsuları”, “4+1’ler”, “Ağıt” ve “Taşra” diye bölümlere ayırmış.
Annedüş bölümünde “Hediye” adlı şiirinde anneye seslenerek “Mademki o doğurdu doğruyu, yalanı öldürmek de onun işi.” diyor. Sevdaları yangına çevirdiğini yüreğinde soğutsun diye sevgiliye verdiğini dile getiriyor:

hediye
“paketleyip anneme verdim
tüm yalanlarımı
kenarından bir uçurumun
aşağıya atsın diye
o doğurdu mademki doğruyu
yalanı öldürmek de onun işi

körükleyip yangına çevirdim
tüm sevdaları
sevgiliye verdim sonra
yüreğinde soğutsun diye
madem o yaktı bu ateşi
soğutmak da onun işi

tütsüleyip mezara verdim
şu teni
sonra meleklere
bir bilmediğim yerde
büyütsün diye

tanrım
senin buyruğundu yaşamak
veriyorum işte
al götür
benden hediye”

Şeb-i Yelda, eskilerin, yılın en uzun gecesine verdiği addır. Öyle görülüyor ki dostum Kırca, bundan etkilenerek en uzun geceye mısralar düşürmüş. İçindeki duyguları bir bir dizelere dökmüş. Günü uzun, mutlu ve güzel yaşamanın önemini dile getirmiş:

     şeb-i yelda
uzun olacak bu gece uzun
uzun olacak uykusu evrenin
güneşin suya değdiği yerde
kısa bile denemeyecek
bir ömrü
uzun yaşamaya çalışanlar
gece geçer gün kalır
dolu bir yaşamın uğultusu
sarar benliğinizi
kısaydı uzundu
uzundu kısaydı

kısa bir anı olur size
şeb-i yeldâ
bunca günü uzun yaşadıkça

     Uzun olan ne var ki ömrümüzde? Her şey bir anlık değil mi? Uzun dediğimiz ömür bile öyle bir an geliyor ki kısacık olmuyor mu? Koskoca yaşadığımız bir ömür bir ceviz kabuğuna sığmıyor mu?
     Peki, ölümden sonra ne olacak? Yaşamın bittiği yerde hayatın ne anlamı olacak? Malın, mülkün ne önemi kalacak? Üzerimizdeki ipek gömleğin, alyanslarla bezenmiş belimizdeki paha biçilmez kemerin ne önemi olacak? Bizden sonra dünya kime kalacak? Kim yaşayacak? Kim sahiplenecek?
     Bakınız İhsan Tevfik “Benden sonra” adlı şiirinde ne güzel dile getiriyor bu duyguyu:

benden sonra

     benden sonra kim giyer
     bu ayakkabıları
     bir dost ya da bir dilenci
     anne,
     veriver gitsin!

     kim öper dudağımdan
     fincanımla buluşup
     anne,
     kırıver gitsin!

     kim giyinir,
     kim kuşanır
     benden sonra bu yüreği
     anne
     …
     unutalım gitsin.
     
     Dipsuları Pervaz Yayınları arasında Eylül 2005’te yayınlanmış ilk kez. Baskı Net Ofset olarak veriliyor. Düzenleme Pencere Dergisi tarafından yapılmış Ön kapak resminde Saadet Gözde imzası var.
     İsteme adresi olarak P.K 177 Yenişehir Ankara olarak verilirken Şair dostum İhsan Tevfik’in elektronik posta adresi de şöyle veriliyor: i_tevfik@hotmail.com
     
Akıcı bir üslupla yazılmış “Dipsuları”ndaki tüm şiirler. Şairin duyguları nakış nakış işlenmiş. Açık, sade bir dil kullanılmış. Okurken hiç zorlanmıyorsunuz. Kelimeler sanki özellikle seçilmiş. Bir edebi hava var şiirlerin bütününde. Bunu hemen hissediyorsunuz.
     Son olarak da, geçen gün, elektronik posta yoluyla bana gönderdiği şu nefis şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum İhsan Tevfik Kırca’nın.
     Neşenizi bulasınız diye:

derin neş’e

yalnız derin ırmaklarda mı akar
kalbi çepçevre kuşatan keder
ya küçük sulara ne demeli
nasılsa ağır aksak
bir büyük suya karışır gider

suyun kaynağını, dağın içini gördüm
yüzyıllardır Kızılırmak deyi dolanı gider
ben neş’emi de derdimi de o dağlardan aldım
ki bir kuzu çıngırağında saklı derler

sudur akar
yoldur aşar
nice nice kaçsam da
her yol ağzında karşıma çıkar

pelitlerin, gürgenlerin, ardıçların içindeyim
iğne yapraklı çamların dibinde
soruyorum o sakallı kuşa
o derin neş’e nerde

ne çoban ne kuzu ne çıngırak
ne yeşil bir vadi, ne çocukluğumdaki kucak
hızla geçmiş neş’e, derin geçmiş içimden
bir bahar ırmağına susayarak
                    
                    










Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
"Gün Olur Asra Bedel" Üzerine Bir İnceleme
yaşar Kemal’in Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle
Angela’nın Külleri

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yozcuların Kökeni ve Çangaza Köyü
Çeşitli Yönleriyle Prof. Dr. Erhan Arıklı
Öykü Tiyatro ve Sanat Üzerine
Benim Gözümden "Tutunamayanlar"
"48 Saat" Üzerine
Çakırcalı Efe Üzerine
Âşık Osman Akçay İle Tanıştık
Kayacı Vadisi (Doktorun Yeri)
İskenderun Belediyesi Tiyatro Topluluğu
Diyetisyen Olmak

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acı Ektim [Şiir]
Kara Güzel [Şiir]
Nerdesin? [Şiir]
Vakit Gelince [Şiir]
Hayallerim [Şiir]
Gönlümün Tacısın Yar [Şiir]
Kurban Olurum [Şiir]
Yüreğimde İhtilal Var [Şiir]
Hayat Seni Çözemedim [Şiir]
Helallik İstiyorum [Şiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doğumluyum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 20 yıl çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptım. Uzun yıllar Yenivolkan ve Güneş Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Şu an Habearkıbrıslı ve Güncelmersin Gazetelerinde yazıyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Şiir, öykü ve tiyatro oyunları yazıyorum. Bu alanlarda çeşitli ödüllerim var. Kendime ait basılmış "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Başka" isimli iki adet öykü kitabım var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yıl Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Halen Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlığı'na bağlı Müşavirim.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.