Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Hatırlayanlarınız olacaktır, bir vakitler Uzakdoğu’dan (Sanırım Endonezya’dan, zira o vakitler çok genç olduğumuz için bu hayati ve tarihi enstanteneyi belleğimize nakşetmenin ne kadar hayırlı ve mühim bir vecibe olduğunun idrakinde olamamışız şimdi de konuyla ilgili araştırmalarıma binaen maalesef sağlıklı bir bilgi kaynağına ulaşamadım) zuhur eden ve insanlık âlemini fazlasıyla şaşırtan ve kendine hayran bırakan bir sıra dışı çocuk vardı. Onu layıkıyla tarif için sıra dışı tabiri de cılız kalıyor ya neyse artık… Bu çocuk sadece beş yaşında olmasına rağmen, Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezbere okumakla da kalmayıp bizim “Selâtin Camiler” dediğimiz ulu camilerde yani o ülkenin en büyük İslam mabedlerine Mescit denmesi sebebiyle en büyük mescitlerinde on binlerce kişiden oluşan cemaatlere çok fasih ve beliğ bir lisan ile vaazlar okuyor, insanları kendinden geçirip bazen hüngür hüngür ağlatıyordu… Adı zannedersem ŞERİF’Tİ. Bizim basınımız çocuğun küçük ve çok sevimli olması sebebiyle Onu ŞERİFO diye adlandırıyordu. O zamanlar dünyada iletişim ağı bu günkü gibi örgün ve yaygın olmadığı için sadece televizyon ve radyolarda Şerif Çocuktan bahsediliyordu. Hiç unutmam onun, son derece müessir vaazları, iyi tanıdığım, dini duyarlılığının kaygan bir zeminde olduğu herkesçe malum olan, eski tüfek Marksistlerden birini dahi, Arapça anlamadığı halde son derece etkilemiş hatta ağlatmıştı. Kimileri Ona geleceğin MEHDİ’si gözüyle bakıyordu. Zira insanları etkilemekte, onları derin düşüncelere gark etmekte üzerine yoktu… Kitleler, bölük bölük hep O’nun ardı sıra yürümekle mutmain oluyordu… Yüz binlere hitap ettiği esnada bir yaprak hışırtısı dahi duyulmuyordu. Görülmemiş bir vecd ve sükunet hakimdi onun vaazlarında… Şimdi bu mübarek zaman ikliminde, zuhuru esnasında Allahın büyük bir mucizesi olarak telakki edilen Şerif Çocuk, onunla ilgili yılların birikimi merakımı en son raddeye çıkararak Onu aramamı ve aratmamı adeta üzerime kutsal bir vecibe kıldı… Düşünüyorum da, onun izini bulabilmek, bağrıma basmak ve sevinçten çocuklar gibi ağlamak babında yazarlığımın yanı sıra bir gazeteci olmadığım için hayıflanıyor, fefkalade üzülüyorum… İnşallah bu yazımı okuyan ve yüreği nasırlardan arınmakla da kalmayıp billurlaşmış bir mürüvvetli gazeteci arkadaş, Şerif Çocuğun izini sürmek ve bizi Ona yeniden kavuşturmak için, yollara düşer…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cafer ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |