Tanrýnýn Huzurunda
(CENGÝZ MAÇOÐLU) 10 Eylül 2007 |
Modern |
| |
“Bu solcularýn da ayrýcalýklý liderleri, dokunulmaz generalleri, söz söylenmez tanrýlarý yok mu? Polis örgütleriniz, hapishaneleriniz olacaksa, neden yaþamý kendime zehir edeyim ki?” Aynen böyle söylenmiþti. “Sevgili Tuna’cýðým” derken, Rus romanlarýnýn o kibar, kadýn karakterleri gibi içini dökmüþtü. Bu konuþmalara kadar Nilüfer, benim için gülünç, sefih, ancak bir öyküde eðlenceyle okuyabileceðim fahiþe karakterli biriyken, ansýzýn ona haksýzlýk ettiðimi düþünerek, duygularýmýn paha biçilmez elamaný oldu. Hayýr! Hayýr! Beni yanlýþ anladýnýz, ona tutkun falan deðildim. Tüm arkadaþlýklarýmýn duygusal deðeri bende aðýr basar. Bu düþünce deðiþikliðini, kendi açýmdan erdem olarak yorumluyordum. O akþam, inanýlmaz bir þey oldu ve Nilüfer gelmedi. Gelemeyeceðinin haberini de bana iletmemiþti |
|
Aj (L) Anýn Karmaþasý
(CENGÝZ MAÇOÐLU) 10 Eylül 2007 |
Modern |
| |
Kendisinden beklenmeyen bir çabuklukla, çantasýna davrandýðý an, Ulaþ’ýn tam ensesine 7,65’lik bir namlu dayandý. Ulaþ kayýtsýzca:
—Sen zaten beni öldürdün, dedi. Tetiði çeksen ne fayda, demesine fýrsat kalmadan Ajlan kýzýmýz, tiz bir çýðlýkla uyandý. Baþucu arkadaþlarý da ordaydýlar. Yine aðlamaklý biçimde:
—Ulaþ, dedi. Bu kentten hemen gitmelisin… Hakkýnda her þey artýk biliniyor.
|
|
Kertenkele ve Ben
(CENGÝZ MAÇOÐLU) 17 Eylül 2007 |
Ýronik |
| |
Nezihe’nin elindeki çay ile ön diþlerine tutunmuþ, iyi piþtiði kýzarýklýðýndan anlaþýlan poðaça dikkatimi çekerdi. Her keresinde alaylý halimin iþbirlikçisi hýnzýr gülüþümle:
—Bakýnýz, derdim. Böyle giderse öbür dünyaya götüreceðiniz tek sermayenizin, kalçalarýnýz ve göbeðiniz olacaðýna dair bahse girerim. Ama siz yine de unutmamam için bana miras olarak, hep böyle gülümseyen gözlerinizi býrakýn.
|
|
Çið Gözlünün Yanýnda
(CENGÝZ MAÇOÐLU) 19 Eylül 2007 |
Modern |
| |
Karanlýk, güneþin batmasýný nasýl evecenlikle beklerse, biz de onun gelmesini ayný sabýrsýzlýkla beklerdik. Yalnýz o aralar bu denizin kýyýlarý, þimdiki gibi utanmaz deðildi. Bu sahillerde Tanrý’yý gücendirecek hiç bir þey olmazdý. Sabah yürüyüþü için çýktýðýnýzda geceden kalma sevimsizlikleriyle kondomlarýn denizin yüzeyinde içlerine su alarak þiþtiklerine rastlamazdýnýz. Bunu hatýrladýðýmdan mýdýr ne? Bugün bu insan seline pek bozguncu halimle bakýyorum. |
|
Samatya'da Ay Iþýðý Cinayeti
(CENGÝZ MAÇOÐLU) 1 Ekim 2007 |
Modern |
| |
Tanrý niye yarattý geceyi? Tüm pisliklerimizi gizlemek için. Aramýzda günahlarýmýzý öbür dünyada ispiyonlayacak olan varsa hemen, þu anda bu masayý terk etsin. |
|
Gebze'de Bedava Bir Gün
(CENGÝZ MAÇOÐLU) 13 Kasým 2007 |
Modern |
| |
Bir aðustos gününün sabahýnda, Eminönü rýhtýmýnda sekiz yýl sonra iki arkadaþ buluþtu. Sabahýn ilk saatlerinde görüþüp ayaküstü ikiþer balýk ve birer bardak þalgam içip Kadýköy vapuruna bindiler. Biri Gebze’nin ünlü þoförlerinden Fehmi Taþyürek’ti. Diðeri yaþadýðý memlekette adý saný pek duyulmayan sýradan bir Türkçe öðretmeniydi. |
|
|
O zamanlar, artýk yaþamýmýn ilk dönemecini geride býrakmýþtým. Ýlk duyduðunda herkesin beni bir çýrpýda boðacaðý nedenlerden dolayý fakülte eðitimimi yarýda kesmiþtim. Uzun yýllar sonra, büyük bir hevese kapýlarak tekrar sýnava girip, çokça sevdiðim edebiyat bölümüne geri döndüm. Aslýnda Samsun’da olmanýn zevkiydi beni buralara getiren. Bir zaman sonra, bu þehrin bir eksikliðini fark ettim. Romanlara ve öykülere çok az girmiþ bu kentin bence Sait Faik gibi sahipleri olmalýydý.
|
|