Somuncu Baba Dergisi"nin 100. Şeref Sayısı
(M.Nihat MALKOÇ) 5 Şubat 2009 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
“Dergi hür tefekkürün kalesidir” demişti Cemil Meriç “Bu Ülke” adlı kitabında… Gazeteler günün haberlerine değinir ve bunları değişik açılardan yorumlar; bu yüzden bir günlük ömrü vardır gazetelerin. Ya dergiler; dergiler öyle midir? Gazetenin aksine dergiler daha kalıcıdır. En azından yayınlandığı dönem içerisinde hayatiyetini sürdürürler. Birçok aydının duygu ve düşüncelerini iki kapak arasına alan dergiler fikriyatımıza ışık tutarlar.
|
|
Beyaz Perdedeki "Vali"
(M.Nihat MALKOÇ) 17 Ocak 2009 |
7nci Sanat (Sinema) |
| |
Farklı kişiliğiyle, cesaretli çıkışlarıyla, halktan yana tavır ve davranışlarıyla sıra dışı bir valinin hayatı beyaz perdede… Fakat bu senaryo bir masa başında yazılmadı. Bu senaryo gerçek hayattan alındı, bizzat yaşandı. Aksiyon-dram türündeki sinema filmi “Vali”yi Çağatay Tosun adlı genç bir yönetmen yönetmiş. Aynı yönetmen filmin senaryosunu da Batur Emin Akyel’le birlikte yazmış. “Vali” filminde geniş ve daha çok, genç bir oyuncu kadrosu görev almış…Uğur Polat, Erdal Beşikçioğlu, İsmail Hacıoğlu, Hakan Boyav, Şebnem Dönmez, Ayşegül Ünsal, Şemsi İnkaya, Gökhan Soylu, Özgür Çevik, Türkü Hazer isimlerini görüyoruz “Vali” filminin afişinde. Filmin yapımcılığını da Ata Türkoğlu üstlenmiş.
|
|
"Özgürlük Şiirleri" İki Kapak Arasında
(M.Nihat MALKOÇ) 16 Ocak 2009 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Ne türküler yakılmıştır, ne şiirler yazılmıştır özgürlük üstüne. Bazıları özgürlüğü insanlıkla, aşkla, umutla ve hayata tutunmakla özdeşleştirmiştir. Güvercin ve zeytin dalı barış ve özgürlüğün sembolü olmuştur kültürümüzde. Bütçelerinin yarısını silahlanmaya ayıranlar da barış ve özgürlük lafını ağızlarında sakız etmekten geri durmamışlardır yine de.
|
|
Ali Püsküllüoğlu ve Sözlük Çalışmaları
(M.Nihat MALKOÇ) 9 Temmuz 2008 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Daima söylerim: “Her ölüm erkendir aslında.” Hayat bütün zorluklara ve sıkıntılara rağmen yaşanmaya değerdir. Ölümü kimse sevdiklerine yakıştırmak ve yaklaştırmak istemez. Her ölüm arkasında bir enkaz bıraksa da şair ve yazarların ölümü ayrı bir yıkımdır. Çünkü onların hayran kitleleri vardır. Böyle ölümler sadece yakın akrabaları değil, ölen kişinin sahip olduğu okur kitlesini de derinden etkiler. Ölüm, bu sefer de pek çok sözlük hazırlayarak ve özgün eser vererek Türk diline hizmet eden Ali Püsküllüoğlu’nu aramızdan ayırdı. Püsküllüoğlu, bugüne kadar yirmiden fazla Türkçe sözlük yayımlamıştı.
|
|
Doğumunun 800. Yılında Nasreddin Hoca
(M.Nihat MALKOÇ) 8 Temmuz 2008 |
Türkiye |
| |
Türk mizahının tartışmasız en büyük ismi olarak kabul edilen Nasreddin Hoca, insanları gülmekten kırıp geçiren fıkralarıyla özdeşleşmiştir. Onunla kıyaslanabilecek başka bir mizah ustası ne Türkiye’de ne de dünyada vardır. Hoca güldürürken çok kere de düşündürür insanları. Bu açıdan bakınca ona nüktedanlığının yanında filozof da diyebiliriz.
|
|
Şimdi Besteler Suskun… Göç Etti Avni Anıl…
(M.Nihat MALKOÇ) 8 Temmuz 2008 |
Sanat ve Sanatçılar |
| |
Ölüm meleği Azrail, kıymetli kıymetsiz ayrımı yapmadan “Her canlı ölümü tadacaktır” ayeti gereğince canları ötelere taşıyarak ölümsüzleştiriyor. Gün geçmiyor ki sala sesleriyle uyanmayalım. Gerçi son yıllarda şehirlerde sala seslerini pek duymuyoruz. Zira ölümü çağrıştıran bu sesler, insanların moralini bozuyor diye artık şehirlerde yankılanmıyor. Oysa gerçeklerin üstünü örterek onları bertaraf edemeyiz. Ölüm de hayatın vazgeçilmez bir gerçeğidir. O hepimizin tadacağı, bazı kişilere göre acı, bazı kişilere göre tatlı olabilecek bir duygudur. Bu, kişinin sürdüğü ömrün içeriğine göre değişiyor. Kişi cenneti de, cehennemi de dünyadan götürüyor. Kimseyi suçlamaya, boşu boşuna yakınmaya hakkımız yoktur.
|
|
Camilerin Görevi ve Ahmet Yüter Örneği
(M.Nihat MALKOÇ) 8 Temmuz 2008 |
Toplum ve Birey |
| |
Arapça bir kelime olan caminin sözlük anlamı “toplayan”dır. Müslümanların ibadet mekânı olan camiler kulluk görevlerimizi ifa ettiğimiz yerlerdir. Camiler Müslümanlığın şiarıdır. Camiler Müslümanların toplu halde veya tek başına namaz kılıp, ibadet ettikleri umuma açık mübarek mekânlardır. Türkiye’de 80 bin civarında cami bulunmaktadır. Bu camilerin tamamına yakını halkın hayırlarıyla yapılmıştır. Devlet bu camilerin çoğuna imam atıyor ama camilerin elektrik, su, bakım ve onarım giderleri hayırseverler tarafından karşılanıyor. Türkiye’de camiler bir türlü dolmuyor, insanları camilere bir türlü çekemiyoruz.
|
|
Sürmene"m!… Sürmene"m!… Âh Sürmene"m!..
(M.Nihat MALKOÇ) 8 Temmuz 2008 |
Yerler |
| |
Sürmene’m!… Sürmene’m!… Âh Sürmene’m!...
Her gece yarısı girersin rüyalarıma… Tam orta yerinden ikiye bölersin uykularımı. Aydınlatırsın gecenin zifiri karanlığını. Umutlarımın çıkınında en muteber azık olursun. Hasretin aklımı çevirir yangın yerine. Annemsin, babamsın, kavgam ve de sevdamsın. Şimdi senin o berrak hatıralarının aydınlığında gecelere tafra satarım. Çay toplayan kınalı eller çaya değil, sanki umuda uzanır. “Fındık dalda tekleme/Kız saçların ekleme/ Ayrıldık Sürmene’den/Gelir diye bekleme” türküsü kulaklarıma değince hasretin közü yakar yüreğimi.
|
|
Sürmene Anlatılmaz, Yaşanır!..
(M.Nihat MALKOÇ) 8 Temmuz 2008 |
Yerler |
| |
Sürmene’m!… Sürmene’m!… Âh Sürmene’m!...
Gençliğimizin fırtınalarını sende bıraktık. Deli dolu yanlarımızı toprağına gömdük. Sen ki içimize altın harflerle yazdığımız bir sevdasın. Baba ocağımsın, ana kucağımsın sen… Yağmurlarında ıslandığım günlerin hatırası suluyor ruhumun goncalarını. O masum gençlik aşklarının üzeri henüz küllenmiştir. Dağlara, taşlara ve ağaçlara çizdiğimiz kalpler ancak silinmiştir. Fakat hiçbiri gönüllerden silinmemiştir. Seneler geçse de nabızlarımız ‘Sürmene’ diye atar. Sürmene’nin taşı, toprağı şairlerimizin ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Bu şehir dünüyle, bugünüyle ve yarınıyla içimizde yaşıyor. Sazımız sözümüz sıladan izler taşıyor. Türkülerimizin nağmeleri bizi bu topraklara bağlıyor. Yeşille mavinin kucaklaştığı Sürmene’m dosta güven, düşmana korku salmaya devam ediyor.
|
|
Doğumunun 63. Yılında Ahmet Hilmi İmamoğlu
(M.Nihat MALKOÇ) 8 Temmuz 2008 |
Toplum ve Birey |
| |
Köprübaşı’mızın değerli simalarından biri olan Ahmet Hilmi İmamoğlu’nu 31 Mayıs günü kaybetmiştik. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden olan ve uzun yıllardan beri eğitim camiasına hizmet eden İmamoğlu’nun çok geniş bir dost çevresi vardı. Buna cenazesinde bizzat şahit olmuştuk. Şiddetli bir yağmurda ebedî istirahatgâhına gönderdiğimiz Ahmet Hilmi Hocamızı binlerce insan son yolculuğuna uğurlamıştı. Bu insanların çoğu onun öğrencisiydi. Duyan herkes son vazifeye koşmuştu.
|
|
|
BEN
Leylâ’yı ararken Mevlâ’yı buldum
Muhabbet yükünün kervanıyım ben
Hicran ateşiyle sararıp soldum
Hakikat yolunun rehvânıyım ben
Sevda çöllerinde kum tanesiyim
Yürek dağlarının virânesiyim
Hayat iksirinin peymânesiyim
Sevgi tekkesinin ihvânıyım ben
Kan ağlıyor içim, yüzüm gülmez ki
Gözyaşım sel olur kimse silmez ki
Ateşte yanmayan közü bilmez ki
Bu yalan dünyanın mihmânıyım ben
Gönlümde oturur, kira vermezsin
Bahçemdeki güller kurur, dermezsin
Ağyara dalar da beni görmezsin
Umarsız aşkların harmanıyım ben
Ayrılık ateşi kavurur beni
Eser deli rüzgâr savurur beni
Nefretin silkeler, aşk vurur beni
Sevda ülkesinin fermanıyım ben
Yürek kaleleri bir bir düşüyor
Hayalim almıyor, aklım şaşıyor
Gam yükünü garip gönlüm taşıyor
Çekilmez dertlerin dermanıyım ben
15 Temmuz 2005/TRABZON
M.NİHAT MALKOÇ
|
|