..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Aþkýn aldý benden beni. -Yunus Emre
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




20 Ekim 2011
Bu Çocuk Senin…  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
Banka müdürünün karýsý Eskiþehir’e geldiklerinin haftasýnda Nurhan’a bir fino yavrusu hediye etmiþti. Yavrucaðý el bebe, gül bebe büyütmekle meþguldüler.


:AGGE:



Banka müdürünün karýsý Eskiþehir’e geldiklerinin haftasýnda Nurhan’a bir fino yavrusu hediye etmiþti. Yavrucaðý el bebe, gül bebe büyütmekle meþguldüler.
Mamasýnýn bittiði bir günün sabahý, Nurhan tarafýndan, çarþýya köpek mamasý almak üzere yollanan Derya, hazýr çarþýya inmiþken bir iþkembe çorbasý içmek istedi.
Girdiði lokantada, üzerinde tuzluk, biberlik, bardak, peçete türü gereçler bulunan beþ-altý masada üç dört tane çorba içen müþteri arasýnda, yaþlý bir garson gidip gelerek servis yapmaktaydý. Boþ bir masaya oturduðunda garson yanýna gelerek, “Hoþ geldin! Ne getireyim?” diye sordu.
Derya, “Hoþ bulduk!” dedikten sonra, “Duble iþkembe! Tanesi ve sarýmsaðý bol olsun!” diyerek sipariþini verdi.
Garson gülümseyerek, çorbayý getirmeye gitti.
Az sonra içeriye, dört yaþlarýnda bir çocuðun elinden tutmakta olan, açýk renk pardösü giyinmiþ, baþörtülü bir kadýn girerek Derya’nýn oturduðu masadaki boþ sandalyelerden birine oturdu. Kadýn, ona, acele ve fýsýltýlý bir sesle, “Beyefendi, affedersiniz!” diye seslendi.
Baþýný kaldýrýp baktýðýnda karþýsýnda oturanýn bir an, Nurhan olduðunu sandý; kadýn o kadar benziyordu Nurhan’a! Ondan da en az Nurhan’dan nefret ettiði kadar nefret ettiðini hissetti.
Kadýn, onun baktýðýný görünce, “Çocuk için bir çorba söyleyebilir miyim, sizden?” dedi.
“Neden?”
Kadýn, mahzunlaþarak, “Ýnanýn ki, dünden beri, bir sokum yemek yiyemedi, aç!..” diyerek yanýndaki çocuðu gösterdi.
Derya, kadýný, “Madem ki doðurdun, doyur! Temizliðe git! Fahiþelik yap! Doyuramayacaksan, doðurmasaydýn! Yaptýðýn hatayý, baþkasýna telafi ettiremezsin!” diye azarladý.
Garson aceleyle gelip kadýna müdahale etti. “Haným, müþterileri rahatsýz etme! Ne yemek istiyorsan bana söyle!” Sonra Derya’ya hitaben, “Savaþtan çýkýp gelmiþ gibisin, be abi! Burnundan soluyorsun!” dedi.
Derya, garsona bozularak; “Evdeki karým, bir gün olsun huzur vermiyor. Ona olan hýncýmý çýkarmak için, çatacak adam arýyorum!..” dedi.
Yaþlý Garson, “Aman, ben kaçayým öyleyse!” diyerek uzaklaþtý.
Resmi kýyafetli bir polis memuru girdi içeriye, onlara doðru dikkatsizce bir baktýktan sonra masalardan birisine oturdu.
Garson, iki kase çorba getirip kadýn ile çocuðun önüne býraktýktan sonra polis memuru için servis yapmaya gitti.
Derya’nýn baðýrsaklarýnda aniden sancýlý bir buruntu oluþtu. Çorba bitmek üzereydi. Sabrederek bitirmeye çalýþtý ise de sabredemeyeceðini anlayarak kalktý.
Yaþlý garson, hesabý tahsil ederken, “Bitirmedin çorbaný, üstadým! Aklýna acele bir iþ mi geldi, ne?” diye laf attý.
Derya, “Motorum bozuldu! Yemeklerinizde motor yaðý kullanýrsanýz, olacaðý bu!” diye terslenerek para üstünü aceleyle aldý, çýktý.
Þehir merkezinde lokanta ile ayný güzergâhta bulunan Sýcak Sular’daki umumi helâ arasýndaki mesafesizlik kilometreler tuttu. Umumi helâya dalýp da pantolonunu indirip gürültüler çýkartarak ilk rahatladýðý an arasýnda bir dakikalýk bir gecikme olsa, her halde helâya girme ihtiyacý kalmayacaktý. Ýþi bu þekilde kurtardýktan sonra telaþsýz bir halde tuvalet giþesine para uzatýp kolonya dökündü ve dýþarýya çýktý.
Dýþarýya çýktýðýnda, yanýnda çocuðu ile, lokantadaki kadýnla karþýlaþmasýn mý? Kadýn, “Affedersiniz!” diyerek karþýsýna dikildi.
Yine ters davranarak, “Buyur?” diye baðýrdý.
Kadýn, ayný lokantadaki gibi mahzunlaþarak, “Çocuða tuvalete girip çýkana kadar göz kulak olabilir misiniz? Lütfen!” diye yalvarmaya baþladý.
Bu kadýn, bugün, Derya’nýn sinirlerini sýnamak için görevlendirilen gizli bir düþman olsa gerekti. “Ya, benden bir þey istemeden yapamaz mýsýn, sen? Kusura bakma! Gitmem gerekiyor; karýmýn köpeði mama bekliyor…” diyerek terslenmeyi sürdürdü.
Kadýn adeta bacaklarýna dolanarak yalvarmayý sürdürdü. “Çok rica ediyorum! Allah rýzasý için yardýmcý olun! Beþ dakikacýktan bir þey olmaz. Çok sýkýþtým, yoksa sizi yolunuzdan alýkoymazdým...”
Az önceki kendi halinden dolayý onun sýkýntýsýný anlayabilmekteydi. Ýsteksizce, “O iðrenç çorba senin baðýrsaklarýný da mý bozdu? Tamam, öyle olsun! Tamam! Beþ dakikacýk ilgileneyim bari!” diyerek çocuðu yanýnda alýkoydu.
Kadýn, “Sað olun! Allah razý olsun!” diyerek telaþla kadýnlar tuvaletine daldý.
Çocuðun elinden tutarak önüne çömeldi. Onunla laflaþmaya çalýþtý.
“Adýn ne senin, baki’im?”
“…”
“Konuþma özürlü müyüz, yoksa?”
“…”
“Pek de sevimli bir þey deðilsin, zaten! Senin gibi hayatý problemli geçen asýk suratlý, suskun veletler, gelecekte ya psikopat olup adam keserler; ya da, terörist olup adam keserler!...”
Çocuk gülümsedi.
“Herkesten önce de ananýzý, babanýzý keserek baþlarsýnýz…”
Çocuk, sesli güldü.
“Gerçi, annenin beþ yüz tane kocasý içinden, baban hangisidir, belli de deðildir senin?”
Çocuk, çocukça içgüdülerle sýrnaþmaya baþladý.
“Neden mutlu oldun böyle? Bana ders vermeye mi çalýþýyorsun, Ýsa’yý taklit ederek?”
Çocukla el þakasý yapmaya baþladý.
“Ýsa’yý çarmýha geren putperestler gibi mi görüyorsun beni?... Dünyaya yollanan, Mesih misin?...”
Çocuk iyice neþelenmiþti.
“Nabzýna göre þerbeti bulduk galiba!”
Kadýn tuvaletten çýktý.
Onu görünce rahatladý, “Ýyi! Geç kalmayacaðým” diye düþündü.
Kadýn, gelip çocuðu teslim alacak, derken; yanlarýndan geçip gitmesin mi! Bu duruma bir anlam veremeden, kadýnýn geri dönüp geleceðini umarak baktý, kaldý.
Kadýn dönüp geleceðe benzememekteydi. Çocuðu kucaklayýp, koþturdu; kadýnýn peþinden yetiþti. “Bayan, bayan! Çocuðunu unuttun!”
Kadýn verdiði karþýlýkla, onu þaþkýna çevirdi.
“Ne çocuðu, kardeþim? Ben çocuk falan bilmiyorum!”
“Tuvalete girerken, bakývermem için yalvar yakar býraktýn ya! Nasýl bilmezsin?”
“Siz, beni baþka birisiyle mi karýþtýrýyorsunuz, ne yapýyorsunuz, Allah’ýnýzý severseniz?! Ben size çocuk mocuk býrakmadým, kardeþim!”
“Nasýl yani? Adým gibi biliyorum ki, sendin o! Ýþte, ayný pardösü, ayný baþörtüsü, ayný surat, ayný ses! Bu suratý istesem de unutamam zaten, her gün baþýma bela olan karýma çok benziyor!”
“Gördünüz mü, bak, kendiniz de söylediniz; insan insana benzeyebilir! Gidin, kimden aldýysanýz, ona verin çocuðu! Çocuðu aldýðýnýz kadýn, þu an, tuvaletten çýkmýþ, pür telaþ çocuðunu arýyordur mutlaka!”
“Saçmalama, yahu! Ben seni bir kilometre öteden görsem tanýrým! Sen o’sun! Al çocuðunu!..”
Çocuðu kadýnýn önüne býrakarak, uzaklaþmaya yeltendi.
Kadýn, “Bana bakýn, sizi karakola þikayet ederim, ona göre!” diyerek çocuðu yine eline tutuþturdu.
“Ne diye þikayet edecekmiþsin? Adýmý, sanýmý bilmiyorsun, görmüyorsun!”
“Siz öyle sanýn! ABC Bankasýnda çalýþtýðýnýzý da biliyorum, Bankanýn hemen arka tarafýndaki sokakta oturduðunuzu da biliyorum!”
“Tamam öyleyse, yürü karakola! Asýl ben seni þikayet edeyim de, gör!”
“Ederseniz edin, be! Korkum mu var?”
Kadýný çekiþtire, itiþtire yürümeye zorladý. “Yürü, karakola!”
“Tamam, yürüyün!”
Ayný aðýz dalaþý içerisinde yürüyerek, tam da þehir merkezinde, Baðlar Caddesinde bulunan Çarþý Karakoluna girdiler. Girdikleri bir büroda bir polis memurunun karþýsýna dikildiler ki, ayný polis memurunu hemen hatýrladý. Bu, lokantada gördüðü polis memuruydu!
Heyecanlanarak; “Bu kadýn, tuvalete girip çýkýncaya kadar, iki dakikacýk çocuðuna göz kulak olmamý söyledi. Olmaz, falan dedim ama, yalvar yakar, beni ikna etti…” diyerek derdini anlatmaya baþladý.
Polis Memuru onu tersleyerek, “Kadýncaðýz sýkýþmýþ iþte! Ýki dakikacýk ilgileniversen, ölür müsün? Niye yalvartýyorsun ki?” diyerek sözünü kesti.
“Eve geç kalmýþtým da… Sonra, çocuðu oyaladýktan sonra, bayan çýktý. Çýkar çýkmaz, hýzla uzaklaþmaya baþladý. Peþinden zor yetiþtim.”
Kadýn, “Yalan, komiser bey! Yalan söylüyor!” diye atýldý.
Polis memuru kadýnýn, onu bir komiser olarak yüceltmesinden hoþnut, “Ne, yani kolay mý yetiþti?” diye sordu.
Kadýn, onu, “O deðil, komiser bey! Hýzla kaçtýðým, yalan!” diye düzeltti. “Yavaþ yavaþ gittim!”
Derya, “Çocuðunu almayý unuttuðunu söylediðim zaman, ben çocuk mocuk teslim etmedim sana diyerek inkar etti!” diyerek anlatmayý sürdürdü.
Kadýn, “Vallahi, billahi, hayatýmda ilk defa gördüm bu çocuðu da, bu adamý da!” demeye baþlayýnca kafasý iyice karýþmaya baþladý.
“Memur bey, lokantada siz de gördünüz, bu kadýnýn elindeki çocukla gelerek masama oturduðunu,” diyerek doðru söylediðini polis memurunun kendisiyle ispatlamak istedi.
Polis Memuru, “Ben geldiðimde zaten ayný masada oturuyordunuz! Tanýmasan neden seninle otursunlar? Sonra sen, motorunu bozup, helaya koþturdun. Bu kadýncaðýz da peþinden gitti,” dedi.
“Evet, çocuk kadýnýn yanýndaydý. Deðil mi?”
“Ne olmuþ yani ? Tanýmasan, neden peþinden gitsinler?”
“Allah aþkýna, anlamýyor musunuz, memur bey? Bana çocuk teslim etmediðini, çocuðu hayatýnda ilk kez gördüðünü söyledi ya?! Oysa, lokantada sizin de gördüðünüz gibi, çocuðu tanýyor!”
Polis Memurunu Ýkna etmenin keyfiyle gülümserken, o, “Tamam, tamam, anladýk! Sen niye çocuðu inkar ediyorsun, hanýmefendi?” diyerek kadýný azarladý.
Bu kadýn milleti var ya, bu kadýn milleti; vallahi þeytana külahýný ters giydirir bu kadýn milleti. Bu kadýn da iþte o kadýn milleti gibi, “Komiserim, bu çocuk, onun çocuðu! Ben çocuðu teslim etmedim demiyorum ki, motorunu bozup, pür telaþ çocuðu lokantadaki masada unutup gittiði için peþinden götürdüm, Evvelden hiç görmedim, tanýmam!...” diyerek þeytana külahý ters giydiriverdi.
Derya, þaþkýnlýktan afallayarak, “Amma kývýrýyorsun, ha! Belli ki, bu çocuðu üzerime yýkmayý daha önceden planlayýp peþime düþmüþsün!” diye söylenmeye baþladý.
Kadýn, “Vallahi, tanýmýyorum, ya! Benim çocuðum olmuþ olsa, hiç kýyabilir miyim? Þikâyetçiyim bu adamdan, komiser bey! Tutun zaptý!” diyerek bir de Derya’dan þikayetçi olmaz mý…
Derya, iyice sinirlendi. “Kafayý yiyeceðim bu gidiþle! Bunlar, insaný, insanlýk yapmaktan bile nefret ettiriyorlar, inanýn! Ondan sonra da, beni, iyilik nedir bilmez, insanlara karþý yok gaddardýr, yok sevimsizdir diye laf ederek eleþtirirler. Ben de, kendisinden þikayetçiyim, efendim!”
Polis memuru, ikisine de çýkýþtý. “Baþlarým, þikayetçiliðinize! Geçin ikinizde çocuðun karþýsýna bakayým! Ben, þimdi anlarým çocuðun hanginize ait olduðunu!”
Derya’yla kadýn kapýnýn önüne geçtiler.
Polis memuru, “Þimdi çömelip, çocuða doðru, ‘gel, gel’ yapacaksýnýz. Çocuk hanginize giderse, onun, elimden çekeceði var!” diyerek kýzmayý sürdürdü.
Derya, “Ama, efendim…” diyerek itiraz etmeyi sürdürmek istediyse de,
“Kes sesini!” diye baðýrarak onu susturdu. “Ýkiniz de gülerek gel, gel yapacaksýnýz! Ona göre! Çocuða itici gelecek bir mimik takýnýrsanýz, külahlarý deðiþiriz! Tamam mý? Haydi, çocuðu salýveriyorum, baþlayýn!”
Çömelip, baþladý, “Gel, gel, gel, gel!...” diye seslenmeye.
Ayný þekilde kadýn da çömeldi, baþladý, “Gel! Gel! Gel! Gel!...” diye seslenmeye.
Çocuk, gülücükler saçarak doðruca Derya’nýn kucaðýna koþtu.
“Ama efendim, bu çocuðun kendisine kötü davrananlarý sevmek gibi kötü bir huyu var! Ben bu çocuða lokantada olsun, umumi helanýn orada olsun kötü davranmýþtým. Beni tercih etmesi normaldir!”
“Çocuk seni seçti, iþte! Uzatma da, sahip çýk ona!”
Çocuk, boynuna sarýlarak onu öpücüklere boðmaya baþladý.
*
Nurhan, evlerinde temizlik yapmakta, arada müziðin ritmine uyarak oynamayý da ihmal etmemekteydi. Ýyice açýlmýþ müzik setinden yükselen ses ve elektrikli süpürgenin sesi birbirine karýþarak evin dýþýna taþan rahatsýz edici bir gürültü oluþturmaktaydý. Etrafta dolaþan bir Fino köpeði onun her hareketinde hoplayýp zýplayarak þýmarmaktaydý.
Nurhan, kendi kendine mýrýldanarak; “Bu gürültüde saðýr sultan olsa uyuyamaz ama, pis sarhoþ, inadýna uyuyor, iþte!” diye söylendi.
Müzik setinin sesini iyice açarak gürültüyü arttýrdý. Köpeði azarlayarak, onu salondan çýkarttý. “Git, babana þýmar haydi! Ayaklarýmýn altýnda dolaþtýðýn yeter!”
Fino, koþturarak yatak odasýna girdi ve uyumakta olan Derya’nýn suratýný yalamaya baþladý. Derya, Finonun suratýný yalamasýyla uyandýðýnda, karakoldaki çocuðun öpücüklerinden kurtulmuþ olmuþtu. Derin bir oh çekti.
“Rüyaymýþ!”
Rüyasýndaki kadýnýn Nurhan olduðuna karar verdi. “Kadýndan, rüyamda bile huzur yok!” diye mýrýldanarak kalktý; köpeðe söylenerek, pijamalarýný çýkarttý. “Ben sana, beþ yüz defa tembih etmedim mi, ulan, gaza gelme diye! Seni, yatak odasýna yolladýðý zaman, hayýr, gitmeyeceðim, babamýn uykusunu bölmeyeceðim, de! Yoksa, vallahi, tallahi, kendini sokakta bulursun!”
Gardolap çekmecesinden havlu takýmýný alarak, duþ almak üzere odadan çýktý. Evin içine yayýlmakta olan gürültü kulaklarýný týrmalamaktaydý. Ýç çamaþýrlarla salona girdi. Nurhan’ýn anlamýný bilemeyeceði aþaðýlayýcý kelimeler kullanarak, onu selamladý. “Günaydýn, vakarlý kocanýn fürumaye kraliçesi!”
Nurhan karþýlýk vermedi. Elektrikli süpürgeyi susturdu. (O, görevini tamamlamýþtý) Müzik setinde devam eden hareketli þarkýnýn ritmine uyarak koltuklarýn minderlerini salonun ortasýna yýðmaya baþladý.
Derya, “Görüyorum ki, sadistçe yaydýðýnýz gürültünün yarattýðý neticeden pek mutlusunuz!” diyerek sataþtý.
Nurhan, sahte bir sempatiyle; “Ne hoþ bir müzik! Hoþlanmadýn mý yoksa?” diyerek gülümsedi.
Derya, Shakespearevari bir konuþma biçimiyle, “Sadece onu yayanlarý rahatsýz etse, gürültülerden hoþlanabilirim! Ne yazýk ki, yayanlarý mutlu ediyor, beni rahatsýz ederken!…” diye devam etti.
“Temizliði müzik eþliðinde yapýyorum, kocacý’ým!”
Derya ona tiksintiyle baktý, ayný þekilde konuþmayý sürdürerek banyoya gitti. “Toz, toprak kirliliði mi beterdir; gürültü kirliliði mi? Nasýl bir zekanýn ürünüdür, birini temizlerken diðerini yaymak? Sen bile yapmamalýsýn, böyle bir geri zekalýlýðý!”
*
Derya, giyindikten sonra salona geldi, “Gazetemi almaya gidiyorum; varsa bakkaldan getirmemi istediðiniz, buyurunuz! Emirlerinize amadedir bu kulunuz!” dedi.
Nurhan, elindeki bir bezle vitrini silmekle meþgulken cevap verdi. “Ekmek ve margarin yað dýþýnda; yani, seninle evlendiðimizden beri bu eve getirmediðin her þeyi al, getir, kocacý’ým! Mesela, bir kalýp peynir, on tane yumurta, yarým kilo zeytin…
Derya, þaþýrdý, “El insaf, be kadýn! Nankörlüðün bu kadarý da fazla, artýk! Yahu, maaþým bakkalýn borcuna gidiyor olduðu gibi. Margarin yað o kadar pahalý bir þey mi? Yoksa, bakkal Kamil, bir yerine beþ mi yazýyor sinsice? Benim için aylardan beri hazýrlamadýðýn kahvaltý sofralarýnda zýkkýmlandýðýn kaþar peynirleri, sucuklarý, Eskiþehir’e baban mý yolluyor Ayvalýk’tan?” diye söylendi.
Nurhan, elindeki bez parçasýný öfkeyle yemek masasýnýn üzerine býraktý. “Babamý karýþtýrma! Ben onun evinde, kuþ sütüyle kahvaltý ederdim!”
Derya, cevabý yapýþtýrdý. “Belli oluyor, memeli kuþlara benzemenden!”
Derya, mutfaða gitti, elinde küçük bir parça ekmekle döndü, çýkýþ kapýsýna geldi.
Nurhan, müzik setini kapatarak gelip Derya’nýn karþýsýna dikildi. “Ben, bakkala telefon edip getirttiðim þeylerden deðil, senin eline alýp getirmediðin þeylerden bahsediyorum!”
“Getirmem tabii! Yiyemeyeceðim þeyi niye getireyim ki?”
“Getirmezsen yiyemezsin, getirirsen yersin. Böyle düþünmek aklýna gelmedi mi, hiç?”
Derya, “Telefonla getirttiklerini de ben almýþ sayýlmam mý? Ben ödemiyor muyum paralarýný? Parasýný ödediðim þeyleri, neden mahrum ediliyorum yemekten? Senin düþüncen yanlýþ. Mantýksýz…” diyerek kapýyý açtý.
Nurhan, onun elindeki ekmeði fark etti; alay ederek; “Bir dilim de peynir vereyim yanýna, katýk et, bari!” dedi.
Derya, çýkarken, “Yavan ekmeði daha çok seviyorlar…” dedikten sonra, kapýyý çarparak gitti.
Nurhan balkona çýkýp arkasýndan bakarak, Derya’nýn giderayak ne demek istediðini düþünmeye baþladý. Derya’nýn sokaða çýkýþýný, kapýnýn önündeki bir karýnca yuvasýnýn baþýnda durduðunu, çömeldiðini, elindeki ekmeði ufalayarak etrafa serpiþtirdiðini, öylece karýncalarý seyrettiðini görünce, ona, “tam da kapýnýn önüne yuva yapmýþlar…” diyerek laf attý.
Derya, kendi aleminde, kendi kendine konuþur gibiydi. “Bir konvoy halinde gidip gelerek bulabildikleri kýrýntýlarý yuvalarýna taþýyorlar. Bunun için yaptýklarý mücadeleden dolayý onlara acýyorum. Ekmeði ufalayabildiðim kadar ufaladým ama, gene de yuva deliðine göre büyükler. Kýrýntýlarý yuvaya sokmak, taþýmaktan daha zor. Arada telef olanlar da var. Yuvanýn deliðinden sokulamayan kýrýntýlar için bir çözüm üretemiyorum.”
Nurhan, çözümü üretti. “Topraðý kazýp ekmek kýrýntýlarýný direkt yuvaya býraksan ya, kocacý’ým! Öylece, kendin gibi, tembelliðe alýþtýrýrsýn, onlarý da!” Dalga geçerek, güldü.
Derya umursamazlýðýný sürdürerek, söylenmeye devam etti. “Taþýdýklarýný stokluyorlar. Topraðýn altý stok ambarý gibidir þimdi. Bu halleri, yemeyip, içmeyip, stokçuluk yapan aptal zenginleri anýmsatýyor. Ýnsanlar þanslý varlýklar. Kendimi, boyumdan büyük bir ekmeði taþýrken düþünmek bile istemiyorum. Ya böyle bir zorunluluðumuz olsaydý? Bütün zorluklara raðmen hiç sesleri çýkmýyor. Sahi, neden hiç sesleri çýkmýyor? Bütün canlýlarýn sesleri var, bunlarýn yok.” Nurhan’ý tahrik etmek için imalý, “Keþke, bir karýncayla evlenseydim…” dedi. Nurhan’ýn duymazlýktan geldiðini görünce taþlama yaparak, “Acaba kulaklarý var mý? Ýþitiyorlar mý?” diye devam etti.
Nurhan, tahrik edilmek istenildiðini anlayarak, dalga geçti. “Duymalarý için bir þarký söyle; bakalým iþitiyorlar mý?”
Derya, bir þarký mýrýldanmaya baþladý. “Atlý karýnca dönüyor, dönüyor…/Dünya durmadan dönüyor, dönüyor…/Bana dönmeyen yalnýz sensin…” Nurhan’a hitaben… “Hiç aldýrýþ etmiyorlar; demek ki, duymuyorlar,” dedi.
Nurhan, özgün üslubuyla, “Bir gün gelecek, senin bu keþfini kullanacaðým, kocacý’ým! Örneðin, tembel tembel yatan bir kocaya denk gelirsem, zavallý karýncalar iþitme engelli olduklarý halde, hafta sonlarýnda da harýl harýl çalýþýyorlar, diyeceðim.”
Derya, Nurhan’a, Nurhan üslubuyla cevap vermek hakkýný kullandý. “Ben de, bir iþitme engelliye, margarin yaðla beslenmek zorunda býrakýldýðýndan þikayetçi olursa, karýncalar da iþitme engelli ama, karý koca el ele, harýl harýl çalýþýyorlar, diyeceðim…”
*




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hempa...
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Öpücük Tutkusu...
Alma "Nur"un Ahýný…
Çapkýným, Hovardayým…
Göz Hakký...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Krallarýn Kraliçesi
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri
Babam…
Madam...
Azap Yolu - 1
Azap Yolu - 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.