..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




26 Ağustos 2012
Azap Yolu - 1  
(Prof. Dr. Ali Cantürk’ün hayatı)

Kemal Yavuz Paracıkoğlu


Evet! Azap Yolu filmi bu şekilde başlıyordu. Aşinası olduğum bir şeydi bu; hayatımda birebir yaşamıştım.


:BBEJ:


1.Sahne:Deniz Sahili(Dış-Gün)… Karlarla örtülü sahilde elleri ceplerinde dikilerek dalgın halde önündeki uçsuz bucaksız denizi seyretmekte. Kamera ağır hareketlerle ona yaklaşır. Bu görüntü üstüne düşen kafa sesi: “Michael Sullivan için anlatılan pek çok hikaye vardır. Bazıları onun nazik bir adam olduğunu söyler. Bazıları, onda hiçbir iyi yön bulunmadığını söyler. Ama ben onunla yolda altı hafta geçirdim. Bu bizim hikayemiz…” Kamera, sahildeki adamın kafasında iken geçiş.
2.Sahne:Fabrika Önü Nizamiye(Dış-Gün)Müzik ve jenerik… Her taraf bembeyaz kar. Güvenlik Görevlileri gelen işçilere nezaret ediyor ve arada tanıdık işçilerin selamına karşılık veriyorlar.
İşçilerden bazıları:-“Günaydın! Hayırlı işler!”
Güvenlik Gör. : -“Günaydın! Size de…”
Nizamiye dışında, yolun kenarındaki kaldırımda seyyar satıcılar… Aralarında, üç tekerlekli bisiklet üstündeki tablada istiflenmiş gazeteleri satan gazeteci çocuk. Sullivan… Sıkı giyinmiş ve bir kaşkolle yüzünü sarmıştır.
Sullivan : -“Gazete! Gazete!”
Zaman zaman gazete alan işçiler.
İşçilerin hareketliliği çok geçmeden bitiyor. Güvenlik görevlileri büyük kanatlı kapıyı kapatıyor, geç kalmış tek tük işçiler için yandaki küçük kapıyı açık bırakıyorlar. Son bir geç kalmış işçi de o kapıdan fabrikaya girerken, gazeteci çocuk gazeteleri toparlayıp bisikletin kasasına yerleştiriyor. Bisiklete biniyor, hareket ediyor. Cadde boyunca –jenerik bitinceye kadar- uzaklaşıyor. Jenerik biter bitmez kesme ile geçiş…
3. Sahne: Market (İç-Gün)… Marketçinin gözüyle dükkanın önüne yanaşan üç tekerlekli bisikletten inen çocuğun kasadaki gazeteleri koltuğunun altına alarak marketten içeri girişini seyrederiz. Gazeteleri getirip marketçinin önündeki tezgaha koyar. Marketçi gazeteleri sayarken, cebindeki paraları çıkartır, tezgahın üstüne koyar. Gazeteleri saymayı bitiren marketçi, bu defa paraları sayar. Sonra onların içinden ayırdığı yedi buçuk lirayı Sullivana iade eder.
Marketçi: -37 gazete yedi dörtyüz eder. Al sana yedi beş yüz.
Sullivan: - Teşekkür ederim!
Marketçi, gazeteleri, marketteki gazete tablasına götürmek için oradan ayrılır. O arada Sullivan, tezgah üzerindeki şekerlemelerden bir tane aşırıp cebine sokuşturur. Marketten çıkışa yönelir.
Sullivan: -Hayırlı işler!
Marketin kapısı arkasından askılıktaki sırt çantasını alır, kollarından geçirir, kapıyı açıp çıkar, gider.
*
Evet! Azap Yolu filmi bu şekilde başlıyordu. Aşinası olduğum bir şeydi bu; hayatımda birebir yaşamıştım.
İlkokulu bitirdiğim yıldan liseyi bitirdiğim yıla kadar tam yedi yıl, her gün, her sabaha istisnasız aynı şekilde başlamıştım; aynı şekilde kazandığım yedi buçuk liralar ile hiç kimseye muhtaç olmaksızın okuluma gidip gelebilmiştim. Bu işten kazandığım paradan başka okul hayatımı sürdürebilmemi sağlayacak hiçbir gelirim yoktu.
Büyüdükçe edindiğim arkadaşlarımın “baba” diyerek kucağına koştukları adamlardan bir tane de benim için gerekiyor muydu? Neydi baba? Bir babam var mıydı? Bir dönem sadece bunu merak ederek büyüdüm. Nihayet, anneme sormayı akıl ettiğim zaman aldığım buz gibi soğuk bir cevapla dona kalmıştım: “Senin baban öldü!” Henüz otuz yedi yaşında iken terk-i diyar edip genç karısını tek oğluyla beş parasız bir halde baş başa bırakan adamın yerine hiçbir zaman bir başka baba getirilmemişti. Annem, hayatına sokup ilgisini elin adamına yöneltmektense sadece benimle ilgilenmeyi tercih etmişti. Temizlikçi, ya da çocuk bakıcılığı gibi işlerden kazandığı ile yarı aç, sefil bir hayatı ancak idame edebiliyorduk.
İlkokulu bitirdiğim yılın yazıydı. Veresiye defterinde kayıtlı aksatılan borçlardan dolayı yazdırarak bir ekmek dahi alamadığımız market sahibi Ahmet, yevmiyelerimden alacaklarını tahsil edebilmenin kurnazlığıyla beni “gazete dağıtıcılığı” işinde ikame etti. Önceleri kahvehanelere, evlere abonelerin gazetelerini dağıtarak başladığım bu işin en son aşamasında fabrika nizamiyelerinin önünde fabrika çalışanlarına gazete satmaya kadar vardırmışdım işi. Okulunun açık olduğu dönemlerde de sabah ezanıyla birlikte okul saatine kadar iki, üç saatlik bir mesaiyle devam ettirerek, okul harçlığını bu yolla görmeyi sürdürdüm. Annemin de haftada bir, iki gün evlere temizliğe giderek sağladığı katkıyla, bir daha veresiye defterine kaydettirerek ekmek almaya ihtiyaç duymadan Azap Yolu’ndaki yolculuğu sürdürebildik.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve arkadaşlık kümesinde bulunan diğer yazıları...
Azap Yolu - 2
Umut'du Adı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhittin Amca...
Hempa...
Kralların Kraliçesi
Hanımeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayıları... 2.
Nil Kraliçesi.
Nerede O Eski Öğretmenler…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.