Iþýk verirseniz, karanlýk kendiliðinden yitecektir. -Erasmus |
|
||||||||||
|
Sabah erken, ortaokulun köþesinde otobüs bekliyorum; Ýzmir’e gideceðim. Hava soðuk mu soðuk. Otobüs bir türlü gelmek bilmedi, ýsýnmak için ellerimi ovuþturuyorum. Derken önümde bir otomobil durdu. Camý açan yolcu koltuðundaki kadýnýn “Ýzmir’e mi?” sorusuna baþýmý on beþ derece yana yatýrýp “Öyle” yanýtýný verdim. “Atla” iþaretini kývýrdýktan sonra da titreme nöbetlerimi sona erdiren arka koltuða iliþtim. Ýlk teþekkürümü yarý içerde yarý dýþarýdayken yapmýþtým; ýsýnýp, þöyle biraz kendime geldikten sonra teþekkürümü daha seçilmiþ sözcüklerle yineledim; ardýndan ortamý incelemeye koyuldum. Üç kiþiler, adam araç kullandýðýndan baþýný çevirmeden konuþuyor. Kadýn kuþkusuz eþi. Her ikisiyle de önceden konuþmuþluðumuz yok; ama karþýlaþýnca, hiç deðilse yarým yamalak da olsa selam vermeden geçmediðimiz insanlar. Durup beni almalarý da bundan. Üçüncü kiþi arka koltukta. Beþ altý yaþlarýnda bir oðlan çocuðu. Öylece sessiz sessiz yolculuk yapýyor. Uslu bir çocuk anlaþýlan. … Anlatýlanlardan biliyorum; evin tek çocuðuymuþ. Adý Alperen. Annesinin dediðini göre gerçekten de çok uslu bir çocukmuþ. Yalnýz çocukcaðýzýn bir sýkýntýsý varmýþ. Arkadaþlarý onunla oynamýyorlarmýþ, hatta birlikte yolculuk etmek bile istemiyorlarmýþ. Annesi bu duruma çok üzülüyor. Alperen’le oynamayan komþu çocuklarýnýn bir sorunlarý varmýþ besbelli. Bunlar da çocuklarýný sýk sýk gezmelere çýkarýyorlarmýþ, caný sýkýlmasýn diye. Üzüldüm tabi, öylece uslu uslu oturan çocuðun ne zararý olur ki oynamýyorlar. Hep bir olup dýþladýlar buncaðýzý kuþkusuz. Zaten annesi de öyle düþünüyor: -Oyuncaklarýndan saç týraþýna kadar her þeyinin konuþulmasý, eleþtirilmesi bir kýskançlýðýn belirtisi deðildir de nedir? Her ne kadar babasý, “Ne kýskanacaklarmýþ yahu, ta Ýstanbul’dan dayýmýn torunu geldi o da yarým saat dayanamadý, kaçtý!” dese de, ben kadýndan yanayým. Þu boynunu eðmiþ uslu uslu oturan, doðayý, kuþlarý seyreden çocukcaðýzýn kime zararý dokunabilir, þimdi. Yok yok, kusur komþu çocuklarýndadýr. Zaten annesi de iki lafýn birinde “Benim oðlum çok usludur.” demiyor mu? Kadýncaðýzýn bana yalan borcu mu var? … Bu gün þanslý günümdeyim, belli. Hazýr sýcacýk arabanýn içinde rahat rahat yolculuk yapýyorum. Ýndir bindi olmadýðýndan hýzlý da yol alýyoruz. Göz açýp kapayana, Bayýndýr sýnýrlarýndan çýkmak bir yana Torbalý’yý bile geçmiþiz. Bu arada sessiz yol arkadaþým da yavaþ yavaþ yabancýlýðý üstünden atýp bana ýsýnmaya, sorular sormaya baþlardý: -Amca senin adýn ne? -Mehmet. -Çocuðun var mý, benimle oynar mý? Ah caným. Gördüðüm kadarýyla hiçbir þeyin garibi deðil de, yalnýz arkadaþ garibi bu çocuk. Ne kadar kötü arkadaþlarýnýn onunla oynamamalarý, uzak durmalarý. Hemen gönlünü almaya çalýþtým: - Var, benim de senin yaþlarýnda bir oðlum var. Seninle de oynar, niye oynamasýn. Konuþmamýz annesini de çok memnun etti, gözleri parladý kadýncaðýzýn: -Gördün mü bebiþim, senin de bir arkadaþýn oldu. Onunla her gün oynarsýnýz artýk. … Biz Alperen’le sohbeti iyice koyulaþtýrdýk, her þeyi konuþuyoruz. Bir ara, “Mehmet amca senin köpeðin var mý?” dedi. Aslýnda yok ama, gönlü hoþ olsun, diye “Var” deyiverdim. Köpeðe de çok meraklý olmalý, sorularý bitmiyor: -Isýrgan mý? -Eh, biraz. -Seni hiç ýsýrdý mý? Yine laf olsun, diye “Eh bir kez ýsýrdý.” diyecektim ki, “Bir” der demez, diþlerini koluma geçirmesi bir oldu. Buralara þenlik, baðýrmak filan kâr etmiyor. Koparacak. Debelen, itele derken kolu zar zor kurtardým. Ellemesem, Tanrý korusun engel olamasam, koparýp camdan dýþarý tükürüverecek kolcaðýzýmý! Bir de sormuyor mu: -Amca, bundan çok acýttý mý? … Annesi ön koltukta þen þakrak kahkahalar atýyor. Ne de uslu bebiþi varmýþ onun öyle! Çocuk gerçek kimliðine mi kavuþtu bilmem, densizlik diz boyunu geçmeye baþladý. Bir ara da: -Amca dilini çýkarýr mýsýn? Akýllanmayacam ya, çýkardým. Aman, aþaðýdan yukarý bir yumruk çýkardý ki, yumruk derim size. Ýlk iþim tamamýyla koptu mu diye dilimi kontrol etmek oldu. Çok þükür ki, tutar yeri var. O zevkten dört köþe: -Nasýldý ama aparkat, nasýldý? Ben aparkatýn güzelliðini çirkinliðini düþünedurayým, bir de kulaðýmýn dibine yaklaþýp son sesiyle çýðlýk atmaz mý? Acýlarýn yanýnda bir de kulak uðuldamasý. Köyde böyle yapanlara “Gulamýn böcesini gaçýrdýn.” derlerdi; bende böceden möceden eser kalmadý. Annesi yine zevkten dört köþe. Ama, geçen günlerde hastalanmýþ, bu “Uslu canavar!” onu anlatýyor arada: -Yaa amcasý, benim oðlum hasta oldu biliyor musun? Kýrk derece ateþlerde, ölümlerden döndü. Bir daha saldýrýrsa o döndüðü güne lanet okuyacam ama, bu da söylenmez þimdi: -Hay Allah görüyor musunuz, yavrucaðýn baþýna geleni. Vah vah. … Çocuk evlere þenlik; hangi yöntemle saldýracaðý belli deðil. Hiç yüz vermiyorum. Sorular soruyor, yanýtsýz býrakýyorum. Ama o boþ durmuyor, antrenman yapýyor; karnýma, omzuma hafiften yumruklamalar, ayaklarýma tekmeler aralýksýz sürüyor. Belki kýzdýðýmý anlar rahat býrakýr diye yüzüne bakmýyorum, týnmýyor. Bu soðukta araçtan inmek de olmaz. Üstelik otobandayýz, bir daha araç da bulamam. Ama dedim ya, çocuk boþ durmuyor; bir ara yeterince idman yaptýðýný düþünmüþ olmalý, öldürücü darbeyi önerdi: -Amca be, çenene bir uçan tekme atabilir miyim? Benden yüz yok tabi; buraya kum torbasý kontenjanýndan atanmadýk ya! Ama, çocuk bildiðiniz gibi bir çocuk deðil; saldýrmak için her türlü taktiði deniyor. Bu kez yalým yalým yalvarýyor, acýndýrýyor: -Amca ne oluuur! Çok caným çekti… … Çocuk kalýcý eser býrakacak, uzun tedavi gerektirecek bir saldýrýda bulunamasýn diye, kalan yolu tetikte bitirdim. Ýnerken, havanýn çok soðuk olduðunu, dönüþte arabalarýnýn yine böyle boþ ve rahat olacaðýný, dönüþ yolculuðunu da birlikte yapmamýzý önerdiler. Hatta çocuk, “Mehmet amcacýðým ne olur birlikte dönelim, seni hastanelik etme zevkinden beni mahrum etme.” der gibi yalvaran bakýþlarla gözlerimin içine bakýyordu. Rahat! bile olsa, karþýlýðý dayak olan bir yolculuðu daha gözüm kesmedi; iþimin bir günde bitmeyeceðini, yarýn döneceðimi söyleyip teþekkür ettim. Alperen’in vedalaþýrkenki sözleri hâlâ kulaklarýmda: -Annee, ne olur biz de yarýn dönelim, ben Mehmet amcayý çook sevdim! av.mehmetonder@hotmail.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |