Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Önce siz bir insansınız. Tüm diğer insanlardan farkınız yok. Onlarda anne ve babalarının genlerinden ve yedikleri patlıcan, biber ve domatesin katkıları ile oluşmuş bir maddeler yığını. Sen bir madde yığınısın, demir kalsiyum, azot, oksijen ve benzerleri.... Ben bir madde yığınıyım aynı şekilde. Bu ne biçim komedi, aşktan söz ediyorsun. Aslında hiç kimsenin görevi bir diğerinden farklı değil. Doğanın bir parçası olan insan, eğer merak ediyorsa, doğadaki yerini, var olmasının neden ve sonuçlarını biraz olsun tartışmalıdır. Tartışmasa veya bilmese ne olur. Hiçbir şey olmaz. Ancak, bilmek ve araştırmak insanın doğasında var olan bir yetenek, belki de bir görev olarak düşünülebilir. Biz yalnızca kendimiz için yaşadığımızı sansak da, doğanın, tüm insanlığın, yaşadığımız toplumun bir parçasıyız. Irak”ta bombalar altında yaşama savaşa veren büyüklü-küçüklü insanlar, benim kardeşim. Onları bombalayarak getirisinden yararlanmak isteyen insanlar da öyle. Bu ne biçim komedi... Brezilya”da yanan depoyu yağmalayan ve ekonomik zorluklar içindeki insanlar bizim parçamız. Annesinin köprü altında terk ettiği çocuklar da bizim çocuklarımız. Kendimize hak ettiğimiz değeri vermeli, ne olduğumuzu düşünerek hem kendimize, hem yaşadığımız topluma hem de bir parçası olduğumuz doğaya gereken saygıyı gereken sevgiyi göstermeliyiz. Yalnızca ihtiyaçlarını fizik yasalarına göre gideren ilkel varlıklardan farklı olduğumuzu, olmamızı gerektiğini unutmamalıyız. Bütün sağlıklı olmadıktan sonra, parça tek başına sağlıklı olamaz. Bayındır yaşadığım ilçe. Sokakları pırıl pırıl olmalı. Çarşısı pazarı rengarenk olmalı. İşletmeler benim olmalı demiyorum, güzel olmalı. Her yanı yeşillendirmek ve sağlıklı bir ortamda yaşamayı tercih etmek durumundayız. Hukukçu kardeşimiz, hukukun her yerde ve herkes için gerekli olduğunu biliyor. Peki adil bir yargılama için üzerine düşen görevi yerine getiriyor mu. Bana kalırsa bir değil pek çok aksaklıkla yüz yüzeyiz. Yürüme zorluğu çekene kadar adliye merdiveninden çıkmanın bir zorluk olduğunu düşünmemiştim. Yaşa ve gör. Sokakta kalan çocuğun çektiği zorluğu hissetmek için sokakta kalmak gerekir mi. Yanan ormandaki kaplumbağanın çektiği acıyı anlamak için kaplumbağa olmaya veya bir yangının ortasına düşmeye gerek yok. Düşünme gereği var yalnızca. Kendimizi başkasının yerine koyabilmemiz, onun mutluluğunu ve hüznünü hissetmemiz gerekir. Böyle olunca yaşamın anlamı ve aşkın anlamı bambaşka olacaktı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |