Yalnýzlýk güzel birþey, ama birilerinin yanýnýza gelip yalnýzlýðýn güzel birþey olduðunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Ýlk döneminde de beklenen hiçbir hizmeti yapmamýþtý muhtar. Acemiliðine verdik. Ama köye öyle, gözle görünür bir zarar da vermemiþti doðrusu; ya da biz o gözle bakmadýðýmýzdan farkýnda deðildik. Ýkinci kez seçilince asýl yüzünü göstermeye baþladý. Köy ortak mallarýný, ucuz pahalý demedi satýp savdý. Bizim bankalarda gören olur, diye; komþu ilçedeki bir bankaya gitti. Sekiz ayrý sýrdaþ hesap açýp kendi adýna yatýrdý. Daha kötüsü, bunu fark edenleri de, kaçak göçek hayvanlarýn kapatýldýðý tokada kapattýrdý, eþek sudan gelene kadar da köy bekçilerine dövdürdü. Köylüyü asýl huzursuz eden de koca köyün yaylýmýný habersiz satmasýydý. Þunun zeytinliðidir, bunun baðý bahçesidir, demeden, babasýndan kalmýþ gibi koyunculara vermiþ; parasýyla da oðullarýna birer katýr almýþtý. Öyle ya dað köyünde katýrdan iyi taþýt mý var. Bu arada kendi paralarýyla alýnan katýrlarý gören köylüler, bir tekerleme dillendirir olmuþtu: -Tarla bizim yaylým bizim, katýr muhtarýn, iki gözüm. Tekerleme de olsa buna dayanamadý bizim muhtar. Bir gün köylüyü topladý, kendisinin “Köylüme verdiðim hizmetin içinden” adýný verdiði uzun bir konuþma yaptý. Sözlerinin sonunda da “Yaylýmdan, gatýrdan söz eden, onursuzdur galan!” dedi. Köylü nesiz olduðunu tam anlayamadý ama, muhtara göre önemli bir þeylerinin eksik olduðu kesindi. Ama köylü susacak gibi de durmuyordu; aha burasýna kadar gelmiþti. Hem muhtarýnki de laf mýydý þimdi! Adamýn yaylýmýný kendi malýn gibi sat, çocuklarýna katýr al. Ooh ne güzel! Muhtar baktý, köylünün susacaðý yok, baþka bir yöntem denemeye karar verdi. “Köylülem.” dedi, “O sizin gördükleriniz var ya.”, “Eee?” dedi köylüler merakla; muhtar devam etti, “Onna gatýr deðil.” Köylü þaþýrdý tabi. “Gatýr deðil de ne peki?” dediler hep bir aðýzdan, bu kez. Ortamýn yumuþama eðilimi gösterdiðini gören muhtar, göðsünü gerdi, baþýný arkaya atýp alnýný kýrýþtýrdý: -Ne olcak, gatýrcýk. … Muhtarýn ikinci dönem hizmetleri bunlarla da kalmadý. Büyük bir köy arazisini taþlarýný ayýklama karþýlýðýnda kýrk sekiz yýllýðýna komþu köyün aðasýna kiraladý. Köylü rahatsýzdý, bunda da yerden göve kadar haklýydý. Tarlada yerden alýp kuþ ürkütecek bir tane taþ yoktu çünkü. Yalnýz aðanýn eli sopalý adamlarý, duruma göre kimini korkutarak, kimine kýþlýk meþe odunu, bulgur, kuskus, tarhana vererek “Bu tarlanýn taþlarý ayýklamakla bitmez!” diye dedikodu yaydýrýyorlardý. Zaten, “Biter.” diyen birkaç kiþiyi de muhtarýn banka hesabýnýn lakýrdýsýný yapanlarýn yanýna kapatýnca, tarla taþtan geçilmez olup çýkmýþtý. … Dedim ya, bizim muhtarýn hizmetleri saymakla bitecek gibi deðil, diye. Köylü artýk dört gözle seçimi beklemeye baþlamýþtý. Öyle ya, hiç kimse oy vermezse bir daha nasýl kazanacaktý. Oysa bu da bir hayalmiþ. Sonuçlar hiç de öyle olmadý. Hiç kimse oy vermez, kesin gidici, denilen adam, bu seçimi de kazandý. Ne çocuklara top oynamayý yasaklamasý etkili oldu ne de köylü altýna eþek alamazken köy mallarýnýn satýp savýp çocuklarýna çifter çifter katýr almasý oyunu azaltabildi. … Bu arada köylünün anlayamadýðý bir þey vardý. Hiç kimse oy vermediði halde, nasýl her sandýkta birer ikiþer oy önde çýkmýþtý muhtar. Özellikle de bizim sandýk. Tamý tamýna on dört seçmeni bulunan sandýðýmýz. Her biri muhtara günahýný bile vermeyeceðini söyleyen; ana baba, amca dayý, kardeþten oluþan on dört kiþilik seçmen topluluðu. Sandýklar açýldýðýnda, on dört seçmeni bulunan bizim sandýktan tamý tamýna yirmi dört oy zarfý çýktý. Daha kötüsü mü? On üç oy muhtara, on bir oy öteki adaya. Herkes birbirinin gözünün içine bakýyor, kim bu hainler, diye. Aslýnda haine varmadan önce, sorulmasý gereken soru þu: O, on oy nereden çýktý? Öyle ya, on dört seçmen var, yirmi dört oy var. Bizim muhtar üçüncü kez baþarýsýný kutlayadursun, biz de bir umut araþtýrmalara koyulduk. Ama o da ne? Seçmen listesinde gerçekten yirmi dört seçmen adý var. Kim olduðu belli olmayan o on kiþi daha gelmiþ, görünmeden bir güzel oyunu kullanýp gitmiþ. Listeyi vermediler ama, göz ucuyla birkaçýný okudum. Birinin adresi bizim adres. Adýný aldým, soyadý zaten bizim soyadýmýz. Amcam yaþlý baþlý adam, hemen tanýdý. “Ha o mu?” dedi. “O senin en güççük halandý, iki buçuk yaþýnda kýzamýktan öldüydü kardeþcaðýzým.” Ölüyor halacaðýzým da, yattýðý yerden bu muhtara oy vermeyi de ihmal etmiyor. Bir baþka seçmen daha var ki, adresi bizim adres, adý soyadý bildik deðil. Þansýmýza bunu da babam tanýdý. Bir tarihte güzel süt veren bir inek almýþ, rengi sarýymýþ. Adýný Ayþe koymuþlar. Yýllarca Sarý Ayþe aþaðý Sarý Ayþe yukarý. Sütünden, buzaðýsýndan yararlanmýþlar. Bizim muhtar fýrsatý kaçýrýr mý, çevirmiþ adýný Ayþe Sarý’ya, seçmen yazdýrmýþ. Babam da soruyor “Buba adý yazýyor mu Sarý Aþa’nýn?” Yazmadýðýný söyleyince, ekliyor, “Yanleþ yapýp demirgýrasiyi leki sürmesinle. O kýzýn bubasý Sarý Öküz’dür.” Tanýyamadýðýmýz öteki seçmenler için, köyden yeni araziler almaya karar veren komþu köyün aðasýnýn adamlarýdýr, dediler. Doðrudur, dedik. … Bütün bunlarý anladýk, ama anlaþýlmayan bir þey var: Bizim on dört oy, nasýl oldu da on bire düþtü? O üç hain kim? Bu kez de iþi gücü býraktýk onlarýn peþine düþtük. Her olasýlýðý, kötüye kullanýlabilecek her yoksunluðu deðerlendiriyoruz. Birincisini bulmak zor olmadý. Dayým! Bir adamýn tam seçime iki gün kala eþeði ölürse. Her þeyi baðda bahçede kalýrsa; eh artýk ona bir aygýr vaadi, bir oyu oynaya oynaya muhtara getirir. Getirmiþ de. Öteki iki oyun sahibini çok aradýk, yok. Biri yýllar sonra ortaya çýktý. Anam öldükten sonra, o hiç koltuðunun altýndan eksik etmediði musafýný bizim çocuklara vermiþler. Çocuk sayfalarýný çevirirken içinden bir kaðýt parçasý düþtü. Baktýk, bir tapu. Cennetin en mutena köþesinden bir dubleks daire tapusu. Tapunun dibine de bir not düþülmüþ, “Dovalgazýn eli gulaðýnda. Kapýcý parasýný bile ben ödeyivecen gari.” Ýmza, ezeli ve ebedi mukdarýnýz Süloman. Güzel anacýðým, dünya yüzünde çatýsý akmayan bir ev bile görmemiþti. O dünyada rahattýr inþallah. Üçüncü oyun sahibi mi? Onu bulamadýk. Hepsi de, o üçüncü oyu vermediðine inandýrdýlar birbirini. Anlattýklarýna göre gerçekten de hiç biri olamaz. Dünyanýn bin bir türlü hali var, derler ya; sonunda kendimden þüphelenmeye baþladým. av.mehmetonder@hotmail.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |